Yine Silvan’da, lisede başlayan bir kavgadan sonra, gerek PKK’li gerekse de PKK’li olmayıp Kürt sorunu konusunda duyarlı olanların ileri gelenlerine gidildi. Bu bağlamda, değişik zamanlarda, Misbah D., Seyfettin B., Rıza K., Çiçeka Köyü’nden Sadık, Fuat A., Recep Y., Sazcı Cao, Mehmet U., Ahmet T. ve daha başka kişilere şu içerikteki mesajlar gönderildi:
“Bağımsız İslamî bir hareket olarak bölgede sürdürdüğümüz İslamî mücadelemizin esas hedefi zulüm rejimidir ve PKK’ye yönelik özel bir düşmanlık ve faaliyetimiz yoktur. Bölge genelinde var olan sürtüşme ve gerginlikler, PKK’nin baskı ve saldırılarından kaynaklanmaktadır. Cemaatin, PKK ile çatışmak gibi bir niyeti yoktur, ancak böyle devam ederse, ister istemez çatışmalar patlak verecektir. Bu ise, lokal olmaktan çıkıp bütün bölgeyi kapsayan bir savaşa dönüşecektir. Böyle bir çatışma uzun süre devam edecek ve maliyeti ağır olacaktır. Yaşanacak bir çatışma, her iki tarafın da zararına olacak, fakat özellikle şu anda fiili bir çatışma ortamı içinde olan PKK, kendisine yeni bir cephe açmakla daha fazla zarar eden taraf olacaktır. Sonuçta, iki taraftan ziyade bu savaştan TC kazançlı çıkacaktır. Bu nedenle Cemaate yönelik saldırılarınızı durdurmanızı, aksi takdirde bizim de kendimizi savunmak zorunda kalacağımızı bilmenizi istiyoruz. Temennimiz, bu mesajımızı iyi değerlendirmenizdir, aksi halde yaşanacak bir çatışmada sorumluluk tamamen size ait olacaktır.”
Bu kişilerin bazıları mesajı güzel karşıladılar. Bir kısmı da ters cevap vermelerine rağmen, mesajı yetkililere ileteceklerini söylediler.
Benzer mesajlar; bölgenin çok yerinde, yerel düzeyde sorumlu olarak bildiğimiz PKK’li veya onlara mesajlarımızı ulaştırabileceklerine inandığımız kişiler aracılığıyla defalarca iletildi. Ancak mürted örgüt PKK gurur, kibir ve zafer sarhoşluğu içinde bütün girişimlerimizi akamete uğratmakla kalmadı, korumasız Müslümanlara yönelik baskı, sindirme ve şehid etme eylemleriyle çatışma istediğini acımasız pratiğiyle gösterdi.
Bölge genelinde dindarlara yönelik baskı ve sindirme hareketleri tahammül edilemez boyutlara gelmişti. Özellikle PKK’ye destek vermeyen ve bulunduğu yerlerde asli görevleri olan Kur’an–ı Kerim ve İslam’ı öğretme ve yaşatma vazifesini icra etmeye çalışan imamlar, PKK’nin birinci hedefi durumuna gelmişlerdi. Çünkü mürted örgüt, toplum içinde dinin tamamen ortadan kaldırılmasını, Kur’an–ı Kerim’in öğretilmemesini, medreselerin kapatılmasını istiyordu. Onlar; Marksist–Leninist bir fikri temelden hareket ediyorlardı ve buna göre din, kitleleri uyuşturan bir afyondu. Özellikle İslam Dini, Kürtlerin devletleşememelerinin en büyük sebebiydi. Bu yüzden İslam’dan olan her şeyin ortadan kaldırılması, dinden bahsedilmemesi gerekiyordu. Tabi bunun önündeki en büyük engelin şuurlu imamlar olduğunu bildikleri için, görevlerini yapan imamlar baskı altına alınıyor, ya görevini bırakıp onların propagandasını yapmak, ya bulunduğu yeri terk etmek, ya da şehadet arasında tercihe mecbur bırakılıyorlardı. Bunların örnekleri sayılamayacak kadar çoktur. Elbette bütün bu örnekleri burada vermek, savunmanın hacmini oldukça kabartacağından, mürted örgüt vahşetinin daha iyi anlaşılması için sadece birkaç örnekle iktifa edeceğiz.
Kürtçe Kerboran denilen Dargeçit’in Géracafer adıyla anılan Altınoluk Köyünden olan Molla Abdurrahman adlı bir imam, Heştuwan denilen Çalışkan Köyü’nde imamlık yapmaktaydı. Askerden yeni gelmiş, kendi halinde bir insandı. Cemaat fertlerinden bazılarıyla birkaç görüşmesinin dışında, Cemaatle bir bağı yoktu. PKK ona gelip kendilerinin haklı olduğunu iddia eden hutbeler okumasını isteyerek; “Kur’an’da adımızın geçtiğini, haklı olduğumuzu anlatacaksın. Yaptığımız iş namustur, vatandır, ölüler şehittir, diyeceksin” demişler. Ancak kendisi PKK’yi dinlemediği için şehid edildi.
Şehadetinden önce Muhtar onu kendi evine çağırır. O sırada bir grup PKK militanı da Muhtarın evindedirler ve Molla Abdurrahman ile Muhtarın konuşmalarını duyabilecekleri bir odada, konuşmanın sonucunu beklemektedirler. Muhtar ona, PKK’nin nasıl olduğunu sorar. Molla Abdurrahman da;“Bildiğim kadarıyla batıl bir davadır. Davaları hak değildir. Din dışı bir davadır” diyerek korkmadan hakkı olduğu gibi söyler.
54/99 |