A–90’LI YILLARDA ATILAN İFTİRALAR VE KARALAMA FAALİYETLERİ
Doğu Perinçek’in yönetiminde çıkarılan 2000’e Doğru Dergisi, 1992 yılında “Hizbullah Çevik Kuvvet merkezinde eğitiliyor” başlığıyla çıktı. Söz konusu haberi kapak konusu yapan derginin attığı bu iftira, Cemaati halkın gözünden düşürmek ve psikolojik savaşta etkin bir silah olarak kullanmak isteyen PKK tarafından hemen sahiplenilerek bu iftiranın gönüllü yayıncısı durumuna geldiler.
Tamamı masa başında hazırlanan bu iftirayı yapan derginin Diyarbakır Muhabiri Halit Güngen, haberini destekleyen mantıklı hiçbir belge, bilgi ve doküman verme gereği bile duymamıştı. Bu haberin yalan olduğu, bölgeyi tanıyan herkes tarafından çok rahatlıkla anlaşılabilir olduğu halde, böylesi bir haberin yapılmasının elbette karanlık mahfillerde, izbe toplantılarda ve derin yapılanmalarda hesabı yapılan bazı nedenleri vardı.
Doğu Perinçek’in bu ısmarlama ve masa başında hazırlanan haberi yaptırmasının sebebi, o dönemde PKK ile aramızdaki sürtüşmenin çatışmaya dönüşmesini istemesinden başka bir şey değildir. PKK kamplarına gidip Apo ile samimi pozlar veren, silahlı PKK militanlarını bir askeri yetkili edasıyla denetleyen Doğu Perinçek, Cemaat’in PKK ile karşı karşıya gelmesini ve aramızda şiddetli çatışmaların olmasını istiyordu. Önceleri Maoist ve ateist olan, şimdilerde ise ulusalcı kimliğiyle ortaya çıkıp Ergenekoncu yapılanmanın baş aktörlerinden Doğu Perinçek’in bizim varlığımıza elbette tahammülü yoktu. Bu nedenle söz konusu haber;
1–Güçlenmekte olan Hizbullah Cemaati’nin zayıflatılması ve halkın gözünden düşürülmesi,
2–PKK’nin bütün güçleriyle üzerimize saldırarak bizi tamamen yok etmesi,
3–PKK ile aramızda çatışmaların körüklenerek bölgenin istikrarsız kalması, gerilemesi ve bunun üzerinden rant sahiplerinin kazanç sağlaması amacıyla yapıldığını söylemek mümkündür.
Şunu önemle belirtmem gerekir ki, Cemaat elemanlarının Çevik Kuvvet’e girmesi; en zalimane ve en insanlık dışı işkencelere uğrama gayesiyle polis tarafından zorla olmuştur. Cemaat elemanları, Çevik Kuvvet’e tek bir nedenle ve tek bir şekilde adım atmışlardır: O da elleri kelepçeli, gözleri bağlı, ızbandut gibi iri kıyım polislerin arasında, az sonra göreceği işkencelerin ağır psikolojisi altında, ayakları yere değmeyecek şekilde koltuk altlarından tutulmuş bir halde mümkün olabilmiştir.
Bütün Cemaat elemanları olarak bizler, Çevik Kuvvette günlerce süren işkencelerden geçirildik. İşkencelerle dayatılan ve alakamızın olmadığı ifadelerin altına imza atmak zorunda kaldık. İmzaladığımız, ancak ilgi ve alakamızın olmadığı söz konusu ifadeler nedeniyle yıllarca cezaevlerinde alıkonulup tutuklu kaldık. Sonra tutuklu olanlarımızın çoğuna mahkemeler tarafından en ağır cezalar verildi. Tutuklanmayanlar ise gördükleri işkenceler sonucunda fiziki ve psikolojik sorunlarla boğuşmak zorunda kaldı. Böylece gözaltına alınıp işkenceden geçirilen elemanlarımızın ya korkmaları ya da İslamî davaya uzak durmaları amaçlandı. İşte biz bu zulümlere uğramak üzere Çevik Kuvvete girebilmişiz. Eğer bu zulümlere uğramayı eğitim şeklinde algılayan birisi varsa, ona böylesi bir eğitimden geçmesini asla tavsiye etmiyoruz. İşte bizim Çevik Kuvvetteki eğitim maceramız böyledir. Bunun aksini söyleyen, adi bir yalancı ve alçak bir müfteridir. İddia sahipleri, aradan geçen onca yıla rağmen, iddialarını halen ispatlayamamışlardır. Aradan yüz yıl daha geçse, yine ispatlayamayacak ve delil getiremeyeceklerdir. Bu iddia ispatlanmadığı müddetçe; yalancılık, adilik, şerefsizlik ve müfterilik damgası, iddia sahiplerinin kara alınlarında durmaya devam edecektir.
75/99 |