–Hatuni Köyünde, korucu ve Devlet işbirliğiyle işlenen diğer bir katliam da şöyle gerçekleşmiştir:
Korucular, geceden köyün dışında mevzilenip tarlalarına gelecek olan köylülere ve çobanlara pusu kurarlar. Köylüler sabah erkenden pusudan habersiz ve savunmasız bir şekilde ateş alanlarına girince, her taraftan ateş açarlar. Bunun sonucunda tam bir katliam yaşanır. Bu katliamda hayatını kaybedenlerden birisi, 70 yaşındaki Ali Yoldaş’tır. Bu yaşlı köylü, gözleri görmediği için yanındaki küçük çocukları ile beraber taşların arkasında saklanmasına rağmen korucular üzerine gelip başına ateş ederek katlederler.
Katliamın bir diğer kurbanı da, Mustafa Buğdaycı adlı 26 yaşlarındaki köylüdür. Sayı bilmeyen, para tanımayan, askerliğini yaptığı halde tertibini bilmeyen saf bir insandı. Bu mazlum ve savunmasız insan, yakın mesafeden üzerine boşaltılan bir şarjör mermi ile katledilir.
Henüz 18 yaşındaki Bedran Güngör ise, namazlı–niyazlı, o güne kadar kimsenin kendisinden rahatsız olmadığı mülayim bir insandır. Kurulan pusuda o da ateş çemberine girer ve vurulup yaralanır. Olay sonunda askerler geldiğinde, yaralı olarak kaldırılmasına rağmen cenazesi bir kilometre ötede bırakılır.
Söz konusu olayın raporlara geçişi ise yapılan zulümlerin nasıl örtbas edilerek kitabına uydurulduğunu gözler önüne sermesi açısından dikkate şayandır. Rapor, özetle şöyledir:
“Sabah saat 5.00 sıralarında, bir grup terörist, korucuların Ayşat mezrasını bastı. Muhtar İ. Halil Karabulut karakolu haberdar etti. Güvenlik güçleri olay yerine intikal etti. Sayıları 8–10 kişi olan teröristler Yenice Mezrasına doğru kaçtılar. Kaçarken, ölmüş olan arkadaşlarının uzun namlulu silahlarını da alıp kaçtılar.”
Aynı raporun bir yerinde; “70 yaşındaki Ali Yoldaş adlı vatandaş iki ateş arasında kalarak can verdi” denilirken, raporun başka bir yerinde; “Terörist Ali Yoldaş” deniliyordu.
Otopsi için morga gelen savcı, vahşeti görünce; “70 yaşındaki adam nasıl terörist olur?” deyip oradan ayrılmış ve tepkisi sadece bununla sınırlı kalmıştı..
Garsiye Köyündeki Yargısız İnfazlar
PKK’nin köylere saldırıp kadın–çocuk, genç–ihtiyar demeden herkesi katlettiği, devletin aciz kalarak halkın mal, can ve namus emniyetini sağlayamadığı dönemlerdi. Diyarbakır’ın Silvan İlçesine bağlı Garsiye Köyü, kendi tedbirlerini kendisi almak ve PKK’nin saldırılarına karşı kendisini korumak için köyün çevresinde nöbet tutma uygulaması başlatmıştı. Çünkü kendi köylerine yakın olan Susa Köyü’nde yapılan katliamın üzerinden fazla zaman geçmemişti. Susa Köyü yola yakın olduğu ve askeriyeden fazla uzak olmadığı halde, PKK tarafından basılarak on köylü şehid edilmiş, beş köylü de yaralanmıştı. Aynı akıbete uğramak istemeyen Garsiye Köylüleri de, sırasıyla köyün çevresini gözetleyip olası PKK saldırılarını görebilecekleri noktalarda nöbet tutmaktaydılar. Nöbet uygulamasına devam edilirken, nöbet tutan Osman Yaşar ile Şehymus Bal adındaki kardeşlerimiz, köye gelen askerlerin saldırıları sonucu şehid olmuşlardır.
Bu iki kardeşimiz, bu olaydan birkaç ay önce de itirafçı ve askerlerin işbirliğinde gerçekleşen bir pusuya düşürülürler. Bu pusuda da M. Şirin Demirdağ adlı bir kardeşimiz yaralanmış, birkaç ay sonrasında ise daha sağlığına tam kavuşmamışken, bu kez de PKK’nin pususuna düşmüş ve şehid edilmiştir.
61/99 |