Polisin en çok kullandığı baskı ve yıldırma yöntemlerinden birisi bu olmuştur. Cemaat ile organik bir bağı olsun, ya da olmasın, insanlar sırf camiye gittikleri için gözaltına alınıyor ve uzun süre gözaltında bırakılıyordu. 20 ile 30 gün arasında gözaltında kalan, fiziki ve psikolojik, maddi ve manevi her türlü işkenceye tabi tutulan kişiler, ilgi ve alakalarının olmadığı konularda sorguya tabi tutuluyordu. Birbirlerini seven, birbirlerine değer veren, kendilerini birbirlerine feda edecek kadar çok bağlı olan gençler, çeşitli oyun ve hilelerle birbirlerinin üzerine ifade vermeye zorlanıyordu. Böylelikle aralarında güvensizlik, kin ve nefretin oluşması hedefleniyordu.
Çoğunluğu daha çocuk denecek yaşlarda bulunan gençler; Filistin askısı, elektrik, testislerin sıkılması, aç–susuz ve uykusuz bırakılma, ıslatılıp klimanın önünde bekletilme, kapıya kelepçelenerek günlerce ayakta bekletilme, poşetle boğma, araba lastiğine konulma, buz tabutuna yatırma, günlerce çıplak bırakma, kaba dayak, tazyikli su, hakaret, horlama, küfür, aileyle tehdit vs. gibi daha onlarcasını sayabileceğimiz işkence cenderelerinden bir veya birkaçından geçmeyen kimse kalmamıştı. Bu işkenceler sonucu sakat kalan, elleri ve ayakları tutmaz hale gelen, evliliğe engel teşkil edecek şekilde sakatlanan, kalıcı hastalıklara duçar kalan, ömür boyu kalıcı izlerle yaşamak zorunda bırakılan Cemaat mensuplarının sayısı hiç de az değildir.
Gözaltını dünya cehennemine, işkenceci polisleri de cehennem zebanilerine çeviren bu işkence politikası; yaş ayırımı, faaliyetlerin azlığı–çokluğu veya Cemaat’e uzaklık ve yakınlığı gözetilmeden herkese yapılmıştır.
Daha çocuk denecek yaşta bulunan gençler, bu insafsız ve vahşi işkencelerden kurtulmak için yapmadıkları şeyleri kabul etmek zorunda kalıyorlar ve polisin hazırlamış olduğu ifadelere gözleri kapalı, okumadan imza atıyorlardı. İmza atmak zorundaydılar, çünkü imza atmayı reddeden kişiler, yeniden işkence seanslarına alınıyordu. Zorla imzalatılan bu ifadelerde neler yazıldığını, ancak çıkarıldıkları savcılık ve hâkimlikte öğrenen bu işkence mağdurları, gerçeği anlatmalarına rağmen tutuklanmaktan kurtulamıyorlardı.
Bu bağlamda binlerce insanın gözaltı ve işkence sürecinden geçerek polisin ifadelerine imza atmak zorunda kaldığı için cezaevine girdikleri, en güzel ve en verimli yıllarını tutuklu olarak geçirmek zorunda kaldıkları, herkes tarafından bilinen bir gerçektir.
Emniyet’e bağlı Terörle Mücadele Ekipleri, OHAL’in baskıcı yönetiminde kendi şartlarını ortaya çıkarıp acımasızca uygulamaya koyuyor ve fırsat buldukları her yerde terör estirmekten geri kalmıyorlardı. Özellikle sokak aralarında, gece yapılan arama ve kontrollerde üzerinde takke, tesbih, misvak gibi dindar olduğunu çağrıştıracak şeyler bulunan kişiler acımasızca dövülmekteydiler. Bu, artık bir kural ve sıradan bir uygulama halini aldığından, arama ve yol kontrolünün olduğunu hisseden insanlar, dayaktan geçmemek için kaçmayı tercih eder hale gelmişlerdi. Kaçarken polislerin ‘Dur!’ ihtarı ve ardından ateş edilmesi ile karşılaşacaklarını bilmelerine rağmen, gençler sırf arama noktalarındaki dayağa uğramamak için yine de kaçmayı tercih ediyorlardı. Bu tercihi yapmak zorunda kaldıkları için birçok arkadaşımız vurularak yaralanmıştır. Bunlardan birisi de Murat Elhakan adlı bir gençtir.
Henüz lise çağında olan bu genç kardeşimiz, yukarıda anlattığımız sebeplerden dolayı polisleri görünce kaçmış, ardından açılan ateş sonucu bacağından yaralanarak kaçmayı bırakmış ve teslim olmuştur. Ancak polisler, bununla yetinmeyerek Murat Elhakan’ın yaralı bacağına aldırmadan, ölesiye dövmeye, yaralı bacağını tekmelemeye başlarlar. Neticede kurşunla kırılmayan bacak, doktor raporlarında da sabit olduğu gibi polislerin tekmeleri sonucu kırılmıştır. Yıllarca tedavi altında kalan bu genç; sonuçta sakat kalmış, işkenceler altında imzaladığı senaryo ifadeler yüzünden müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmış, yaşının küçük olması sebebiyle cezası yarı oranında düşürülmüştür.
Benzeri onlarca yaralama hadiseleri yaşanmıştır. Ancak yaralı halleriyle kaçmayı başardıkları ve Murat gibi polisin eline düşmedikleri için kayıtlara geçmemiştir. İsimleri yanımızda mahfuz olan bu kişileri açığa çıkarmamak için biz de saklı tutuyoruz.
65/99 |