Emniyet birimlerinin, bize karşı uygulamaya koyduğu yöntemlerden birisi de karalama taktikleridir. Emniyet, bu yöntemle Cemaat’i gözden düşürmek, Cemaat’e karşı olan teveccühü kırmak ve Cemaat’in etkinliğini azaltarak halkın yüreğindeki yerini zayıflatmayı hedeflemekteydi. Bu konuda yapabileceği bütün yöntemleri denemekte bir an bile tereddüt etmemiştir. Bu doğrultuda uygulamaya koyduğu belli başlı yöntemler şunlardır:
–Düşük ahlaklı kadınlara çarşaf giydirerek bu kadınları insanların kalabalık olduğu yerlerde gezdiriyorlardı. Bu kadınlar, giydikleri çarşafla birlikte dükkânlardan hırsızlık yapıyorlar, hafif meşrep kadınların yaptığı davranışları sergiliyorlar, hayâsızca yürüyorlar, tavır, tutum ve konuşmalarıyla çarşafı ve dolayısıyla iffetli, temiz, hayâ ve edep timsali çarşaflı Müslüman kadınları karalamak için ne gerekiyorsa yapıyorlardı. Çarşaf giymiş bazı kadın polisler de, çarşafın altına gizledikleri kalaşnikoflarını insanların görebileceği şekilde dışarı salıyorlardı. Emniyet bu taktikleriyle, çarşaflı kadınların haşa kötü kimseler olduğu imajını topluma vermeye çalışıyor, çarşafın tesettür amaçlı değil, bazı kötü emelleri gerçekleştirmek için giyilen bir kamuflaj olduğu izlenimi vermeyi amaçlıyordu.
–Camileri halkın gözünden düşürmek için kullanılan taktikler de çok ahlaksızca idi. Polisler; kendilerinin güdümünde olan hırsız, uyuşturucu bağımlısı, içkici, esrarkeş gibi bazı kimseleri camiye yönlendiriyordu. Bu kişiler, sanki camiye ders almak için geliyor izlenimi veriyorlar, ancak diğer yandan melanetlerine devam ediyorlardı. Bunları gören cami çevresindeki halk ve cami cemaati de işin iç yüzünden habersiz oldukları için cami öğrencilerine ve cami derslerine karşı ya tavır takınıyor, ya da mesafeli davranıyordu. Tabi bu kişiler fazla zaman almadan tespit edilip camilerden ayıklanıyordu, fakat verdikleri tahribat kısa sürede onarılamıyordu.
–Bu hususta yapılmış olan başka birtakım rezilce taktikleri burada açıklamaktan hayâ ettiğim için değinmeyeceğim.
Polisin Cemaat mensuplarına karşı kullandığı yöntemlerden birisi de kaçırma faaliyetleridir. Polis; bu yöntemi özellikle ajanlaştırmak istediği, ya da eldeki dosyaları kapatmak için birden fazla eylem yüklemek istediği kişilere karşı gerçekleştirmekteydi.
Genelde tenha yerlerde ve kaçırmak istediği kişinin tanınmadığı muhitlerde gerçekleştirilen bu kaçırma faaliyeti sonrasında, Cemaat mensubu ıssız bir yerde alıkonurdu. Şehir dışındaki bir evde alıkonulan ve orada kendilerine işkence yapılarak polisin istediklerini kabul etmesi yönünde baskı yapılan şahıs, kabul etmediği takdirde öldürüleceğine inandırılırdı. Fiziki ve psikolojik baskılar neticesinde önlerine bırakılan kâğıtlarda yazılı olan şeyleri kabul etmek zorunda kalmaktaydılar. Kabul olayı gerçekleşinceye kadar resmi olarak gözaltı işlemleri yapılmayıp söylenenleri kabul ettikten sonra sanki yeni gözaltına alınmış gibi resmi kayıt yapılırdı. M. Salih Kölge, Cemal Uçar, Kâzım Uysal, Sadun Çiğdem, Hasan Gündüz, Murat Kaya ve Mehmet Fidancı bu şekilde kaçırılan kişilerden sadece birkaç örnektir.
69/99
|