15.01.2009 tarihli Yeni Şafak Gazetesinde Tuncay Güney’in beyanatı şu şekilde haberleştirilmişti:
“Veli Küçük Hizbullah lideri Velioğlu’nun ölmediğini söyledi. Hizbullah askerlerin kontrolü altındaydı. Hizbullah’ı JİTEM organize etti. Akşamları jandarmada eğitim veriliyordu. Veli Paşa buna karşı çıkıyordu ve bana dedi ki: ‘Hizbullah’ı başımıza bela eden Teoman Koman’dır.’ İrfan Çağrıcı’yı İran, İsrail ve Türkiye ortak kullandılar. Hizbullah’ı bölünmesinden ve şehre göçünden sonra kimin desteklediğini bilmiyorum. Ama askerin kontrolünde olduğunu biliyorum. Bunu Veli Paşa da Doğu Perinçek de söyledi.”
Aynı gazetenin daha önce yayınladığı başka bir haber de şöyle:
“Tuncay Güney, 17 Ocak 2000’de Beykoz’da Polisin bir villaya yaptığı 4,5 saatlik bir operasyonda ölü olarak ele geçirildiği bilinen Hizbullah’ın lideri Hüseyin Velioğlu ile ilgili açıklamaların da senaryodan ibaret olduğunu öne sürüyor. Güney’in Velioğlu ile ilgili iddiaları şu şekilde: ‘Ben en son Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu meselesini kendisiyle (V.Küçük kastediliyor) konuştum. O, ölen adamın Hüseyin Velioğlu olmadığını söyledi.”
Şimdi bu iftiraların hangisine değer biçip üzerinde konuşma yaparak kendimizi aklama yoluna gideceğiz? Birbirlerini tekzip eden, tutarsız, ciddiyetten yoksun, hiçbir delil ve kanıtla desteklenmeyen, mesnetsiz iddia ve iftiralara bir anlam yükleyip mal bulmuş Mağribî gibi üzerine atlayan Fesad Medya Grubu’nun yapmaya çalıştığı şey, kendisi dışında kalan bütün İslamî camiayı töhmet altında bırakmaktır. Bu yolla İslamî camiaya bizim üzerimizden yüklenerek pasifize etmeyi, kendisine alternatif bir yapı bırakmamayı ve böylece Amerika’nın istediği, ‘kalp temizliği’ üzerine kurulmuş bir İslamî anlayışı halka sunmanın gayreti içendedirler.
Benzer iftiralar, 90’lı yıllarda Marksist–Leninist ve ateist mürted örgüt PKK ve yayın organları tarafından atılıyordu. Bugün sadece kelime farklarıyla aynı iftiralar kendilerini İslamcı–mukaddesatçı diye tanımlayan kesimler ve onların yayın organları tarafından atılıyor.
Yine iftiralara dönecek olursak, güya haham bozması Tuncay Güney, Rehberimizin şehid olmadığını söylemiş. Eğer Tuncay Güney ile Veli Küçük’ün uzun gecelerde, zikretmeye hayâ ettiğim âlemlerinden arta kalan zamanlarda, kafaları yerinde olmadan konuştuklarının bir kısmını ifşa ettiği bu sözler doğruysa, iddiaların iftira olduğu yine müfterilerin ağzından ispatlanmaktadır. Çünkü Rehberimiz Hüseyin Velioğlu, gözlerimizin önünde, vücuduna isabet eden otuzun üzerinde kurşunla şehit olup Rabbimizin rahmetine kavuşmuştur. Onun şehid olduğunu, Diyarbakır’dan getirilen itirafçılar A.Aziz Tunç, Şaban Elaltunteri ve Kemal Aktaş da teşhis etmişlerdir. A.Aziz Tunç, bir röportajında o anki duygularını şöyle ifade etmiştir:
“Çok müthiş bir duyguydu. Kendisiyle 20 yıllık bir geçmişimiz, beraberliğimiz, bir arkadaşlığımız vardı. Onu bir abi, bir büyük olarak görüyordum. Hem acıma hislerim oldu. Onun kim olduğunu bilmiyorlardı, bir ben biliyordum. Yirmi yıl öyle bir cemaati tek başına yönetmiş bir kimseyi orada, o şekilde gördüğümde, hem ölümle ilgili duygular ölüm çok acı, çok soğuk bir haldir, hem de onun konumunun vermiş olduğu duygular bende iç içe geçti. Geçmiş aklıma geldi. Burada mı karşılaşacaktık, dedim ona. 4–5 yıldır görüşmüyorduk çünkü. Seni bu halde mi görecektim, dedim. Böyle duygular oluştu bende.”
82/99 |