Vurduklarımız genelde; PKK militanları, arkadaşlarımızın vurulmasında yardım–yataklık edenler, milisler, siyasi cephede ileri gelenler, İslam’ın mukaddesatına ve Müslüman şahsiyetlere hakaret eden yazarlardır. Arada PKK’li olmayan bazı Kürtçüler gitmişse de bunlar istisnadır. Bunlar yanlışlıkla vurulmuştur. Fert olarak belki en militan PKK’lilerden daha çok Kürtçülüğe çalışmış, ancak PKK’nin yanında yer almayan birçok kişiyle olan ilişkilerimiz, normal insani ilişkiler düzeyinde devam etmiştir. Bilmeyenlerin iddia ettiği gibi, rastgele yurtsever denilen Kürtçüler hedef alınmamıştır.
Vereceğim şu yaşanmış örnek, meselenin anlaşılması için yeterli olacaktır. DTP’li Hasip Kaplan, her ne kadar şimdilerde İslam’a ve Müslümanlara açıkça düşmanlık yapıyor olsa da, o zamanlar fert bazında Apo’dan daha fazla Kürt davasını savunan, mücadelesini yapan ve halen de sürdüren birisidir. İdil’de Sabri ve Hayriye Karaaslan saldırıya uğradıklarında Diyarbakır’a getirilmişlerdi. Şehitlerin defnedilmesi için konvoy halinde İdil’e doğru yola çıkıldığında, Hasip Kaplan ve yanında bulunan şahısla Diyarbakır–Mardin arasında bulunan Mazıdağ Üçyolu yakınlarında ve Diyarbakır’da iki kez karşılaşıldı. Orada arabadan indirilip öldürülebilirdi. Yine şehidlerin defni esnasında mezarlığa da gelmişti. Burada binlerce insan tarafından linç edilebilirdi. Ancak bunlara tevessül edilmedi. Zaten Hasip Kaplan’ın mezarlığa gelmiş olması, PKK’ye karşı bir tavır olarak değerlendirilmişti. Yani biz gördüğümüz her Kürtçüye saldırma gibi bir basiretsizlik içinde değildik. Yukarıda da belirttiğimiz gibi hedef alınan tüm şahıslar titizlikle seçilen kişilerdi. Öldürülenlerin yakınları dahi dillendirmeseler bile “zaten hak etmişti, su testisi suyolunda kırılır” düşüncesi içerisindeydiler. Yaklaşık 10 yıldır süren bu davada tek bir müdahilin olmaması, bunun en açık kanıtıdır. Yüzlerce maktulün yer aldığı bir dosyada bu güne kadar birkaç istisna dışında hiçbir müdahil göremedik.
PKK’nin İslam düşmanlığı, onun siyasi kanadı durumunda olan DTP’de de aynen sürdürülmektedir. Aradan geçen zamana, PKK ile yaşanmış çatışmalara, dökülen onca kana, yaşanmış acı tecrübelere, bölgedeki dini hassasiyetlerin iyice anlaşılmış olmasına rağmen, DTP yönetici ve milletvekillerinin bugün halen İslam’a düşmanlık etmeleri düşündürücüdür.
Güya halka hizmet etmek ve Kürt Halkının haklarını savunmak için halkın oylarıyla meclise girmiş olan DTP milletvekilleri, Kürt halkının haklarını savunmak şöyle dursun, halka sırtını dönerek dini ve ahlaki değerlerine saldırmada devletin en katı kanadı olan askerlerin yanında yer almıştır. Söz konusu olan mesele ‘Din Düşmanlığı’ ise, PKK’nin siyasal kanadı durumunda olan DTP, birbirleriyle kan davalı ve birbirlerine karşı kanlı bıçaklı olan Genelkurmay ile ittifak yapmayı isteyecek kadar ilkesizleşebilmektedir. Şu an içine düştükleri durumu, “Tecavüzcüsüne âşık olan aptal kız sendromu”ndan başka bir şeyle izah etmek mümkün değildir.
PKK ve onun siyasi kanadı durumunda olan DTP İslam düşmanlığı konusunda o kadar azgınlaşabiliyor ki, sanırsınız bölgeden İslam’ı tamamen silmek ve yok etmek üzere görevlendirilmişlerdir. Bu İslam düşmanlığı, onları laikliğin koruyucu bekçisi olmak için Genelkurmay’dan görev istemeye bile zorlayabilmektedir. Aşağıda birkaç örneğini vereceğim DTP milletvekillerinin farklı zamanlarda gerek meclis kürsüsünde, gerekse de değişik platformlarda yaptıkları konuşmalarda İslam’a nasıl diş bilediklerini, İslam’ın adına bile tahammül edemediklerini, İslam’a düşmanlıkta ne kadar ileri gidebileceklerini ibret ve dehşet içinde görmek mümkündür:
50/99 |