1991 yılının Ramazan Ayında, Nusaybin Merkezinde bulunan bütün camilerde olduğu gibi Alika Camiinde de Hizbullah Cemaati’ne mensup gençler teravih sonrası vaazlar vererek halkı dini konularda aydınlatıyorlardı. PKK bunu hazmedemeyince başta imamları tehdit edip bu vaazları engellemelerini istedi. İmamlar, yapılanın Allah rızası için olduğunu ve bunun bir hayır hizmeti olduğunu bildikleri için tehdit ve korkutmaların etkisiyle cılız bir engelleme isteğinin dışında menfi bir tutum sergilemediler. İmamlardan umudunu kesen PKK, bu kez cami cemaatini arkadaşlarımıza karşı kışkırtmaya başladı. Bundan da istedikleri sonucu alamayınca, Alika Camiinin bulunduğu mahalle halkını provokasyona getirdi. Böylece her gece olduğu gibi teravihler sonrası vaaz ve irşadlarına başlayan Hizbullahi Müslümanlar, bir anda mahallenin bütün soytarıları, serserileri, berduşları, içkici, kumarbaz ve ne kadar meymenetsiz insanı varsa, hepsinin birleştiği bir saldırıya maruz kaldılar. Gerek PKK mensubu ve gerekse sempatizanı konumunda olan bu yaratıklar, camiye girip necis ayakkabılarıyla halılara basıp ellerindeki sopalar, zincirler, demir çubuklar, kürekler ve bulabildikleri diğer darp malzemeleriyle arkadaşlarımızı cami içinde dövmeye başladılar. Cami içi, arkadaşlarımızın kanlarıyla boyanmıştı. Bu linç girişimi, arkadaşlarımızın bayılmalarıyla sona erdi.
Diyarbakır’ın Silvan İlçesine bağlı Susa (Yolaç) Köyünde dini bir bağlılık mevcuttu. İnsanlar, namazlarını camide cemaatle kılıyorlardı. Yatsıdan sonra kimisi camide kalıp İslamî sohbetlere katılarak Kur’an–ı Kerim dersi alıyordu. Bu durum, PKK’nin kabul edebileceği türden değildi. Belki de bütün bölgeye örnek olması için Susa’ya yönelik alçakça bir planı devreye koydular.
26 Haziran 1992 Cuma gecesi, yatsı namazı henüz kılınmış, namazlarını kılan cemaatin büyük bölümü dağılmış, sadece Kur’an–ı Kerim dersi alanlar kalmıştı. PKK militanları, asker kılığında köye baskın yapıp camiyi abluka altına aldılar. Necis ayakkabılarıyla halılara basıp camidekileri dışarı çıkardılar. Mukaddesata alçakça dil uzatmalar eşliğinde Müslümanları caminin karşısındaki duvar dibine dizip otomatik silahlarla taradılar. Bu vahşi katliamda on Müslüman şehadet mertebesine kavuşurken, beş Müslüman da gazilik rütbesine ulaştı. PKK’nin bu zulmü yetmezmiş gibi bir de devlet, sonraki yıllarda şehidlerin mezarlarını iş makineleri ile yerle bir etti. Kabirlere yapılan bu muamele Susa köyü ile sınırlı kalmamış, Diyarbakır ve çevre illerde şehidlerimizin kabirleri benzer şekilde bir saygısızlığa maruz bırakılmıştır. Bunu yapanlara nebbaş demek, nebbaşlara bile hakaret olur.
Tarihin ve Müslüman halkımızın hafızasında kayıtlı olan bu ve benzeri mel’anetleri, bu düşmanlıkları ve bu kalleşlikleri yapanlara kıyamete değin lanet olsun! PKK’nin İslam’a olan düşmanlığı ve bu uğurda yürüttüğü savaşı bilindiğinden, daha fazla örnek vermeyi gereksiz görüyoruz.
PKK ile büyük bir ifsad ve irtidat hareketi başlamışken, Hizbullah cemaati tersine bir dönüşüm yaşanmasına vesile oldu. İnsanlar dinlerine yeniden dönüş yaptılar. Yitirilen ahlaki değerlerin ne kadar vazgeçilmez olduğunu ve insanlık onurundan ayrı düşünülemeyeceğini yeniden idrak ettiler. Kürt halkının yeniden idrak ettiği en önemli şey; insana şeref, onur, namus, ahlak ve özgürlük kazandıran tek ve biricik olgunun sadece ve sadece İslam olduğuydu. İslam olmadan bu değerlerin hiçbirisinin gerçekte bir anlamı olamazdı ve bu değerlerin hepsi, asıl itibariyle kaynağını İslam’dan alıyordu. Acı bir tecrübe oldu, ancak insanlar Hizbullah Cemaati sayesinde bir daha unutmamak üzere bunları öğrenme fırsatını yakaladı. Buna vesile olan bütün Hizbullahi Müslümanlardan, başta şehidler olmak üzere, gazilerinden, tutuklularından, muhacirlerinden, bu uğurda bedel ödemiş olanlarından, kalbi Hizbullahi Müslümanlardan yana atan herkesten Allah razı olsun, ecirlerini kat kat artırsın.
Bu başlık altında açıklayacağımız gerçeklerin, yaşanmış olayları değiştirmeyeceğini biliyoruz. Bunları PKK’lileri ikna etme gibi bir endişeyle de yazmadık. Zira zamanında onlara, onların anlayacağı şekilde cevaplar verilmiştir. İslam’a ve Müslümanlara düşmanlığı ahlak edinenler ister istifade ederler, ister etmezler. Onların yazdıkları ve söyledikleri bizi çok fazla da ilgilendirmiyor. Sadece yıllarca yalan ve iftiralarla Müslüman Kürt halkına anlatılan, söylenen ve yazılan yalanları ortaya çıkarıp hakikatleri görmelerini sağlamak istiyoruz. Her ne kadar Müslüman Kürtler kendi yörelerindeki olayları yakından biliyorsa da genel olarak olayların nasıl başladığından haberleri olmadığı için bilgilendirmek gereği hâsıl olmuştur. 1990’ların başında Doğu Perinçek’in başında bulunduğu 2000’e Doğru Dergisini ve PKK’nin yayın organlarında aleyhimize yapılan iftira ve karalamaları baz alarak masa başında yazan Müslüman aydın ve yazarların, istifade etmeleri için gerçeklerin gün yüzüne çıkmasını istiyoruz.
Bu konu şu açıdan da büyük öneme sahiptir: Çatışmayı Hizbullah’ın başlattığını temel alan her türlü yorum, analiz veya çalışma bu temelden hareket ettiği için varılan sonuç da temel gibi çürük olur. Nitekim yıllardır bu çürük temel üzerine yapılan “Fil tariflerine” şahit oluyoruz ve insanlar da bilinçli ya da bilinçsiz aldatılıyor.
47/99
|