PKK, etkin olduğu bütün bölgelerde, halkın dini bağlılığını kırmak ve ahlaki değerleri zayıflatmak için yapabileceği her şeyi yapmaktan çekinmedi. İslamî değerlere öylesine vahşiyane ve barbarca saldırdılar ki, komünist Rusya’yı, Siyonist Yahudileri ya da emperyalistlerce işgal edilmiş olan Müslüman ülkelerde yapılan zulümleri çok gerilerde bıraktılar. Dini ve ahlâki değerlere saldırırken halkın tepkilerinden çekinmemiş, halkı bir unsur olarak kabul etmemiş, zor ve güç kullanarak en vahşi yöntemlerle Müslüman Kürt halkını sindirme yolunu seçmiştir.
Kullandığı zor ve güçle halkın üzerinde korku hegemonyası kuran PKK, halkı ifsad etme faaliyetlerini etkin olduğu her bölgede acımasızca uyguladı. Şehirlerde, kentlerde ve büyük yerleşim yerlerinde; düğün, kültürel çalışmalar ve parti faaliyetleri gibi adlar altında kadınlı–erkekli toplantılar ve etkinlikler yapıyor; genç kız ve erkeklerin buralarda birlikte olmaları sağlanıyor, böylece hayâ perdesi yırtılıp ahlaki değerler çöpe atılıyordu.
Kırsalda ise gerillalarıyla etkin oldukları köylere inen PKK mensupları, geceledikleri evlerde, evin erkeklerini nöbet tutmaları için dışarı gönderirken, kendileri içeride kalıyorlardı. Buna itiraz etmek kabil değildi, çünkü itiraz edenler hemen ajanlık damgasıyla infaz edilirlerdi. Bu yüzden de etkin oldukları köylerde, ne ahlak kaldı, ne namus anlayışı kaldı, ne de dini değerlere bağlılık…
PKK; dağdaki kadın–erkek beraberliğinde yaşanan yoz ilişkilerle; şehirlerde, kentlerde ve büyük yerleşim yerlerinde ise fuarlar, düğünler, kültürel etkinlikler ve kadınlarla erkeklerin birbirlerine karışmasını sağlayan daha değişik organizasyonlarla Kürdistan bölgesini batıyı aratacak duruma getirdiler. Kürtlerin arasında ahlaksızlık olarak nitelenebilecek olan kadın–erkek karışık bir arada oturma ya da kadınların erkeklerle tokalaşmaları gibi İslam’ın hoş bakmadığı, Kürtlerin de örf ve adetlerinde bulunmayan ilişki türleri yaygınlaştırılarak Kürtlerdeki hayâ perdesinin dejenere olması sağlandı.
Kadınlar ve genç kızlar, PKK’nin eleman kazanmak için kullandığı en büyük unsurlardan birisiydi. Özellikle okullarda kullanılan kızların peşlerinden giden erkekler, kısa bir zaman içinde kendilerini PKK’nin bir elemanı olarak buluyorlardı. Eleman kazanmakta kullandığı bu ucuz ve etkili silahı kullanan PKK, gayri ahlâki ilişkileri sıradanlaştırmıştır. Bununla da kalmamış, böylesi işlerde görev yapan kızları överek ve onlara konumlar atfederek başka kızların da aynı amaç uğruna çalışmalarını sağlamıştır.
Dinden yoksun, ahlaki değerleri tanımayan, insanlığın erdem olarak bildiği hiçbir değeri benimsemeyen PKK örgütü; sadece dinin kutsallarına ve ahlaki değerlere saldırıp bozmakla kalmadı, aile yapısına da büyük bir darbe vurdu. Aileye vurduğu darbe çok daha korkunçtu, çünkü ailenin temeli olan evlilik, PKK yöneticisi tarafından ‘Kadını köleleştiren bir bağ’ gibi görülmüş ve kadınların kendilerini bu bağdan kurtarmaları gerektiği empoze edilmişti. Yani evlenmemiş olan kadınlar, kendilerini köleleştirecek olan nikâh akdi altına girmeyecekler, PKK’den önce köleleşmiş olan kadınlar da, kendilerini özgürleştirmenin yollarını bulacaklardı. Böylece aile içinde erkeğin etkinliği kırılmış, ailenin olmazsa olmaz şartlarından birisi olan ‘Kadınların erkeğe bağlılık’ ilkesi ortadan kaldırılmıştı. Öyle ki kocasından kızan kadın, kocasını dağa çıkmakla tehdit ediyor, evin kız çocukları dilediği zaman örgüt etkinliklerine gidiyor, buna karşı çıkan babalarını, ağabeylerini, kardeşlerini tehdit ediyordu. Boş fikirlerle, ipe sapa gelmez düşüncelerle, sapık anlayışlarla kandırılan genç kızların dağa çıktıkları da hepimizin bildiği gerçeklerdendir. Elbette dağlarda, aynı mağaralarda, yan yana yatan kız ve erkeklerin kardeşçe duygular beslemesi düşünülemez. Zaten böyle bir şeyi düşünmek dahi insanın fıtratına aykırıdır. Bütün bunların bir sonucu olarak PKK, evlilik kurumunu tamamen ortadan kaldırıp kadının ‘Komün’ sistemi içinde ortak mal olarak kullanılması hedefinde önemli bir mesafe kat etmişti. Hal böyle iken, hiçbir ahlaki değerle bağı olmayan kız ve erkeklerin dağdaki mağaralarda kardeşçe yaşadıklarını söylemek, çok safça bir söylem olur.
44/99 |