CEMAATİN KARŞI KARŞIYA KALDIĞI ÇATIŞMALAR
Hizbullah Cemaati; kurulduğu tarihten, 2000’li yıllara gelinceye kadar geçirmiş olduğu safhalar içinde kendisini savunup varlığını korumak zorunda kaldığı dönemler olmuştur. Bu dönemleri keskin çizgilerle birbirinden ayırmak zor olsa da, Cemaatin belli başlı üç cephede mücadele ederek varlığını korumaya çalıştığını söyleyebiliriz. Bu cepheler şunlardır:
1–PKK Örgütü
2–Menzil Grubu
3–Devletin güvenlik ve istihbarat güçleri
Herhalde sosyolojik bir incelemeye tabi tutulduğunda, dünyanın hiçbir yerinde, böylesine kısa zaman içinde üç ayrı ideoloji ve üç ayrı güçle birden mücadele etmek zorunda kalan, yok olmamak için direnen, varlığını ve hayatiyetini korumak için başarılı bir savunma stratejisi geliştiren, bütün bunlar olurken de, yola çıktığı amaç doğrultusundaki faaliyet ve çalışmalarından ödün vermeden yoluna devam eden başka bir Cemaat, örgüt ve yapının olmadığı görülecektir. Biz bunu salt kendi başarımız ya da Cemaat’in maddi gücünün büyüklüğü gibi sebeplere bağlamıyoruz. Bu, tamamen Allah’ın bize olan yardımları ve desteği sayesinde olmuş ve bizi bugünlere kadar getirmiştir.
Hizbullah Cemaati, çalışmalarına başladığı ilk yıllardan itibaren, olası bir çatışmanın tarafı olmaktan kaçınmak için büyük bir sorumluluk örneği sergileyen ender Cemaatlerden birisidir. İslamî bir hareket olan Cemaat, toplumda çatışmayı değil, uzlaşıyı; kavgayı değil, barışı; çekişmeyi değil, hoşgörüyü; ihtilafı değil, vahdeti; ayrılığı değil, birliği; düşmanlığı değil, dostluk ve kardeşliği hâkim kılmak için yola çıkmıştı. Böylesi ulvi ve büyük hedefler için yola çıkan Hizbullah Cemaati, büyük bir özveriyle yürüttüğü çalışmalarının, çatışmalar yüzünden sekteye uğramaması için her zaman sağduyulu düşünen, sükûnete davet eden, işlerin sühuletle hallolması için olanca çabayı sarf eden taraf olmuştur.
Ancak Cemaat’in olanca gayretiyle kaçınmaya çalıştığı ve olası çatışmaların tarafı olmamak için gösterdiği sağduyu, bazılarınca zafiyet olarak kabul edilince, üzerimize insafsızca saldırılarla gelindi ve bizi yok etme süreci başlatıldı.
90’lı yıllara gelindiğinde, Cemaat’in çalışmaları bölgede meyvelerini vermiş, insanlar yeniden özüne, yani İslam’a dönüş yapmaya başlamıştı. Yıllardır unutulan değerler yeniden sahiplenilmiş, camiler dolup taşmaya başlamış, bölgenin atmosferine İslam’ın gül kokan nefesi sinmişti. Bölge halkını İslam’dan koparmak için amansızca yürütülen politika işlevini yitirmiş, oynanan oyunlar akim bırakılmış, kurulan tuzaklar bir bir açığa çıkarılmıştı.
Elbette Cemaat’in bu gayretleri, çalışma ve faaliyetleri bölge ve bölge halkı üzerinde emelleri olan, bölge halkını güdülmesi gereken bir sürü olarak gören, Kürtlerin yaşadığı topraklar üzerinde çıkar hesapları ve menfaat planları olan, burayı bir rant kapısı olarak gören bazılarını rahatsız etmişti. Çıkarları zedelenen bütün güç odakları rahatsız olmasına rağmen, bunu dışarı ilk vuran, kendisini bölgenin tek ve yegâne, karşı konulmaz ve karşı durulmaz gücü olarak gören PKK oldu.
Kendisini dev aynasında gören ve bizi de tek bir vuruşta devrilecek kadar güçsüz, lojistik destekten yoksun, silahsız, kendi istihzai deyimleriyle “birkaç sofik”ten ibaret görüp muhatap bile kabul etmeyen PKK, bütün iyi niyetli çabalarımıza karşın bizi istemediğimiz ve engel olmak için bütün yolları kullandığımız bir çatışmanın tarafı kıldı.
Savunmanın bundan sonraki bölümlerinde tarafı olmak zorunda bırakıldığımız çatışmalara değinmek istiyorum. Elbette ilk çatıştığımız gurup PKK olduğu için, başlangıcı onunla yapmak daha isabetli olacaktır.
42/99 |