CEMAATİN FAALİYET ALANLARI
1-Cami Çalışmalarımız
İslam, mescid merkezli bir dindir. Hicretten önce baskı, işkence ve zulüm altında yaşayan Müslümanların, dünyanın en eski ve ilk mescidi olan Ka'be'yi merkez edinerek ibadetlerini yapmaları mümkün değildi. Çünkü hicretten önceki Mekke döneminde, müşriklerin hışmından, işkence, zulüm ve baskılarından korunmak için, Müslümanlar imanlarını gizlemek zorunda kalıyorlardı. İmanlarını açığa vuranlarda Ka'be'ye giremiyor, tavaf etmek isteyenler bundan men ediliyorlardı. Bu nedenle ilk Müslümanlar; dinlerini 'öğrenecekleri, Resulullah "Aleyhisselatu Vesselam'ın sohbetlerinde bulunacakları, sorun ve sıkıntılarına çözüm bulabilecekleri, her gittiklerinde Peygamber Efendimiz Aleyhisselatu- Vesselam'ı görebilecekleri mescid gibi bir merkezden yoksun kalmışlar, ancak bu ihtiyaçlarını gizliliğe riayet edilmesi koşuluyla, Safa Tepesindeki Erkam b. Ebi'l Erkam'ın evinde toplanarak gidermişlerdir.
Resulullah Aleyhisselatu Vesselamın, Medine'ye hicretindeki ilk konak yerinde, yani Kuba adlı küçük köyde kaldığı birkaç günlük dinlenme molasında, yaptığı ilk icraatı mescid inşası olmuştur. Bu, İslam Dini'nin mescid merkezli bir din oluşunun ve İslam'da mescide olan ihtiyacın ne denli büyük oluşunun en büyük ispatıdır. Yine Peygamber Efendimiz Aleyhisselatu Vesselam'ın; Kuba'daki kısa konaklamanın ardından Medine'ye varır varmaz, kendisi için ikamet edeceği yerin tespitinden önce, Mescidin yerini tespit etmesi ve vakit geçirmeden inşasına başlamış olması da, mescidin İslam'daki önemini anlamamız açısından, üzerinde çokça tefekkür edilmesi gereken bir konudur.
İslam'da cami ve mescidlerin kutsallığı ve mescidlerin "Allah'ın evleri" diye anılması, hem Kur'an-ı Kerim'in ayetleriyle, hem de Peygamber Efendimiz Aleyhisselatu Vesselam'ın hadisleriyle sabittir. Bununla ilgili Rabbimiz şöyle buyurmuştur:
"Allah'ın mescidlerinde O'nun isminin anılmasını engelleyen ve bunların yıkılmasına çaba harcayandan daha zalim kim olabilir? Onların (durumu) içlerine korkarak girmekten başkası değildir. Onlar için dünyada bir aşağılanma, ahirette büyük bir azab vardır." (Bakara Suresi: 114)
"Şüphesiz mescidler, (yalnızca) Allah'a aittir. Öyleyse, Allah ile beraber başka hiç bir şeye (ve kimseye) kulluk etmeyin (dua etmeyin, tapmayın)." (Cin Suresi: 18)
Peygamber Efendimiz Aleyhisselatu Vesselam ise şöyle buyurmuşlardır:
"Kim içerisinde Allah(tan adı) zikredilsin diye bir mescid bina ederse, Allah da cennette bir ev bina eder." (Nesâî)
İşte İslam'da böylesine önemli bir yere sahip olan mescid; Resulullah Aleyhisselatu Vesselam döneminde çok fonksiyonlu olarak kullanılmıştır. Bu fonksiyonları; İbadet mekânı, yönetim ve idare merkezi, ilim ve küftür merkezi olarak üç ana grupta toplamak mümkündür.
Resulullah Aleyhisselatu Vesselam ve sonrasında gelen Raşid Halifeler döneminde, camilerin bu üç fonksiyonu etkin bir şekilde kullanılmıştır. Camilerin esas inşa edilme sebebi, bu mekânlarda Allah'a ibadet edilmesi içindir. Bu nedenle camiler kutsal görülmüş ve Allah'ın evi olarak adlandırılmışlardır. Nitekim camilerde cemaatle kılınan namazların, tek başına kılınan namazlardan 25 ila 27 derece daha faziletli olması da, camilerin bu kutsallığından kaynaklanmaktadır.
Mescidlerin ibadet mekânları olmasının yanı sıra, bizzat Resulullah Aleyhisselatu Vesselam tarafından başka amaçlar için de kullanılmıştır. Çünkü Resulullah Aleyhisselatu Vesselam'ın, hem peygamber ve hem de İslam Devletinin başkanı olması itibariyle, dini önderliğin dışında siyasi liderlik, hâkimlik, komutanlık gibi görevleri de vardı. Medine'deki Mescid-i Nebevî O'nun bu görevlerine uygun olarak devletin idare merkezi özelliği taşımakta idi. Elçiler orada karşılanır, bazen orada misafir edilir; ordu orada teçhiz edilip sefere gönderilir; davalara orada bakılır, devletin hazinesi orada
31/99 |