Durum bu iken, dinimizce yapmaktan men edildiğimiz bir yasağı, yani zorlama ve şiddetle dini kabul ettirme fiilini yapmakla itham edilmemiz, şaşılacak bir durumdur. Ayrıca tüm bu izahlardan sonra söz konusu iddiayı kanıtlayacak tek bir delilin bile olmadığı çok açık bir biçimde ortadadır. 2- Sayfa 12-16 arasında terörizmin nedenleri anlatılmış. Bununla ilgili açıklamalara geçmeden önce, şunu en kuvvetli vurgularla ifade etmek isterim ki. Cemaat olarak asla terör örgütü tanımlamasını kabul etmiyoruz. Teröre bakışımızı; 'Terör ve Cihada Bakışımız' başlığı altında izah etmiştik. Terör örgütleri, amaçlarına ulaşmak için terörü araç olarak kullanırlar. Bu amaçla toplumun 'Akıl, din, nesil, mal ve can emniyeti' gibi İslam'ın emniyet altına alınmasını istediği hususiyetlere kast ederek toplumda fitne ve fesadın yayılmasına neden olurlar. Buna göre Cemaat, Allah'ın emniyet altına alınmasını istediği bu beş mefhumu değil ifsat etmek; bilakis korumak üzere yola çıktığından bize yöneltilen hiçbir 'Terör', 'Terörizm' veya 'Terörist' tanımlamasını kabul etmiyoruz. Bu tanımlamaları en güçlü ifadelerle reddettiğimizi buradan bütün dünyaya ilan ediyoruz. Bu kısa açıklamadan sonra tekrar iddianamenin ilgili sayfalarındaki terörizmin nedenleri diye sıralanan tespitlere dönecek olursak, burada; ekonomik nedenler, sosyo-kültürel nedenler, Eğitim ve Psikolojik nedenler sıralanmış. Bu bölümden anlaşılan şey; eğer şahıs fakir, kültürsüz, eğitimsiz ve hele bir de psikolojisi de bozuksa, terörist oluyormuş. Biz öyle insanlardan terörist olmayan çok kişi gördüğümüz gibi; tam tersine zengin, eğitimli, kültürlü ve psikolojisi sağlam çok terörist gördük. Ama buradaki asıl mesele, devletin yaşanan acılar konusunda suçsuz, günahsız, masum, kabahatsiz ve tertemiz görüldüğüdür. Yani iddianamelere konu olan terörizmin nedenlerine yönelik tespitleri doğru kabul etsek bile, o zaman karşımıza; "Devletin hiç mi suçu yok?" sorusu çıkacaktır. Anlaşılan bu soru üzerinde hiç düşünülmemiş ya da kendilerine öyle bir soru yöneltilebileceği hiç hesaplanmamış. Şunu hiç unutmamak gerekir: Bîr ülkede terör sorunu varsa, o ülkenin sisteminde, rejiminde, yönetim biçiminde, hukuk düzeninde, ekonomik dağılımında ve insanına verilen değerinde bu soruna zemin hazırlayan nedenler vardır. İddianamelerdeki tespitlerde yer alan ekonomik nedenler, sosyo-kültürel nedenler, eğitim ve psikolojik nedenler vs. hangi neden olursa olsun, var olan nedenlerin hepsini ortadan kaldırma görevi devletindir. Eğer devlet bilinçli olarak bu nedenlerin varlığının sürmesini arzuluyorsa, o halde "Terörizmin anası devlettir" yargısına ulaşmamız hiç de zor olmayacaktır. Dolayısıyla terörizmin nedenleri konusunda devletin katkısını birinci sıraya koymak çok daha mantıklıdır, çok daha doğrudur ve hakkaniyete çok daha yakındır. Aklı başında olan hiç kimse, rahatı bırakıp sonu ölüm, işkence, zindan vb. olan bir yaşamı durup dururken, heyecan olsun diye ya da maceraperestlik hevesiyle seçmez. Hayat, refah, özgürlük terk edilip yerine ölüm, işkence, esaret seçiliyorsa, bunun izahını ekonomik, eğitim, kültür veya psikolojik gibi eften püften sebeplere bağlamak; sorunu hasıraltı etmek demektir. Bir insanın niye böylesi yolları seçtiğini, bu ülkenin niçin şiddet sarmalından 80 küsur yıldır kurtulamadığını aslında en iyi bilecek olan devlettir. Devlet kurumlarından da bu sorunu en iyi tahlil edebilecek, sorunu tüm nedenleri ve niçinleriyle ortaya koyabilecek kurumlar mahkemelerdir. Ama ortaya çıkarılan nedenler-niçinler, yapılan tespitler, ortaya konan görüşler maalesef insanın zekâsıyla alay eden bir seviyede kalıyor. Bununla beraber iddianamelerde yer yer gayr-i ihtiyari itiraflara da rastlanmaktadır. Örneğin sayfa 15'te, 'Eğitim Sistemi' başlığı altında; "Zorluklarla büyümüş, doğru düzgün bir eğitim görmemiş, kaybedecek bir şeyi olmayan birisinin, eline geçen ilk fırsatta içinde yıllarca birikmiş olan hıncı topluma yöneltmesi çok normaldir" denilmektedir. Yani sıralanan özelliklere sahip birisinin terörist olmasının çok normal olduğu tespitine yer veriliyor. Bu yargıya göre çok normal görülen teröristliğe, çok anormal cezalar verilerek ayrı bir zulüm yapıldığını bahis konusu bile yapmıyoruz. Şimdi sormak lazım; kişiyi teröristliğe götüren sebepler olarak verilen zorluklarla büyüme, doğru düzgün eğitim almamış olma, kaybedecek bir şeyinin olmaması gibi hallerin asıl müsebbibi kimdir? Herkese adil bir hayat standardı getiremeyen, eşit eğitim imkânı sağlamayan, vatandaşları arasındaki ekonomik uçurumu gideremeyen, vatandaşlarının tümünü aynı değerde görmeyen, ayırımcılık yapan, etnik 25/99 |