c)Kürtçeyi yasaklama d)Türkçe konuşmasını bilmeyen Kürt çocuklarına Türkçe eğitim verilmesi, böylece Kürt çocuklarının yeteri derecede eğitim alamaması yüzünden geride kalması e)Çocuklara Kürtçe isim koyma yasağı f)Kürtçe coğrafik isimlerin değiştirilmesi Vs. vs... Kürtlere yapılan zulümler, anlatmakla bitirilemez. İster Türk, ister başka bir milletten; hatta başka bir dinden olsun, yukarıda yazdıklarımı vicdan sahibi hiçbir insan inkâr edemez. Kürtlere yapılan zulümler aleni olarak yapılmakta ve çoğu zaman saklama gereği duyulmamaktadır. Bu nedenle Hizbullah Cemaati, İslam'ın adalet prensibinin uygulayıcısı olarak, Kürtlerin gasp edilmiş olan bütün haklarını da sahiplenmekte, kimden gelirse gelsin ve kime yapılırsa yapılsın bütün zulümlerin karşısında durmaktadır. Bize göre; "Bir Türk dünyaya bedeldir", "Ne mutlu Türküm diyene" gibi ifade ve düşünceler, değişik milletlerden meydana gelmiş olan bu toplumda kin ve nefret duygularını körükteyip düşmanlığa sebebiyet vermekten başka bir işe yaramamıştır. Bir ırkı başka bir ırktan, bir milleti başka bir milletten üstün görmek, ilkel bir duruştur. Her sabah "Türküm, doğruyum, çalışkanım..." şeklinde başlayıp da devam eden "Andımız" hiçbir Kürdü Türkleştiremediği gibi, daha konuşmaya yeni yeni başlayan ilköğretim öğrencisini temelden yalana alıştırmaktan başka bir işe yaramamıştır. Çünkü bu okullara Türklerin dışında Kürtler, Zazalar, Araplar, Ermeniler ve daha değişik milletlerden insanların çocukları da gelmekte ve bu çocuklara "Türküm" dedirtilerek yalan söylemeleri dayatılmaktadır. Bu denli basit ve ilkel bir asimile yöntemiyle ancak düşmanlık duyguları kuvvetlenir. Yine dağlarımızda koca hurufatla yazılan "Ne mutlu Türküm diyene" türünden yazılar, haklı olarak Kürt halkının zihninde, Türklerin İşgalci olduğu algısına yol açmıştır. Kürtler şöyle düşünmektedirler: "Daha Türkler bu bölgeye gelmeden önce biz buradaydık. Bu dağlar bizim dağlarımız. Kardeşçe birlikte yaşamaya varız, ama işgalci bir mantıkla yaklaşılıp asimile olmaya yokuz. Çünkü böyle yapmakla bize Türklerin üstün bir ırk olduğu, bizim ise itaot etmeleri gereken ikinci sınıf bir ırk olduğumuz mesajı veriliyor," Aslında Kürtlerin zihninde canlanan algı yanlış da değildir. Çünkü tek parti zihniyetinin ceberut anlayışı kendisini açıkça ortaya koyduğunda, dönemin adalet bakanı olan Mahmut Esat Bozkurt, yaptığı bir konuşmasında aynen şu ifadeleri kullanmıştır: "Bu memlekette Türk olmayanların bir tek hakkı vardır; Türklere hizmetçi olmak, Türklere köle olma hakkı..." Demek ki Kürdistan Dağlarına koca koca harflerle "Ne Mutlu Türküm Diyene" yazısının altında yatan gerçek, Kürtlerin köle olduğu gerçeğidir ve Kürtlerin bu gerçeği algılayış biçimi doğrudur. Şimdi sormak lazım, şayet Kürtler de bu ilkelliğe aynı ilkellikle karşı koyup "Ne mutlu Kürdüm diyene" demiş olsalardı, acaba şu an ne halde olacaktık? Eğer Kürtler bu ana kadar böyle bir ilkelliği sergilememişlerse, bunu Kürt halkının İslamî yapısında ve bu yapının milliyetçiliği reddedip tardeden anlayışında aramak lazımdır. Ancak üzülerek söylememiz gerekir ki, eğer laik ve Kemalist rejim bu faşist yaklaşımlarını sürdürür, Kürtleri köle ve ikinci sınıf vatandaş statüsünde görür, Kürtlere tepeden bakıp sopa politikasına devam eder, Kürtlerin ırki ve dini yapısına karşı adı konmamış savaşını sona erdirmezse, bu sağduyu ilelebet devam etmeyecektir. 4-Hizbullah'ın Devlete Bakışı Türkiye Cumhuriyeti Devleti, devlet olarak dinsiz bir devlettir. Yani herhangi bir dine mensup değildir. 80 yıldır Laiklik adı verilen uyduruk bir din icat edilmiş ve halka da bu uyduruk din empoze edilmeye çalışılmıştır. İşin bu kısmında tam bir hezimet yaşanmış ve bu hezimet hali inşaallah ilelebet devam edecektir. 16/99 |