Allah'tan hakkıyla sakınmaya vermektedir. İslam'ın hüküm sürdüğü zamanlarda dilleri ve renkleri farklı, değişik milletlere mensup insanların hiçbir sorun yaşamadan, adil ve özgürce bir hayat sürmeleri, kendi dillerini ve kimliklerini diledikleri gibi kullanıp geliştirme imkânlarına sahip olmaları, İslam'ın insanlığa sunduğu evrensel çözümlerin değişmezliğini göstermesi açısından akıllara hitap etmektedir. İslam'ın ve dolayısıyla İslamî bir yapılanma olan Hizbullah Cemaati'nin etnisiteye, etnik milliyetçiliğe, ırki farklılıklara bakışı budur. Bütün pratiğimizle bunu ortaya koymuş, bunu savunmuş ve bunun aksine hareket edenlerin şiddetle karşısında durmuşuz. Hizbullah cemaatinin Kürt milliyetçiliği veya Kürtçülük yapmaması, Kürtlerin ezilmesine seyirci kaldığı anlamına gelmemelidir. Evet, biz Kürtçü değiliz; ama mazlum Kürt halkının laik, Kemalist Cumhuriyet rejim, tarafından yok sayıldığını, ezildiğini, mahrum ve mazlum bırakıldığını gözardı edemeyiz. Hizbullah Cemaati olarak laik ve Kemalist rejimin yaptığı zulümleri en iyi biz biliyoruz ve bunun faturasını da Müslüman Türk halkına hiçbir zaman çıkarmadık, çıkarmıyoruz ve inşaallah çıkarmayacağız. Bu hususta tüm kabahatin laikçi, Kemalist düzene ait olduğunu Türk halkı da Kürt halkı da gayet iyi biliyor. Zaten bunca zamandır devlet, derin devlet, derin devletin gayri meşru çocuğu hükmündeki örgütlerin Müslüman Türk ve Kürt halkı arasında gerginlik ve çatışma çıkarmak için var güçleriyle çalıştıkları halde hiçbir şey elde edemeyişleri, tamamen iki halkın da Müslüman olmalarıyla alakalıdır. Kürtlerin yaşadığı bölgelerin ayırımcılığa maruz kaldığı; Kürt halkının, İttihat ve Terakkiyle başlayıp ta günümüze kadar süren yanlış politikalar yüzünden büyük zulümler gördüğü, tarifi imkânsız acılar yaşadığı inkâr edilemez bir gerçektir. Geçmişte İran'da, günümüzde de Irak, Suriye ve Türkiye'de Kürt halkı, hem Kürt oluşundan, hem de İslam'a sıkı sıkıya bağlı oluşlarından dolayı iki kez zulme uğramışlardır. Bu bağlamda Türkiye'de yaşayan Kürtlerin yaşadığı zulüm ve soykırımı şu başlıklar altında özetlemek mümkündür: 1-Katliamlar: Şeyh Said Kıyamı ve sonrasında yaşanan katliamlar, vahşet nitelemesini dahi aşacak boyutlardadır. 2-Sürgünler ve tehcirler: Kürt bölgelerinde yapılan haksızlıklara muhalefet edenler, sürgünlere uğramakla "terbiye" edilmişlerdir. Bunun yanı sıra, en küçük bir başkaldırı veya muhalif bir hareket bahane edilerek Kürt halkı, neredeyse bütün bir halk olarak zorunlu göçlere tabi tutulmuştur. Bu zorunlu göçlerde inanılmaz zulümler yapılmış, aileler parçalanmış, aşiret yapıları yıkılmış, Kürt halkı yaşadığı topraklardan koparılıp vatansız, topraksız, aşsız-işsiz bir şekilde sefalete mahkûm edilmiştir. 3-Köy boşaltmalar: İnsanın yaşadığı topraklardan güvenlik bahanesiyle zorla çıkarılması büyük bir zulümdür. Bunun ne büyük bir zulüm olduğu, izaha ihtiyaç bırakmayacak kadar açıktır. Bunun sonuçları çok ağır olmuş ve sorunlara çözüm olarak geliştirilen köy boşaltmalar, zaman içinde devletin sırtına ayrı bir sorun olarak binmiştir. 4-Ekonomik geri bırakılmıştık 5-Alt yapı ve sanayileşmeye önem verilmemesi 6-Kürt bölgelerinin sürekli sıkıyönetim ve OHAL altında kalması: Bundan dolayı yaşanan hukuksuzluk, çifte standart, ev basmalar, adam kaçırmalar, yargısız infazlar, köy yakmalar, gözaltına almalar vs. 7-Asimilasyon: Cumhuriyetin kurulmasıyla beraber, "Tek devlet, tek bayrak, tek millet" olarak formüle edîîen ve bütün kekleri Türkleştirip tek bir millet yapma Çabaları, Kürtler asimilasyona tabi tutulmasına neden olmuştur. Bu doğrultuda Kürt halkına reva görülen zulümleri şu şekilde sıralamak mümkündür: a)Türklüğü zorla kabul ettirme çabalan b)Kürt kavmini yok kabul etme 15/99 |