DİYARBAKIR
Dosya No: 2000/171 Esas No Konu: Esas Hakkındaki Son Savunma Savunmayı Veren: Cemal TUTAR, Mahmut oğlu, 1972 Çınar-Ovabağ doğumlu. Halen Diyarbakır D Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde tutuklu.
GİRİŞ 17 Ocak 2000'de yakalandım. Altı ay boyunca gayri insani ve gayrı hukuki şartlarda gözaltında kaldım. Bu süre zarfında Hizbullah Cemaati'ne yönelik muazzam boyutlarda anti-propaganda ve dezenformasyon hücumu yaşandı. Eli kalem tutan, ağzı laf yapan herkes bu hücum furyasında rol aldı. Tarihte eşine az rastlanır bir infaz ve karalama hareketiydi bu... Adeta memleket işgal edilmiş, işgale karşı seferberlik ilan edilmiş ve her türlü düşünceye sahip insanlar, gruplar bu işgale karşı yekvucut olmuş gibi bir hava estirilmişti. Sağcısı, solcusu, liberali, faşisti, komünisti bu seferberliğe can-ı gönülden iştirak etmişti. Esasen bu hücum ve düşmanlık Hizbullah Cemaati'nin şahsında aziz islam'a yapılan bir saldırıydı. Hizbullah bahane edilerek İslam'ın mukaddes değerlerine büyük bir kinle saldırılmış ve ne yazık ki bu saldırılara bizimle fikri akrabalığı olan İslamî kesim de alet olmuş ve karşı saflardakİ yerini almıştı.
Cenab-ı Allah'a şükürler olsun ki, gözaltı sürecini tamamlayıp cezaevine konulduk. Cezaevine konulduktan kısa bir süre sonra ilk savunmamı hazırlayıp mahkemeye takdim ettim. Bu, 7-8 sayfadan ibaret kısa sayılabilecek bir savunmaydı ve iddianamenin belli başlı bölümlerine bir cevap niteliği taşıyordu. Buna rağmen, bazı yönleriyle hakkımızdaki iftira ve yalan kampanyalarına mücmel bir reddiye olarak da düşünülüp değerlendirebilir.
O günden sonra tekrar suskunluğa büründük ve gelişmeleri sabırla izledik. Yine her fırsatta düşmanlarımız ileri-geri konuşup yazmaya, yalan ve iftira yüklü ithamlarda bulunmaya devam ettiler. İddia, itham, iftira ve karalamalarına cevap veren olmadığı için, üzerimize daha çok geldiler. Bize saldıranlardan, fikri yönden akrabamız grubuna girenlerin, gafletten uyanmaları ve hakikati görmeleri için dua ederken, diğerlerini Allah'a havale ettik.
Tarihin tekerrür etmemesi iki şarta bağlıdır. Birincisi tarihin doğru yazılması, ikincisi de doğru yazılan tarihten ders alınmasıdır. Bu iki şarttan biri eksik olduğunda, ne yazık ki aradan geçen yıllar, gelecek nesillerin aynı acıları yaşamasını engelleyemeyecek ve bir süre sonra aynı şeyin yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Hizbullah Cemaati, Türkiye'nin son 30 yılına damgasını vurmuş bir cemaattir. Hizbullah Cemaati, bir vakıa ve bir realitedir... Hizbullah Cemaatini yalan ve iftiralarla, mesnetsiz ve asılsız iddialarla karalamak ve olduğundan farklı göstermek, belki kısa vadede düşmanlarımızın işine gelebilir. Ancak tam da bundan dolayı bu vakıa ve realite, bilerek ve isteyerek tarihe yanlış yazılmış olacağından, tarih aldatılmış olur. Doğal olarak bu durum, benzer acıların gelecek nesillerde de yaşanması sonucu doğuracaktır.
Hizbullah Cemaatini akademik diyebileceğimiz düzeyde ele alıp inceleyerek ortaya ciddi anlamda çalışma koyabilecek durumda olanların başında, savcı ve hâkimlerin gelmesi gerekirdi. Çünkü Devletin Hizbullah Cemaati hakkında elinde bulundurduğu bilgi ve dokümanlar, azımsanmayacak miktardadır.
1/99
|