Bir önceki yazımda Kur’an da geçen Hizbullah ile günümüzde ismiyle ve yaşantısıyla gündemde olan Hizbullah cemaatini kıyaslamıştım. Bu yazımda, genelde İslam’a özelde ise Hizbullah cemaatine karşı her yol ve yöntemi meşru sayarak adeta sözbirliği yapmışçasına hukuk dışı insafsız, sınırsız, sindirme ve yok etme çabasında olan Laik furyası; Kemalistler, kirli derin odaklar, Kartelciler, Marksistler, Komünistler… ve bu kefede bulunmayı şeref bilen ne kadar art niyetli varsa, Kur’an da geçen Hizbullah ile onların farkı üzerinde duracağım. Bu kıyasa geçmeden önce konuya muhatap olanlara bir soru sorayım: Siz İslami yaşama ve yaşatmada Hizbullah cemaatini çok mu geride bıraktınız ki, Hizbullah cemaatinin İslami yaşamını beğenmeyip eleştiriyorsunuz? Gerçekten bu anlatılanların (bir önceki yazımda konu edindiğim Kur’an-i Hizbullah ın- Ashabı Kiramın-) neresinde yer alıyorsunuz? Bakalım…
Örnek Hizbullah’ın(müminin) özelik ve vasıflarını daha önce Kur’an i delilerle anlatmıştım. Şimdi sizin müminliğinize(!) bir göz atalım:
1) Allah’a, ahret gününe ve imanın diğer şartlarına inanıyor muzunuz? Ben hakkınız da bu soruda bile şüphedeyim. Neden mi? Çünkü Allah’a ve ahret gününe… İman etmenin bir kısım gereksinimleri, insan hayatında görünmesi gereken uygulamaları olması gerekir. Bunların birçoğunun eseri bile sizde yok. Ancak sizde, zıddını ispatlayan birçok şey bulunuyor. Eski Mısır firavunları bile yüce Allah’ın varlığını inkâr etmemişler, mümin olmak için bu yetmez. Böyle giderse işin başından sınıfta kalacaksınız. 2) Camiye gidiyor musunuz? Yok. Haklısınız çünkü namaz kılan camiye gider, siz namaz kılmıyorsunuz ki. En kılanınız, adet yerini bulsun diye bayramdan bayrama..
2) Oruç, yok. Ancak ayda yılda bir gün oda hani; “Türkiye’nin yüzde 99’u Müslüman’dır ya, hiç olmazsa arada bir tutalım.” Ama Ramazan Orucunun Farzından eser yok. Mekke’nin putperestleri sizden daha çok oruç tutarlardı, biliyor musunuz?
3) Zekât veriyor musunuz? Yok. Niye? “E, hani devlete vergi veriyoruz ya” . Bu devlete verilen verginin zekât yerine geçmeyeceğini bilmiyor musun? Gerçi sizin iman ettiğiniz kutsal(!) Laik devletinizin ideolojisinde vergi zekât yerine geçer. Laikliğinizin felsefesine uygun fetvacılarda bulunmaz değil…
4) Hac farizasını yerine getiriyor musunuz? Bir kısmınız evet deseniz de birçoğunuz yok diyeceksiniz. Çünkü sizin ideolojinizde saydığım İslam’ın temel değerlerine yer yoktur. Zaman zaman siyasetçi, sosyete turistlik kisvesiyle gideniniz olabiliyor tabi.
5) Kur’an ın emri olan tesettür Laikler tarafından keyfi bir baskı sonucu yasaklanarak on binlerce insan mağdur edilmiş. Siz Kemalist rejimin yardakçıları ve hamileri; Müslüman bayanların ve kızların tesettürünü, Amerika ve İsrail’in Müslüman halklar üzerinde denediği fosfor bombalar ve kitle imha silahlarından daha tehlikeli görüyorsunuz. Bu sizin basın-yayınlarınızdan ve siyasilerin demeçlerinden/ mesajlarından her daim akan salyalardır.
6) Faşist Laik furyası; Cumhuriyet tarihi boyunca İslam’ın kutsallarından olan camileri ahır ve askeri kışla yaptı ve Ezanları susturmaya çalıştı. Son yıllarda bölgede güç sarhoşluğuna giren Marksistler de aynı densizliğe tevessül ederek “Kürtleri geri bırakan sofistik İslam’dır” deyip camileri, ibadet edenlerle beraber tarayarak yok etmeye çalıştılar. Laik furyasının bu sapık mantık ve zihniyeti, 1948’den bu yana Siyonistler tarafından Filistin de uygulanıyor. Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Allah’ın Mescitlerinde O’nun adının anılmasına engel olandan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır! Aslında bunların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir. Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır”(bakara-114). Alıkoymakla beraber yakan, yıkan, ahır yapandan daha zalim kim olabilir.
7) Müslüman olan her insan; “iyiliği emredip kötülükten alıkoymakla” sorumlu iken, siz ise yapmadığınız gibi daima yapanların avına çıktınız, haklarında inanılmaz iftira senaryolarını kurdunuz.
8) Toplumdaki ticari ahlaksızlığın tamamı (Faiz, Rüşvet, kara para aklaması, Esrar- Eroin ticareti/ trafiği…) sizin esiriniz ve özel çabalarınızladır. Yoksa inkâr mı ediyorsunuz? İnkâr politikalarınızın kullanım tarihinin geçtiği bir hayli zamandır bütün milletimiz tarafından bilinmiş ve deşifre olmuştur.
9) Müslümanlardan gayrı ne kadar zorba, zalim, İslam ve insaniyet düşmanı varsa onlarla muhabbet ve dostluğunuz zirvededir. Bunun en büyük nişanesi Amerika ve İsrail’le olan tarihi havariliğiniz herkesin malumudur. Ellerine güç ve iktidar geçtiği günden bu yana dünyanın her tarafında demokrasi(!) adına işledikleri soykırım cinayetleri, bütün insanlık aciz bir biçimde her gün izliyor. Her yıl Milyar dolarlarla, İslam topraklarında fitne/fesat çıkarıp toplumları birbirine kırdırmayla uğraşırlar. Ve siz de yıllardır bu çirkin zihniyete hizmet etmekle beraber, bu cani demokrasinin özentisiyle Müslüman toplumların inancıyla savaşıyorsunuz. Marksist örgüt de, kardeş bir ideoloji türevi olan demokrasi adına kendi soydaşlarından masum kadın, bebek, yaşlı, sakat, suçlu-suçsuz ayrımı yapmadan, evleri, arabaları patlayıcılarla uçurtarak köyleri yakıp-yıkarak soykırım uyguladı. Herkese hakkını vermeyi sağlamayan ve diktatör iktidar anlayışını aşılayıp ötekileştiren demokrasi anlayışınız, ilham kaymağınız olan ilahlarınızla beraber er geç başınızı yiyecektir, bundan şüpheniz olmasın. Bu kâinatta her güçlüden üstün bir güç sahibi vardır, “şüphesiz Allah (cc) müminlerle beraberdir” fermanı ilahiyi unutmayın.
10) Ülke çapında gayri meşru her türlü fuhuş ilişkiler için - eşcinselliğe kadar- kamplar oluşturarak, ahlaksızlığı vatani görev bilinciyle yaygınlaştırma gayretine girdiniz. Bir benzerini de, uyuşturucu kullanımı, içki ve kumar rezaleti için yaptınız. Bunlarla bir ülke insanının geleceğini karartıp, bir nesli zehirlettiniz. Bütün bunlarla beraber binlerce yuvanın dağılmasına, yüz binlerce trafik kazlarına, sayısızca cinayetin işlenmesine… sebep oldunuz. Bu anlayışı savunan ve bütün bunlara zemin oluşturanlardan daha cani zalim ve daha katil kim olabilir. Elinizin yetiştiği yere bunlardan başka bir demokrasi ve insan hakları(!) hizmetini götürmediniz. Aynı anlayışta olan Marksistlerin bebek katiliğinden geri bir yanı var mı? Hep insan hakları ve demokrasi demagojisini yaparak, bu kalıba uymayan bütün insanların haklarını- eğitimlerini dahi- ellerinden almadınız mı? Büyükler için örgüt, terörist, rejim muhalifi… yaftasını vurarak toplumda tutunmaya çalıştınız. Ya şu küçücük ilkokul çocuklarına ne diyeceksiniz. Yoksa bunlarda teröristlerin çocuklarıdır diye mi savunacaksınız kendinizi? Gerçek hukuk değerini taşıyan hangi hukukta böyle saçmaca ve aptalca bir şey olabilir. Olsa olsa hukuktan nasiplenmemiş saçmalayanlar böyle bir hak hukuksuzluğunu savunurlar. İşte demokrasi ve insan haklarının olması gerektiği yerde, bunlardan eser bırakmıyorsunuz. İnsan hakları ve demokrasi anlayışınız ve savunuculuğunuz bundan ibarettir. Dahada sıralayayım mı..?
Hâsılı nereye dokunsan kokudan geçilmez. Sizin insan hakları suç dosyanız, burada anlatmakla bitmez. Kur’an insanıyla(Ashabı Kiramın yaşantısıyla hâşâ!) kıyasınızda ise, ilk maddede zaten sınıfta kaldınız. Kıyaslamak bile yerinde olmaz doğrusu. Siz evvela hangi dine mensup olduğunuzu bu millete anlatın. Çünkü İslam diniyle hiçbir faaliyetinizin uyuşmadığı biryana, İslam dininin haram kıldığı her tür çirkefi meşrulaştırarak bu topluma dayatmışsınız. Artı, bu rezalete ortak olamayan İslam toplumuyla(tek taraflı) savaşıyorsunuz. Evet, Laik furyası olan Kemalistler ve Marksistlere sesleniyorum: İslami açıdan, hiçbir Müslüman kitlenin ve bireyin Müslümanlığını tartıp eleştirme hakkına ve ehliyetine sahip değilsiniz. Bu bir inanç ve yaşam dinidir. Bu hakka, ancak İslami hassasiyeti ağır basan ve insaf ehli olanlar sahip olabilirler. Siz olsa olsa ancak dünya işlerine taalluk eden kısmına bakabilirsiniz.
Hak ve hakikate uyanlara selem olsun.
Abdullah ENES |