VAHDET İMAN EDEN MÜMİNLERİN ORTAK PAYDASIDIR... İçinde bulunduğumuz teknoloji çağında az çok zalimlerin zulmunu gözlerimizle görmekteyiz. Gerek internet, gerekse tv kanalları aracılığıyla olsun zalimler artık zulumlerini bire bir perdeleyemiyorlar, ama unutulmamalıdır ki, gördüklerimiz görmediklerimizin yanında devede kulak kalıyor. Son zamanlarda Kuzey Afrika ülkelerinde başlayan İslami uyanış ve çağın Nemrut ve Firavunlarının tek tek tahtlarından edilişlerinden sonra küfür cephesinde kıpırdamalar görülmekte, sisli ortamlarda can havliyle çıkar kardeşliklerini pekiştirdiklerini görmekteyiz. Kaddafinin iki yüzlü batıdan almış olduğu cesaret sonucu (vaad etmiş olduğu sebil petrol teklifinden sonra) ve akabinde Bahreyn’nin Batı ve emperyalizme köle, Müminlere zalim sulta halifesi ve Ümmetin başının bir numaralı belası al-i Suud’un girişmleri tüyler ürpertmektedir. Burada asıl fonksiyonun Suudi Arabistan’nın tıpkı Şimr ve Ömer bin Saad’ın ordusunun rengini veren bir görevle Kerbela çölüne çevirmeye çalıştıkları Bahreyn’e giriş yapmalarıdır. Kimileri bunu Şii-Sunni mezrasına çekip ümmeti ihtilaflarla boğmaya bu şanlı halk kıyamlarını çok kirli, çirkin bir oyunla boğmaya, sermayeleri üzerine sermaye katmaya çalıştıklarını söylemek kehanet olmasa gerek. Oysa olay Mezhebler üstü Tevhid ve Şirk mücadelesidir... Bu günün dünyasında lazım gelen karekterler Hz. Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem) karşısında Ebu Cehil Hz. Musa (A.S) karşısında Firavun Hz. İbrahim(A.S) karşısında Nemrud’tur... Evet bizler Ehli Sünnet vel Cemaat olarak kimin ve neyin Sünnetini sürdürmek, takip etmek, yaşamak istiyoruz. El hak Peygamber(s.a.v)’in. Peki Ehli Şia kardeşlerimiz kimin Şia’sı(taraftarı)? Hz. Ali’nin(Kerem Allahu Veche)... Hz. Ali(k.v) kim? Peygamber’in sünnetini yaşayıp yaşatan en büyük sahabelerden biri, bu uğurda en büyük bedeller ödeyen ev hanedananın Piri, Şahı, Mevlası... Allahu Tealayı şahid tutarak diyorum ki, zaman Vahdet ve kardeşlik zamanıdır. Bu öyle bir kardeşlik ki, aman dardayım yetişin diyip de üç gün sonra ey vallah Kadri abi buyur git işine kardeşliği değil, belki de Peygamberimizin Yüzyıllar önce buyurdukları gibi bedenin azaları misali bir kardeşlikten bahsediyorum... Kör taasuptan arınma vahy gölgesinde yaşanan bir kardeşlikten bahsediyorum... Evet çok iyi biliyorum, Ehli Sünnet kardeşlerimiz içerisinde ne kadar kör taasup’a sahip, zihni bozuk insan varsa, aynı şekilde bu Ehli Şia kardeşlerimiz içerisinde de vardır, malesef bunlar ümmetin üzerindeki keneler gibi kanlarımızı içip, dünya halklarını Allah’la aldatmakta, minberlerde hatip, vaiz, molla olarak adlandırılmakta, iki tarafı birbirine düşürmektedirler. Ehli Şiadaki Velayet makamı sayesinde tüm Ehli Şia’nın üzerinde etkili olan bir kurumdan, bir rehberiyet makamından söz edebiliriz, fakat bu merci ne yazık ki Ehli Sünnet içerisinde görülmemektedir. Bu durumda tüm duyarlı Müslümanlara iş düşmektedir. Bu haddim olmayarak başta Ayetullah Seyyid Ali Hameny(Allah uzun ömür versin)’den, tutun da tüm İslami hareket lider, önder ve Rehberlerinin ortak tutum, tavır, eylem birliğini gerektirmektedir. Bu iş öyle basit bir iş değildir. Dünya da İzzet veya zillet.. Ahiretteyse Cennet ve Cehennem seçimini yapma zamınıdır... Peygamber Efendimizin ömrü boyunca sahiplendiği, tutum ve davranışlarına sabrettiği, yanından uzaklaştırmadığı, onları kendi elleriyle işlemeye çalıştığı eş, dost, yaren ve sahabelerine veya en bedevi arabına bizim söz söyleme hakkımız olmazsa gerek. Dünya imtihan dünyasıdır, en güzide elemanın Allah korusun en azılı düşmanın olarak karşına çıkabilir. Bunu öyle çok uzaklarda aramaya gerek yok, herkes ve herkesim külahını önüne indirip bunu düşünürse ne demek istediğimi anlayacaktır. Öyleyse Tevhid denizinde eriyip, bir bütün olarak bu mazlumlara hami olmamız gerekmektedir, bu gün kimsenin kapris yapma, eee, ııı, e işte gibi laga luga yapma zamanı değildir. Bugünün küfür dünyasının üç-beş kuruşluk maddi çıkarlar için nasıl uyum içerisinde çalıştıklarını gözlerimizle görmekteyiz. Oysaki çıkar dengesi için birbirlerinin gözlerini çıkartacak insanlardır ki, bunu birinci ve ikinci dünya savaşlarında gördük, duyduk ve okuduk. Ama bu günki ittifakları, vahdetleri onların değil Tevhid ehlinin malı olması gerekmektedir. Bölgelerde oluşan yapılar, Cemaatler’e, Cemaatlerin vahdet ve Ümmet bilinciyle okyanuslara dönüştürme zamanı gelmiştir. Birlikteliklerimizi saymaya kalkarsak ihtilaf ettiklerimizden çok oldukları göreceğiz Allah’ımız bir mi? Peygamberimiz bir mi? Kitabımız bir mi? Ehli Beyte sevgimiz bir mi? Kıblemiz bir mi? Nasıl Ehli Şia kardeşlerimiz Abbasi ve Emevi halifelerinden şikayetçidirler bizlerde aynı şekilde şikayetçi değil miyiz? Biz Ehli Sünnet’in ileri gelen imamlarından başta Ebu Hanife, İmam Şafii ve Ahmed Bin Hanbel zamanın zalim sultaları tarafından işkencelerden geçirilip, şehid edilmediler mi ? Aynı şekilde Hz. Hasan(r.a), Hz. Hüseyin(r.a), Zeynelabidin(r.a), Muhammed Bakır(r.a), Cafer-e Sadık(r.a), Musa-ye Kazım(r.a) İmam-ı Rıza(r.a), Muhammed Taki(r.a), Ali’ye Naki(r.a), Hasan-e Askeri(r.a), İmam Zeyd(r.a), İmam Yahya(r.a) ve daha onlarcası Ümmete Rehberlik yapmış olan bu Muhteremler gasıplar tarafından Şehid edilmediler mi? Hasan El Benna, Mirza’ye Cengeli, Şeyh Said, Seyyid Kutup, Malcom X, Musa Sadr, Şeyh Ahmet Yasin, Hüseyin Velioğlu, Abbas Musavi, Cevher Dudayev, Fethi Şikaki, Şeyh Ragıp Harp, , Selhattin Ürük, A. Aziz Rantisi, Aslan Maşedov’lar bu zihniyetlere kurban verdiğimiz Rehberlerimiz değiller mi? Cemaleddin’e Afgani, İmam Humeyni, Said-e Nursi gibi Ümmetin pirleri bir ömür muhaceret, mücadele, tebliğde bulunmadılar mı? dünya halklarını Tevhid bayrağı altına çağırmadılar mı? Ben; dinim İslam, milliyetim Kürd, mezhebte Şafi, Kur’an’nın vasfıyla Hizbullah... Sen; dinin İslam, milliyetin Arap veya Türk, mezhebte Hanifi, Kur’an’nın vasfıyla Hizbullah... O; dini İslam, milliyeti Fars, mezhebte Caferi, Kur’an’nın vasfıyla Hizbullah... Biz; İslam dininin etrafında kenetlenmiş Hizbullahi erler... Sözü buraya getiriyorum bugünümüzde her zamankinden daha fazla Basiret ve takvalı olmaya ihtiyacımız vardır. Bugün atılacak yanlış bir adım belkide milyonlarca mazlumun kanına, namusuna, ırzına, hak ve hürreyitine el uzatılmasına sebebiyet verecektir. İlahi! Müslüman kardeşlerimizle kalplerimizi kaynaştır, aramızdaki eften-püften-kör taasuptan kaynaklanan, sunni gündemlerin son bulmasını sağla... Babamız Hz. Adem’e Esma’yı öğrettiğin günün hakkı için, gök ehlini babamıza secde ettirdiğin günün hakkı için, yeryüzünde biz Mustazafların eliyle öyle bir adaleti sağla ki “İnni aglemu mâla teglemun” sırrını ortaya koyalım. TUZAK KURANLARIN EN HAYIRLISINA EMANET OLUNUZ İSLAM HANİFOĞLU |