Allah’ın
adıyla!
Değişim ve gelişim: Değişim ve gelişim, İnsanlığın terakkisi, yüce insani
değerlerle buluşması için elzem ve zaruridir. Toplumlarda değişim, müspet veya
menfi olur, bu da bir toplumun çabasına bağlıdır. Allah’ın toplum tabiatına
koyduğu değişim ve gelişim kanunudur bu.
Konumuz daha çok ‘olumlu açıdan değişim’e yönelik olacak. Hz. Muhammed (s. a. v.
)bir Hadis-i Şerifte; “İki günü bir olan ziyanda-zarardadır. “ diye
buyurmuşlardır. Her birey ve toplumun yarını bugünden çok daha değişken ve
gelişken olmalıdır. Sadece günü kurtarma çabası kısır ve yetersiz bir çaba olur!
Bu tip sosyal yaşamlarda; kişisel ve toplumsal değişim ve gelişimle kazanılması
mümkün olan Dini, Ahlaki, Siyasi, Sosyal ve Kültürel değerlerde, başarı
şansından söz edilemez.
Gerek olumlu gerekse olumsuz yönden bir toplumun sosyal değişimi, toplumun ken¬dini
değiştirmesine bağlıdır. Yani, bir topluluk içinde bulunduğu olumsuz yapıdan,
olumlu ve daha iyi bir sosyal yapıya ulaş¬mak için sahip olduğu tüm olumsuz
değer yargılarını olumlu yönde değiştirmek zorundadır. Allah (cc) Rad Süresinin
11. Ayetinde; “…Bir millet kendini değiştirmedikçe Allah, onların durumunu
değiştir¬mez” diye buyurmaktadır. Ayet-i Kerim-e, hem iyiden kötüye hem de
kötüden iyiye bir değişimden bahsetmektedir. Yani, İnsanlar ve toplumlar kendi
hallerini değiştirmedikçe, -içlerinde olanı daha iyisi ile veya daha kötüsü ile
değiştirmedikleri sürece- Allah onları değiştirecek değildir.
İnsanların değişim ve gelişimleri tamamen iradelerine bağlı bırakılan bir
durumdur. İçinde bulundukları halden daha olumlu sosyal bir yapıyı tercih
ettikleri takdirde Allah, o toplumun sosyal değişimini ve gelişimini
kolaylaştırıp yardımıyla destekler. Öyle ise beşeriyete va’d edilen yüce
değerlere ulaşmak için köklü bir değişimden geçmek şarttır. Bu değişim Allah ve
Resulünün razı olacağı bir değişim olmalıdır. Beşer fıtratı doğrultusunda müspet
manada, vasıf ve özellik kazandıran değişiklikler gelişmedir. Fıtrata ters
düşen, insanlığın yüce hedefleri ile bağdaşmayan değişmeler ise gelişme değil
bozulma, çürüme, geriye gitme ve ilkelleşmedir.
Değişimden söz ederken elbette bireylerin ve toplumların farklı yaşam
tercihlerinin olduğunu unutmamalıyız. Burada konumuzla ilgili, Müslüman olan
sosyal bir toplum perspektifinden meseleye bakacağız. Müslüman olduğunu söyleyen
toplumlar ve bireyler Allah ve Resulünün emirleri istikametinde değişmek ve
ilerlemek zorundadırlar. Günün zorunlu şartlarından ötürü İslami naslara
getirilecek yeni yorumlar ve yapılacak içtihatlar, ehliyetli şahsiyetlerce,
İslami samimiyetle ve İslam Ümmetinin Sosyal, Siyasal vs. menfaatleri göz ardı
edilmeyecek biçimde yapılmalıdır. Allah ve Resulünün (s. a. v. ), beşeriyetin
dünya ve ahiret mutluluğu-saadeti için gerekli ve faydalı olarak nitelendirdiği
her şeyi kabullenip uymak zorundayız. Bu durum kişinin tercihine bırakılan bir
şey değildir. Müslümanlar olarak biz, değişim ve gelişimlerimizi bu bağlamda
sürdürmekle yükümlüyüz. Biz önce Allah’ın kitabıyla Resulünün sünnetiyle
tanışacak, -günün ve zamanın şartlarını/ihtiyaçlarını düşünerek-tüm hayatımızı
onlarla yargılayarak Allah’ın istediği bir hayata gireceğiz ki Allah da bizi
düzeltsin ve sevdiği kulları arasına alsın. İşte İslami değişimin yasası budur.
Küfrün, şirkin ve ahlaksızlığın da değişim anlayışları vardır, yukarda da
toplumların farklı yaşam tercihlerinin olduğunu belirttik, burada onlara
değinmeyeceğiz.
İslam toplumunda, çağdaş(!) olarak adlandırılan bir kesim ‘Yenilik ve Değişim’
adına sürekli İslam’ın dokunulmaz değerleriyle uğraşmış ve uğraşmaya davam
etmektedir. Bunlar din bilginleri-bilimcileri görünümündeki mutedil yoldan
sapanlardır. Kaleme aldıkları eserler, dinin gerçeklerinden ziyade müzahrefat ve
tahrifatlarla doludur. Yenilikçi ve çağdaş olarak kendilerini lanse eden bu
zihniyet, ‘Dinde yenilik ve değişim’ kavramlarıyla İslami arayışlarda bulunan
birçok samimi insanı şüphelere düşürerek İslami gerçeklerden ve İlahi
Ubudiyetten uzaklaşmasına sebep oldular. 14 asırdır İslam ümmetinin şüphelerden
uzak bir biçimde eda ettikleri Farz ibadetlere; bu kesim tarafından getirilen
saçma yorumlar İslam’a yapılan samimiyetsizliğin ve zararların en belirgin
olanıdır. Çünkü şu bilinen bir gerçektir ki, İslam’da değişim dediğimiz husus,
dinin itikat ve ibadet kısımlarının dışında kalan hususları içeriyor. Ayrıca
İslam ümmetinin çıkarı açısından değişime sadece fıkhi açıdan bakılmamalı,
değişimin sosyal ve siyasal yönünün yanı sıra, strateji ve metot gibi usul ve
araçları da iyi seçilmelidir. Faydalı bir değişim ve gelişimin genel hatları
ancak tüm bunlarla belirlenebilir. “Her şey değişmez, her değişme de gelişme
değildir!”kaidesi unutulmamalı.
Bugün bölgemizde genel anlamda, Müslümanlar için müspet manada değişime öncülük
edecek yegâne umut kaynağı Hizbullah’i Cemaattir. Hizbullah Cemaatinin
değişimdeki önceliklerine bakıldığında Kur’an’ın ve Sünnet’ in ışığında hareket
ettiği herkesçe rahatlıkla görülebilir. Ve bunun yanı sıra en umut verici olan,
İslam dinini tüm yaşam alanlarına değişim ve gelişimle beraber hâkim kılma
çabasıdır. Bugüne kadar bu durum, Müslümanların en baş edilmez sorunu
halindeydi. İslam Ümmetinin asırlardır geri kalmışlığına ve Müstekbirlerin
sultası altında ezilmişliğine, sinmişliğine bakıldığında, Hizbullah Ümmetini
Türkiye toprakları için Hz. Nuh’un necat Gemisi olarak görmek ve desteklemek
elzemdir. İslam Ümmetinin dinsel yaşam ve gelişim yönünden yoksulluğunu idrak
edebilenler bu sözümüzü abartılı saymazlar herhalde.
Selametle…
Abdullah ENES
|