Yine bir
yaz mevsiminde mübarek Ramazan ayını idrak etmekteyiz. Onbir ay sonra gün boyu
dinlenmeye geçen mideler rahat bir nefes alırken, biz müminler, bedensel
zorluklarına rağmen Allah için oruç tutmanın vermiş olduğu manevi hazzı
yaşıyoruz. “Ey iman edenler sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin”
ayeti kerimesini Hz. Cafer-i sadık: “sabır oruçtur”diye yorumlamıştır.
Oruç gerçek anlamda insanı sabırlı olması konusunda olgunlaştırdığı gibi…
açların susuzların halinden anlamayı da pekiştiriyor. Tabi ki açların halinden
anlamak onların ne derece açlık çektiklerini kavramak demek değildir sadece.
Sofrasına koyacak sıcak bir yemeği olmayan fakirin halinden anlamak demek onlara
yardım elini uzatmak demektir. Bu iyiliği yaparken de Allah’ın rızası
gözetilmeli ve gerekirse kendi ihtiyaçlarından kısıtlama yoluna giderek
muhtaçlara yardım da bulunulmalıdır. Resulullah’ın (aleyhisselatu vesselam):
“yarım hurmayla dahi olsa iyilik yapınız” buyurması yiyecek namına verecek
hiçbir şey bulamayanlar için olabilir. Varlıklı Müslümanlar yarım hurma
niteliğindeki azıcık hayır hasenat yaparak vicdanlarını rahatlatacaklarını
zannetmesinler. zira zenginin malında fakirin hakkı vardır. Verilen zekat ve
fitrelerin yanı sıra kişi ayrıyeten bolca sadaka vermelidir. Her Müslüman
ahirete katiyen inanır ve burada işleyeceği hayırların neticesini ahirette
muhakkak bulacağının farkındadır. Öyleyse ebediyyet yurdu için imkanlarını
zorlayarak da olsa bolca ihsanda bulunmalıdır ki Allah’ı rızasını kazanıp
fakirin de gönlünü hoşnut etmiş olsun. Ayrıca umulur ki Allah ona verdiğinin
onlarca, yüzlerce kat fazlasını artırarak versin. Günün birinde Allah’ın Resulu
bir kuzu kestiler ve bir kolu hariç bütün eti fakirlere dağıttılar. Hz. Aişe
annemiz: “Ey Allah’ın Resulu bize kuzunun
kolundan başkası kalmadı” dedi. Efendimiz: “hayır ey Aişe bize kolundan
başka hepsi kaldı” dedi. Aslında kendimiz için harcadığımız fani olan
dünyamıza, fakir ve muhtaçlara, yetimlere harcadığımız maddiyatımız ise ahiret
hayatımıza fayda sağlayacağı şüphe götürmez bir gerçektir. Ramazan münasebetiyle
yapılan hayır ve hasenatlar dileriz yıl boyunca unutulmadan ve aksamadan devam
etsin.
Oruçluya iftar yemeği vermek büyük sevaptır bu herkesçe biliniyor zaten. Ancak
toplumda dikkatlerden kaçan bir husus var ki, birazcık o konuya değinmek
istiyorum.
Hani bir atasözü vardır “misafir umduğunu değil bulduğunu yer” diye.
malesef günümüzde artık misafir bulduğunu değil umduğunu yemektedir. Sanki
misafir ağırlamanın belli başlı zorunlu kuralları varmışçasına herkes sofrasını
beklenen yemek çeşitleriyle donatmak zorundadır imajı oluşturulmuş müminlerin
zihinlerinde. Halbuki her amelde olduğu gibi, Ramazan ayında da iftar
sofralarımız gösterişten uzak olmalıdır. iftar yemeği için davet edilen misafire
(kişinin maddi durumu el verse dahi)belki mütevazi bir sofra hazırlanabilir,
arta kalan maliyat ise muhtaçlara verilmek üzere tasadduk edilebilir. Böylece
mükemmel bir sofra hazırlayarak iftar yemeği veremeyen orta halli aileler de
maddi anlamda zor durumda kalmamış olup karşı tarafa mahcup da olmamış olurlar.
“Kim bir iyilikte çığır açarsa ona, ondan sonra o iyiliği işleyenlerin sevabı
yazılır.“ Buyurun hep beraber iyiliklere imza atalım. Sakın ola iyilik
yapayım derken zorlaştırarak kötülük yapmayalım…
Açların halinden anlayalım, iftar vakti gün boyunca yiyip içemediğimiz için
gündüzün öcünü alırcasına yiyip içmede aşırıya kaçmayalım. Ramazan ayının
dünyanın dört bir yanında zulüm altında yaşayan müsümanların kurtuluşlarına
vesile olmasını diliyor ve dualarımızda kardeşlerimizi unutmuyoruz… Hayırlı bir
Ramazan geçirmeniz dileği ile…
(HATİCE)
|