İslam ordusuyla müşrikler arasında ceryan eden Hüneyn savaşında; İslam ordusu içerisindeki sayının bir çoğu Mekke fethinden sonra yeni İslam’a girmiş ve ilk defa bu kadar kalabalık bir şekilde İslam ordusu savaş meydanına inmişti, belki de ilk defa ashapta sayıya güvenme, kalabalığa sırt bağlama hadisesi oluşmuştu. Daha önce ceryan eden Uhud savaşında bildiğiniz gibi tepeye yerleştirilen okçular savaşın gidişini Müslümanların lehine görmeleri sonucu bulundukları yerden ayrılmış, sonuç olarak başta Hz. Hamza (ra) ve Mus’ab bin Umeyr (ra) olmak üzere bir çokashab Şehadet şerbetini içmiş, Peygamberimiz (sellallahu aleyhi ve sellem) bire bir müşriklerle yüz yüze gelmiş, mübarek vucudu yara almıştı. Yine Huneyn’e dönelim, yerin-göğün Müslümanlara daraldığı o günde ani bir saldırıya geçen müşrik kuvvetler karşısında Müslümanlar bozguna uğrar, herkes bi tarafa kaçar, Kahramanlar kahramanı Hz. Peygamber (sallalahu aleyhi vesellem) bineğinin üzerinde ashabına haykırır ve etrafında tekrar toplanmasını sağlar. Ve savaş tekrar Müslümanların lehine döner. Müslümanlar Medine’ye dönerler Allah Resulu Hz. Muhammed (sallalahu aleyhi vesellem) o günden ötürü kimseyi kınamaz belkide kalplerini İslam’a ısındırmak için Ensar ve Muhacir’e vermediği ganimeti İslam’a yeni girmiş olanlara vererek onlara yeni bir fırsat vererek, onları tekrardan kazanma yoluna gitmiştir. Evet bugünlerde Peygamber Sevdalıları Platformunun bölgede yeri göğü Muhammed’i bir atmosfere çevirdiği bu günlerde kısa da olsa Peygamber Efendimiz’in (sallalahu aleyhi vesellem) hayatından bir kesit vererek, kamil ahlakı, insanlarla, arkadaşlarıyla ilişkisinden bir fotoğraf karesi sunmaya çalıştım. Şimdi kendimize dönelim; Savaşın en hararetli sahfasında dostumuzun bizi terk etmesini bir yana bırakalım, belki dalgınlıktan dolayı bizi farketmeyen dostumuza amaaan efendim selamı sabahı kesmiş!!! Deyip kırılan, darılan insanlar gördüğümüz dahi olmuştur. Hz. Ayşe (r.anha) annemiz Resulullah (selallahu aleyhi vesellem) için hiç bir zaman kendi şahsi hakları için sinirlendiğini görmedim dediği Allah Resulu bir yana biz bir yana.... Bir fırsat da biz kendimize verelim; Kamil bir abdest alıp, iki rekat namaz kıldıktan sonra, ellerimizi Rabbe Veduda açarak; “Güzel ahlakı tamamlamak için gönderilen” O kutlu Elçi’nin (sellallahu aleyhi vesellem) ahlakıyla ahlaklanmayı isteyelim. Kendimize bu fırsatı verdikten sonra başta en yakınlarımızdan olmak üzere tüm insanlara da bu fırsatı verelim. Kimseye mimlenmiş gözle bakmadan. Belgeleri, bilgileri bir yana bırakıp; O şucudur, bu bucudur demeden herkese Hz. Muhammed’i (sallalahu aleyhi vessellem) anlatalım. Ama Onu (sellallahu aleyhi vessellem) olduğu gibi anlatalım; İyi bir aile babası görmek isteyen bunu Onda(selllahu aleyhi vessellem) görecektir. Toplumsal adalet... Özgürlük... Kadın hakları... Alın terinin kutsallığı... Dillerin özgürlüğü... İnsanın diğer insanlara karşı sorumluluklarını en âli şekilde dillendiren ve bu uğurda canla başla çalışan birini görmek isteyene verilecek en güzel örnektir. Savaş alanlarında kahraman arayan O'ndan (sellallahu aleyhi vessellem) daha kahramanını göremeceyektir. Ticaretle uğraşan kardeşlerimiz için en büyük örnek. Arkadaşlarıyla geçinme noktasında onun gibi bir ahlak abidesi görülmüş değildir. İşin bittiği yer, kimseyle polemiğe girmeden, kimseye edilgen olmadan, sadece Nebiye Sakeleyn’i (Sellallahu aleyhi vesellem) anlatalım. Mutlaka herkesin kendi hayatıyla kesişen bir fotoğraf karesi ortaya çıkacaktır, yeterki biz anlatmasını bilelim. Onu (sellallahu aleyhi vesselem) anlatarak zaten şereflendiğimizi, onure olduğumuzu da unutmayalım. Bu gün halkımız Hz. Muhammed’e (sallallahu aleyhi vessellem) öylesine susamış ki, yeterki Medine’ye bu iş için görevlendirilen Mus’ab bin Umeyr (r.a) gibi bu işi canla başla yapalım. Elbetteki Ebu Cehiller çıkacak, Ebu Lehebler çıkacaktır, kendini bilmezlerce taşlanacağız, kurşunlanacağız, vurulacağız, ama Huccet tamamlana kadar gördüğümüz, yetiştiğimiz, imkanımızın ulaştığı her insana Hz. Muhammed’i (sallallahu aleyhi vesellem) anlatacak, onun davetini onlara ulaştırmakla mükellef olduğumuz bilincinde olursak, görün bakın Kürdistanda açan MUHAMMEDİ (sellahu aleyhi vesselem) gök kuşaklarının daha nereleri kuşatacağını... 23 yıllık tebliğin sonunda kaç tane Ebu Cehil tipli insan kaldı? Bu tip mermer kafalı insanların aslında bir avucun parmaklarınca olduğunu unutmayalım. Bir fırsat daha, evet evet başta kendimize olmak üzere tüm herkese; belki bu fırsat hem bizi, hem düşman gördüklerimizi Rıza-i İlahiye götürür... HAYAT VE HÜRRİYETİN GERÇEK SAHİPLERİNE SELAM OLSUN. ORHAN YAPICI |