Yüce Allah’a layıkıyla hamd, Resulüne, onun ehli beytine, Ashabına ve Etbaına Salât ve Selam olsun.

İnsanlık tarihinin başlamasıyla, mevcudat ve varlıklar âleminde en yüce değere sahip olan insan unsuru, İman ile Küfür, Hak ile Batıl mücadelesinde kutuplaşmaya gidivererek, geçici yaşam alanında en geniş mücadele, rekabet ve savaş alanlarını açmış olup, muvakkat âlemin tarihinde en önemli yeri almış oldu.Ve İnsanlık tarihine en kalıcı ve müessir izler bıraktı.

İnsanlık sahasında, mücadele ve rekabet insan doğası ve fıtratı gereğidir. Her şey zıddıyla tanınır-bilinir ve o oranda değer kazanır veya kaybeder.Örneğin; sıcaklık-soğukluk ile, iyilik-kötülük ile, temizlik-pislik ile, tokluk-açlık ile, helal-haram ile, güzel-çirkin ile, akıl- delilik ile, gündüz- gece ile, cennet-cehennem ile… bilinir ve değer kazanır. Ve en önemlisi; İman-İnkar ile, yani İslam-Küfür ile, Hak-Batılın zıtlığı ile bilinir, bu bilincin değer ölçüsünde önemsenir ve saygınlık kazanır. Bunların hiçbirisi gereksiz ve lüzumsuz değildir.Müsbet olanın zıddı zararlı ve müfsit görünse ve bilinse de, işin hakikati hiç de öyle değildir. Menfi olan daima müspetin değerini arttırmaya sebep olur ve ona bağlılığı, rağbeti artırır. Bir misal vermek gerekirse: Hak ve Batıl için savaşıp ölen iki kişiden inkârcı olan cehennemi boylarken, Mümin olan Allah’ın rızasını ve şahadet mertebesini kazanmakla cennetihak eder. Bir hakikat olan bu olgu, küfre karşı savaşıp şehid olma arzusunu ve iştiyakını artırırken,şehid olan Mümine de dünya ve ahiret saygınlığını kazandırır. Bu bağlamda, insan kutuplarının değer kazanması ve kaybetmesi açısından, insan doğasınıngereği olanmücadele ve rekabetazmiyle/hırsıyla zıddını ve hasmını yenme çabası, gerekli ve önemli bir etkendir.

İşte bu açıdan, İslam ve Küfür, Hak ve Batıl kutuplarının mücadele tarihi ve sahası bir hayli önem arz ediyor. Yüce yaratan Allah (cc) İnsanlığın yaratılış gayesine ve faydasına uygun olarak (İnsanlık için), Küfre karşı İslamı, Batıla karşı Hakkı benimseyerek emretmiş ve desteklemiştir. Yüce Allah’tan gelen Hak ve Adaletin yeryüzüne hâkim olabilmesi için Peygamberler/Elçiler ve Kitaplar göndererek İnsan kutbundan basiret ehli olana, küfür ve batıl kutbuna karşı mücadele ve rekabet emrini vermiştir. Bu iki rakip kutup, İnsanlık tarihi boyunca birbirine karşı mücadelelerini ve savaşlarını sürdürmüşler.Bütün Semavi Kitaplar ve Peygamberler tarafından teyit edildiği üzere yüce Yaradan, Küfür ve Batılı İnsanlığınuhrevi akıbeti ve dünyevi selameti bakımından zararlı ve çirkin ad ederek ona karşı olduğunu bütün insanlığa ilan etmiştir. Semavi kitaplar yoluyla ve Peygamberler aracılığıyla tahrifsiz ortaya konulan hakikatler ve gerçekler; yeryüzünetesir eden muharref ve beşeri fikirlerden arınıpönyargısız ilahi mesajı anlayıp istifade etmekle; batılı batıl, hakkı hak bilmenin en sağlam delilleridir.

İnsanlık, yaşama başladığı tarihten buyana İslam inancına karşı Küfür ve Batılı benimseyerek Tevhit İnancıyladeğişik bahanelerle savaşanlar, Batıl ve Küfür saflarında yer aldıklarını kabul etmemişlerse deİlahi mesajlar olan Semavi Kitapların açık tarifi ve teyidiyle, Küfür, Batıl ve Zulüm taraftarları olarak tarihe geçmişler. Bugüne dek Tevhit inancına, Muvahhit ve Mustazaflara karşı hatta Peygamberlere karşı savaşanlar dahi doğrudan Tevhit inancını ve İslamın ismini anmak suretiyle muvahhit Müslümanlarla savaşacaklarını pek açıktan ilan etmemişler. Böyle açık bir biçimde İslamın ismini anarak hedef belirlemeleri felsefelerine veideolojilerine zarar vereceğini çok iyi bildiklerinden zaman ve ortamın şartlarına göre düzmece yalanlarla (günümüz de yapıldığı gibi) sinsice sindirme ve imha savaşlarını sürdürmüşler. Tarih boyunca küfür ve nifakın çirkin yüzü bu olmuştur. Şüphesiz Laik furyanın (Laik Kemalist rejimin, kirli derin çeteler, Kartelciler ve Marksistlerin) insan haklarından yoksun, kirli, ölçüsüz saldırı ve sindirmeleri detarih sayfalarından önemli yerler işgal ediyor.

Laik furyası ve onun mürebbisi olan sahte ilahları da (başta Amerika ve İsrail olmak üzere Batı Emperyalizmi, daha öncede Kominizim) güç ve kudret sahibi olduğu günden buyana, dünya tarihinde en acımasız ve cani Firavunların bile yapmadığı katliamları yaptılar.Bütün İslam coğrafyasını ve İslamın mukaddesatınıdirek veya (diktiği despot yerli işgalcilerle)dolaylı işgal ederek Müslüman’ım diyenlerin başına dünyasını yıktılar. İnsanlıktan nasiplenmemişlerin eşit olmayan imha savaşlarıdır bunlar. Yabancı işgalciler İslam topraklarını bugüne kadar iki amaç için işgal ettiler. Birincisi, İslam topraklardaki zenginlik kaynakları sömürmek, bunu kuklaları üzerinden hep hortumlayarak sömürdüler. En önemli ikinci amaç ise;yeryüzünde birinci düşman olarak seçtiği İslamı ve Müslümanları sindirip etkisizleştirmek, maddi ve iktidar tek egemen güç olmak. Bu kirli düşünce, Haçlı Emperyalistlerin ve Siyonistlerinyerine getirilmesini kutsal bildikleri önemli önceliklerindendir.Bugüne dekbu alanda yapa bildiklerinin en iyisini yapmışlar. Doğrusu İslam topraklarında başardıkları, azımsanacak cinsten şeyler değildir. Sadece ektikleri fitne tohumları, kurdukları kirli derin çeteler ve oluşturdukları mezhebi ihtilaflar… ın tesiri ve izlerinin eseri İslam topraklarından yıllarca çıkmayacaktır.

Bu kirli işlerin ana müsebbibi, yabancı işgalciler tarafından bugüne dek İslam topraklarında hilelerleiktidara getirilen ve yıllardır menfaatleri doğrultusunda kullanılan ve korunan yerli işgalci diktatör devletler ve hükümetlerdir. Bunun en açık örneği; Laik Kemalistler ve muavinleriTürkiye’de,Laik güç olduklarından buyana batı emperyalisti tarafından, İslam ve Müslümanlar aleyhinde çok kötü kullanıldılar. Batı, bir yandan bunların üzerinden Müslüman halkın bütün varlığını sömürürken öte yandanLaik Kemalist rejimini kendine bağımlı kılmahaline sokmaklabir hayli batının gerisinde kalmasını sağladı. Batıancak, toplumu ahlaksızlaştırma ve yozlaştırma notasında sınırsız yetkiyle donattı Laikleri. Batıya olan bu bağlılıkları halen bütün ülke çapında samimi olarak sürdürülüyor.

Bütün diktatör Arap rejimleri de, yıllardır Kemalistlerin yaptığının bir benzerini Müslüman halklarına yaptılar;Emperyalist ve Siyonist güçlerle berabertoplumlarını maddi, manevi ve ahlaki olarak sömürüp yozlaştırmaya çalıştılar. Ancak son birkaç aydır Allah’ın yardımıyla Müslüman halkların mücadele ve direnişe geçmesi sonucu, yıllardır İslam ümmetine dünyayı daraltıp sömürenler,halen yaşayan ilahlarına(!) rağmen kaçıp sığınacakları bir yer bile bulamıyorlar. Biz Müslümanlar olarak Allah’ın bu tür yardımlarını ve lütuflarını her daim beklemekteyiz. Fakat Allah’ın yardımına karşı gözü kör olanlar bir bakı versinler bu değişimler hangi süper güç ve küvetle bir an oluveriyor.

Evet, İnsanlık Tarihinde ki mücadele ve rekabetin ana mihverini oluşturan İslam ve Küfür, Hak ve batıl mücadelesiher tarihte yer aldığı gibi günümüzde dedünyanın çeşitli yerinde bütün hızıyla daha da canlı bir biçimde devamediyor. Yukarda da değindiğim gibi geçmişten günümüze kadar İslam dinine ve Müslümanlara karşı savaşan menfi kutuplar, genellikle İslam ve Müslümanların ismini anma cesaretini göstermeden değişik nifak kisveler ve uyduruk yalancı (insan hakları, Demokrasi, özgürlük, çağdaşlık,terör!!!gibi) palavralar ve bahanelerle İslamı ve Müslümanlarıyıldırıp-sindirip yok etmeye çalışmışlar.İtiraf etmeseler de, Kur’an’ın tarifi ve emriyle her şuurlu Müslüman bilir kiİnkâr, Zulüm ve Nifak kutbunda yer alanbütün bunlar, İslam düşmanlarıdır.

İşte işgalci psikopat zihniyetin psikolojik ve bozuk ruh hali; İşgal et, katliamlar yap, parçala, dağıt, yak-yık, evsiz- barksız bırak,dünyayı mülteci kamlarına çevir, kadınları dul, çocukları yetim yüz binlercesini de sakat bırak ve bütün bunlarla övün, sevin sonra da oranın taşına-toprağınaDemokrasi, Özgürlük ve çağdaşlığı ek..!öylemi? Bu düzmeözgürlük batağında kuklalarınız ve sahte menfaatçi hamilerinizle beraber ergeç batıp boğulacaksınız ve, o zaman dost/müttefikler(!)inizdahi sizden kaçacaklar.Gerçekten İnsanlık tarihine çok kara ve kalıcı bir leke ve müessir bir iz olarak geçtiniz.

Davamızın sonu Allah’a hamd etmektir.

Abdullah ENES