İslam dini ve İslam şeriati toplum da hâkim olmadığı zamanlarda insanlar arasında hiçbir şekil adaletten ne söz edilebilinir nede onun hakkında konuşula bilir. İnsanların adaletten uzaklaşmalarına sebep olan en büyük hataları şeytan ve onun dostlarına kanmaya devam etmeleridir. Hz Peygamber öncesi ve döneminde de İslam dini eğemen güç olmayana dek, insanlar kendilerini şeytan ve vesveselerine kaptırarak hak ve hakikatten uzaklaşmışlardı. Putlara tapıyor, onlara kurbanlar sunuyor, kız çocuklarını diri-diri toprağa gömüp katlediyorlardı. Alış-veriş için yanlarına gelen insanların mallarını alıyor ve zorbalıkla da mallarının karşılığı olan paralarını vermiyorlardı. Kendilerine çiğnenmiş olan haklarını almaları için başvuran, insanlara yardım etmemişler ve haklarını geri almalarına yardımcı olmamışlardır. Göçlü ve mal sahipleri herkesi kendilerine kul olarak görüyorlardı. Eşraftan başka bağımsız olan hiç kimse yoktu. Onlar haksızı haklı, haklıyı haksız göstermeye çalışıyorlardı. Kanunları kendileri koyuyor ve aynı zaman da kendileri bu kanunları menfaatlerine olmadığı zamanlar da çiğniyorlardı. İnsanlık namına hiçbir şey yapmıyor her şeyleri kendilerine gelecek dünya menfaati için yapıyorlardı. Zina yaptıkları zaman kadın isterse zinadan olan çocuğu kime atlettiyse onun çocuğu sayılıyordu. İçki içmeyi, fal oklarıyla hayatlarını tayin etmeyi, helalı haram haramı da helal saymayı kendi hayat kanunları yapmışlardı. Ta insanlığı kurtuluşu ve yegane hamisi olan peygamberimiz dünyaya İslam’ı ilan edene kadar. İslam insanlığa tebliğ edildiği zaman Araplar kendilerinin bu dine muhalif olmalarının en büyük etkenlerinden birisi de maddi gelirlerine vurulacağından korktukları darbedendi. Bütün batıl ve gayri insani ahlaklarını düzeltmeleri için gelen teklifleri reddedip şeytanın istediği ve şeytanın onları sürüklediği isyanlardan geri adım atmıyorlardı. İslam Arapları insanlıktan uzak bulup insanların üstüne çıkarmak isterken onlar kendilerini aşağılarda bırakması için İslam ile savaşıyorlardı. Kendilerini herkesten üstün kılmak için gelmiş olan babaları İbrahim (as)’ın hanif dinini de bozup kendi istek ve arzularının doğrultusun da amel ediyorlardı. Veya kendilerini unutmuş olanlar olarak yaşamlarına devam ediyorlardı. Ataları İbrahim, İsmail (as)’ın yaptıkları nasihatleri unutup yalan ve dolanla dolu, kendilerini doğruluktan uzaklaştırmış olan şeytanın vesveselerine kapılmışlardır. Atalarının dinlerini onlara getiren İslam ile de savaşıp onu ortada kaldırmak için nefis ve şeytanlarının eteklerinin altında kalmak istiyorlardı. Kutsallarını unutup kendilerini kutsal tayin ettikleri ile amal ediyorlardı. Hz Muhammed (sav) İslam devletinin temellerini atmaya başladığı ilk yıllar da bütün gayri insani ve ahlaki davranış ve hareketlerini tek-tek ortadan kaldırıp onları terbiye etme yoluna gitmiştir. Bu batıl ve gayri ahlaki işleri kendilerini adaletle davranmaktan uzaklaştırdığını onlara hatırlatıp doğru yola gelmeleri için onlara atalarının dini olan İslam’ı anlatmıştır. Onları sapık düşüncelerinden uzaklaştırıp Hakk ile hüküm vermelerini öğretmiştir. Onlardan herkesin gıpta ile baktığı ve özlemini çektiği insanlar ortaya çıkarmıştır. İnsanları güzelliklerle süslemiş, o taşlardan daha sert olan yüreklerden güller çıkarmıştır. O çocuklarını gömmekten çekinmeyenlerden tarihte eşi ve benzerleri olmayan, parmakla gösterilen adalet timsali önderler çıkarmıştır. Ve onlardan sonra da onlara benzer ve onların kalıpların da insanlar olacağının müjdesini vermiştir. O bulanık ve sisli devirden insanlara önderler ve rehberler çıkaran yalnızca İslam ve İslam dininin sahibinden başkası değildir. Adalet ve adalet taraftarı olabilmek ancak İslami ve Kur’ani bir yolla olur. Eğer buna inanıp, bunu kabul edenler veya bunun için çalışmak isteyenler varsa ilk yapacakları işlerin başında İslam ve Hz. Muhammed (sav)’i takip etsin ve yandaşları ve O’nun davasını canı gönülden savunanları bulup onlarla vahdet edip yoluna devam etsin. Yok, eğer bunun zıddını yaparsa kurtların sofrasına yem olmaktan başka bir yolu olmayacaktır. Allah (cc) bizleri kendi yolunun yolcusu ve Mustafa (sav)’in takipçileri arasına alsın ve son nefesinde iman, Kur’an ve ŞEHADETLE yanına al. Amin… Hatip İBRAHİMOĞLU |