Yaklaşık
bir asır öncesiydi. Mısır halkı zamanın Firavunları tarafından zulüm altında
eziliyorlardı. Cehalet ve gaflet almış başını gidiyordu ki, bu gidişata seyirci
kalmayan, elinde Müslüman halkı aydınlatacak İslam meşalesiyle bir önder çıktı
Mısırda. . . hakk’ın ortaya çıktığı yerde batıl boş durup lakayt mı kalacaktı
?bu mümkün değildi. Tarih böylesi sahnelere şahit olmamıştır. Mısır artık hakk
ile batıl mücadelesinin verildiği bir ülke idi. . . İslam’ı gerçek şekli ile
yani Kur’an ve Sünnet ışığında Müslümanlara anlatan ve onları İhvan-ul Müslimin
çatısı altında bir araya getirip birlik ve beraberlikten doğacak olan iyilikler
yanısıra, güç ve kuvvet olgusunu aşılayan bir lider, bir önder idi Hasan El-Benna.
Alim, Muallim ve Mücahit olan Hasan El-Benna, Firavuna karşı Musa’nın misyonunu
yüklenmiş idi. Allah’ın emirlerini tebliğ edip nehiylerinden sakındırmak elbette
ki bedel ödemeyi gerektirecekti. . . Allah’ın dini uğruna başlarına gelen her
türlü bela ve musibetlere karşı sabır, sebat ve tahammül gösteriyorlardı
Müslüman kardeşler. . . Günü geldi, Müslüman Kardeşler önderlerini, Liderlerini
davaları uğruna şehit verdiler ama yılmadılar. . . Müslüman kardeşler cemaati
mensuplarına, diktatör rejim tarafından uygulanan her türlü zulüm ve baskı,
kendilerini İslam davasını yaşamak ve yaşatmaktan alıkoymamış ve
sindirememiştir. En nihayetinde Mısırın uyanık ve cesur halkı Tahrir meydanına
dökülüp, istemedikleri diktatörü tahtından indirmeyi başardılar. . . Tahrir
meydanı acı hatıralara, şehit kanlarına şahit olduğu gibi sevinçlere de şahit
oldu. Müslüman kardeşlerin seçimlerden zaferle çıkmaları sonucunda Müslüman
Mısır halkının kutlamalarına sahne oldu Tahrir meydanı. Biz de Müslüman
kardeşleri ve Mısır halkını tebrik ediyor ve tamamen bağımsız, Kur’an ve Sünnet
çerçevesinde bir devlet kurmaları için kendilerine başarılar diliyoruz. Şehit
Hasan El–Benna’nın, Seyyid Kutub’un, Mevdudi’nin, Şeyh Said ve yarenlerinin
ruhları şad olsun. . . Onlar kıyama önderlik ettiler. Onlar yenilgiye uğramış
gibi göründüler, ama hayır onlar kazanmışlardı nasıl kaybetmiş olsunlar ki,
Şehadet başlı başına bir kazanım değil miydi. Onların ektikleri kıyam tohumları
filizlenmedi mi orta doğuda, mazlum coğrafyamda. Kıyam önderimiz Şeyh Said
Efendinin kıyamı, çaba ve gayretleri ayaklar altına alınan Kur’an hükümlerini
yeniden yüceltmekti. İsyan deniyor Şeyh Said in kıyamına. Evet isyan etti aziz
Şeyh im küfre ve küffara karşı. Dışardan islam topraklarına hücum eden batı
devletleri, İslam düşmanları, Müslümanların Cihad şevki ve gayretleri karşısında
başarılı olamayınca İslam kalesini içerden yıkmayı hedef edindiler. Nitekim Laik
T. C Devletinin kurulmasıyla birlikte amaçlarına ulaştılar. . . Kemalist rejim
tamamen Batı güdümlü idi, uzaktan kumanda görevini görüyordu ve hala devam
etmektedir görevine, bütün sadakatiyle. İslam ve Kur’an’a karşı, dolayısıyla
Allah a karşı savaş açmıştı Kemal Atatürk. . . Hal böyle iken sessiz kalamazdı
Şeyh Said ve yarenleri. . . . İsyan ettiler Allaha isyan edene karşı. Kıyam
ettiler Allah ın dinini yüceltmek için, feda ettiler İslam uğruna her şeylerini
ve tatlı canlarını. . . . tertemiz kanlarıydı İslam ağacını sulayan. Ve şimdi
Müslüman toplumlar, Mustazaflar hareketinin mensupları, Şeyh Said in torunları,
izzet ve şerefiyle Şehit olan Şeyh Said ve Yarenlerinin mübarek kabirlerinin
bulunması, ortaya çıkartılması gayreti içindedirler. Halkımızca aziz önderlerin
kabristanı zaten malumdur. Ümit ediyoruz ki, bu malumiyet resmiyete dökülsün ve
resmen açıklansın. Böylece Müslüman halkımız ziyaret edebilsin. Şeyh Said Efendi
ve arkadaşlarının haince idam edilişlerini hiç bir zaman unutmayacağız. Şehadet
yıl dönümlerinde kıyam önderlerini Rahmetle anıyoruz. . . Hakiki manada İslamı
yaşarken önümüze çıkartılan engellere hiç takılmadan İslam önderlerinin izinden
gitmede Rabbim bizleri müyesser kılsın.
HATİCE
|