İslamı ve Müslümanları özellikle Hizbullah cemaatini İslami hassasiyetlerinde ötürü karalama ve imha yolunda hedef seçip, kur’an’ı Kerimde tanımı bulunan Hizbullah’tan ayırmaya çalışarak, kabulü gayri kabil küstahlıkta saldıran çirkin yaklaşım ve tutum sahipleri; “biz kur’an da geçen Hizbullah’ı kast etmiyoruz. Kast ettiğimiz, İslam radikalizmini topluma dayatan Hizbullah cemaatidir.”diyorlar. Bu kesimin, iddialarında ne kadar hezeyan ve yanılgı içinde olup toplumun bir kesimini (özellikle batıda bulunan insanları) bu hezeyanlarla bilinçli olarak nasıl yanılttıklarını bir karşılaştırma ile üzerinde durmaya çalışalım. Kıyasa geçmeden önce iki noktaya değineceğim. Birincisi, bu iddiada bulunanlar: Siz Kur’an da geçen Hizbullah’ı iyice inceleyip bütün yönleriyle tanımış mısınız? Aksi halde, insaftan yoksun bir kıyasta bulunmuş olursunuz. Evet diyorsanız ikinci bir soruyu soracağım: Hizbullah cemaatini direkt cemaatten –cemaat mensuplarıyla birebir irtibata geçerek- öğrenip tanımış mısınız? Onlara düşmanlık eden ve art niyet taşıyanlardan öğrendiklerinizi sormuyorum. Bu yolla elde edilen bilgiler doğru bir yargıya delil olamaz. Güvenilir hukuklarda böyle bir şey kabul edilmez. Karşılaştırmada iki Hizbullah’ın ortak noktalarının tamamını burada sıralamak mümkün değil. Ancak ana hatlarıyla temel sayılabilecek noktalara değineceğim. İnanç, ideoloji ve pratik yaşamın bilinmesi bakımında bu temeller yeterli olsa gerek. Önce Kur’an da geçen Hizbullah’ın vasıflarına ve işlevine kısaca bakalım: Ayet-i kerimede; “Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah’tır, Resulü’dür, iman edenlerdir; onlar ki Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekâtı verirler. Kim Allah’ı, Resulünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah’ın tarafını tutanlardır(üstün gelecek Hizbullah’tır).” (Maide:55,56) “Allah’a ve ahret gününe inanan bir toplumun babaları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları da olsa Allah’a ve Resulüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin. İşte onların kalbine Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir. Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedi kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlarda Allah’tan razı olmuşlardır. İşte onlar Allah’ın tarafında –Hizbullah – olanlardır. İyi bilin ki, kurtuluşa erecekler de sadece Allah’ın tarafında – Hizbullah - olanlardır.” (Mücadele süresi: 22) Ayet-i kerimelerde geçen kelimeler ve kavramlar, bir müminde olması gereken özelikleri, vasıfları ana hatlarıyla ortaya koymuş; Müminlerin, ancak Allah’ı, Resulünü ve gereği gibi yüce Allah’ın bütün emirlerini yerine getirmekle beraber namaz kılanları, zekât verenleri dost edinebileceklerini söylüyor. Yine Allah’a ve ahret gününe gereği gibi inanan bir toplumun en yakınları bile olsa, Allah’a ve Resulüne düşmanlık edenlerle dostluk etmeleri söz konusu olamayacağı gibi, bunların tam iman ehli olduklarına vurgu yapılmış. Ayrıca Allah’tan bir ruh, bir kuvvet ile desteklenip, Allah’ın rızasına mazhar olanların ve üstün gelecek (muzaffer) olanların bu zümre (Hizbullah) olacağı açık olarak belirtilmiştir. Kısacası, belirtilen vasıfları kendisinde (yaşamakla) barındıran kişi veya topluluklar yüce Allah’ın en sevgili ve üstün kulları arasında yer edinme hakkına sahip olanlardır. Şüphesiz bu özeliklere sahip olan örnek toplum herkesin ittifakla kabul edeceği Hz. Peygamberin (sav) güzide ashabıdır. En mükemmel Hizbullah örneğini teşkil edenler de onlardır. Kıyamete kadar, onları örnek alan ve onların yolunu sürdürüp küfür ve zulme karşı mücadele verenler ister devletler olsun ister cemiyet ve cemaatler olsun Allah (cc) tarafından övülmüş bu seçkin toplumla beraber Allah’ın rızasına mazhar olanlardır şüphesiz. Bu hakikat birçok ayeti kerimede ve hadisi şerifte ilan edildiği gibi yukarıdaki ayetlerde de yüce Allah tarafından ilan edilmiştir. Evet, kur’an örneği Hizbullah, Ashabı Kiramdır, dedik. Şimdi sözüm ona..! Yıllardır bu kavram üzerinden ar damarı çatlamışçasına hayâsızlıklarla yakıştırmalarda bulunduğunuz, neredeyse İslam’dan dahi saymadığınız Hizbullah cemaatinin (temel) vasıflarına ve işlevine bir bakalım: 1) Her iki Hizbullah’ın da Allah’a ve ahiret gününe inancı konusunda şüphesi olan var mı? Yok. 2) İslamın temel şartları (şehadet kelimesi, oruç, namaz, zekât ve hac) ile ilgili, tasdikte ve pratik yaşamda Hizbullah cemaatinin bir sorunu, yok. 3) İmanın şartları (Allaha, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahret gününe, kaza ve kader) inancı bakımından Kur’an Hizbullah’ı ile bir farkı yok. Çünkü Ashabı kiram ile aynı inancı kabul etmektedir. 4) İbadi/ameli meselelerde; Kur’an, Sünnet ve İslam ümmetinde kabul gören mezhepler ve ictihadlar dışı, bir ibadet anlayışını Hizbullah cemaatinde gören var mı? Yok. Veya iflas dumuruna uğramış Marksist, Leninist yâda Batı Emperyalizminin despot felsefesini benimsediğini iddia eden var mı? 5) Muamelat=alış-veriş kısmında İslam dışı bir uygulamaya şahit olan var mı? 6) Emr-i bil maruf ve nehy-i anil münker –İyiliği emredip kötülükten alı koymak- noktasında (bireysel hatalar hariç, her isan hataya düşebilir.) ideolojik bakımdan, Hizbullah cemaatinin yanlış bir yol izlediğini iddia eden var mı? Böyle bir iddiası olan varsa ya Hizbullah cemaatini tanımadığı halde bilgisizce yargıda bulunuyor veya kasıt var işin içinde. Zaman zaman “yanlış ideoloji izlerler” diyen, masa başında ahkâm kesen bir kısım ukala dümbeleği gibi. Gerçeği yansıtmayan bu tip safsatalar fitne amaçlı olup, topluma vesvese vermekten başka bir amaç ifade etmiyor. Kur’an ın emriyle “Fitnenin katilden beter olduğunu” unutuyorlar..! Hizmetçi fitnecilerin karakteristik yapısını sonraya bırakalım. 7) Ashabı kiramın özeliği olarak Hizbullah cemaati de; “ancak Allah’ı Resulünü ve müminleri dost, onlara düşmanlık edenleri de asli düşman bilir. Allah’a Resulüne, İslam dinine ve Müslümanlara düşmanlık edenlerle, (yakınları bile olsa) dostluk ilişkilerde bulunduğunu bulamazsınız.” Hz. Peygamberin savaşlarında baba ile oğulun karşı karşıya gelip birbirine kılıç çektiğini tarihten okumadınız mı? İşte bu Hizbullhi bir vasıftır. Sahi siz; ey Kemalistler, kirli derin odaklar, Kartelciler, Marksistler, Komünistler, faşistler; İslam, ahlak, Hukuk, yaşam… ve insaniyet düşmanları kimlerle dostsunuz? Yıllardır bozmak için uğraştığınız bu millet ve bu milletin inancıyla mı yoksa yukarda saydığım, yüce Allahın; “sizin dostunuz ancak…” diye emir buyurduğuyla mı muhabbetiniz ve dostluğunuz var? Şüphesiz hiç biriyle… 8) İmkânları elverdikçe Hizbullah cemaati, binlerce on binlerce muhtaç ve mağdura yardım elini uzatır, zenginden alır fakir ve yoksula verir, onların sıkıntısına koşar. Diğer vasıflar gibi buda Allah’ın rızasına vesile olan üstün bir özeliktir. 9) Allah (cc) güç ve yardımını esirgemedikçe; zalimden mazlumun hakkını sormayı kendine borç bilir ve mazlumun yanında daima yer alır. 10) Camileri ilim, irşat ve ibadet merkezi olarak bilir ve bu bağlamda onlardan istifade etmeye çalışır. Dini inançların gereği de budur. Görüldüğü gibi her iki Hizbullah’ın, teferruatta-detayda ortak noktalarını binlerce yerde birleyip çoğaltmak mümkündür. Ama, aynı özelik İslami hizmet ve yaşantıya sahip olduklarına delil bakımından inanan ve temiz düşünen ancak, hezeyanlarınızın girdabına takılan insanların aydınlaması için bu temel noktalara değinmek yeterli olur. Çünkü bunlar İslam ümmetinin/ toplumların ortak paydalarıdır. Bunlara gereği gibi uyanlar ve yaşamında göstere bilenler, İslamın ipine tutunmuş demektir. Asrısaadette İslamın emirlerine bir bütün olarak riayet edildiği gibi, Hizbullah cemaati de işaret edilenlerin yanı sıra, İslamın diğer bütün emirlerine bağlılığını her fırsatta ifade etmiş, imkân elverdikçe (her alanda) uygulamaya gidip azami derecede hassasiyet göstermiştir. Müteessifane bütün uğraş ve çabalara rağmen Laik furyasının baskıları, engellemeleri ve tehditleri altında olunca, uygulamalarda istenilen seviyede başarılı olunamamış ve arzulanan hizmetler halkımıza verilememiştir. Bu sade ve açık kıyastan sonra iyi niyet besleyip yeteri kadar bilgisi bulunmayanlar, kısa bir araştırma yaparlarsa görecekler ki, iki Hizbullah arasında (zaman ve şartlar göz önüne alınmak suretiyle) görülebilir belirgin fark; “Şüphesiz Allah katında iyi olanınız en çok sakınanınızdır.” diye İlahi ferman olabilir. Kimin takvaca üstün olduğunu ancak yüce Allah bilir. Elbette kimse Resulullah (sav) ın ashabıyla kendini kıyas etmeye kalkışmaz. Lakin şu hakikati da görmek lazım: Tarih boyunca hak ve batıl mücadelelerinde samimi hizmetlerin vesile olacağı yüksek mertebeler, Ashabı kiramla ilahi rızaya aynı şekil mazhar olmaya dinen bir sakınca olmadığı gibi, bir engelde söz konusu olamaz. Bunu teyit eden birçok mütevatir rivayet bulunuyor. Bu mukayese gösterdi ki, Hizbullah cemaatini ve mensuplarını Hukuk, insaf ve edep sınırlarını aşarak pervasızca saldırıp eleştirenler ve; “biz kur’an-i Hizbullah ı kastetmiyoruz…” deyip, aynı dava müntesibi olan iki Hizbullah arasına bunca ayrım koyanların hiç haklı tarafları olmadığı gibi, Allah’ın dinine ve mütedeyyin insanlara karşı sinsice sudan bahanelerle savaş yürütüyorlar. İslam ve Müslümanlara karşı sinsice bu savaşı sürdürenler, toplum nezdinde Hizbullah cemaatini karalama ve yıpratma amacını güdüyorlar. Halen bu iddia ve iftiralar gayreti içinde olanlara soruyorum: Siz gerçekten bu anlatılanların (Kur’an-i Hizbullah ın) neresinde yer alıyorsunuz!? Ashabı kiramla, hiçbir münasebetiniz; dini, ahlaki ve insani hiçbir yaşam benzerliğiniz var mı!? Gırtlağınıza kadar ahlaksızlıkta batmış iken ve ahlaksızlaştırma furyasına, savaşına soyunmuşken hangi hakla, hangi yüz ve vasıf ile İslamı ve Müslümanları yargılıyorsunuz. Davamızın sonu Allah (cc)’a hamd etmektir. Abdullah ENES |