Bütün mevcudatı yaratan, mükemmel bir biçimde düzene koyan ve her devlet için belli bir zaman belirleyen Allah’a layıkıyla hamd-u senalar olsun. Salâtlar ve selamların en güzeli, kâinata rahmet olarak gönderilen beşeriyet hidayetçisi ve mürebbisi Resül-i Zişan’a, Ehl-i beyt-ine, Ashabına ve kıyamete kadar onların sünnetine/yoluna uyanlara olsun. Bir önceki yazımda Laik furyasının (Laik Kemalist rejimin, derin odakların ve Laik Kartel Medyasının…) Kemalist Rejimin kuruluşunun ilk yıllarından başlayarak günümüze kadar İslam ve Müslümanlara karşı imha savaşlarını sürdürdüğünü belirtmiştim. Çünkü bekasını İslam ve Müslümanları bu coğrafyadan silip temizlemede ve etkisizleştirme inancında görmüştü. Bu inanç, Laik furyasının ideolojisi haline gelmiş. Laikler tarihleri boyunca inançlı insanları ve kutsal değerlerini yok etme yoluna gitmişler. Laik Kemalistlerin, Marksistlerin, derin güçlerin ve Kartel Medyasının… İslam’a ve Müslümanlara özellikle, Hizbullah cemaatine besledikleri bunca kin ve düşmanlığın sebebi her şuurlu Müslüman’ın malumdur, yukarda da kısaca değindim. Her ne kadar kinlerinin genel anlamda İslam’a değil de Hizbullah cemaatine münhasır olduğunu söyleseler de, geçmişten günümüze devam ede gelen kesintisiz zulümleri ve imha savaşlarına bakılınca bu iddianın gerçeği yansıtmadığı ayan beyan ortadadır. Şüphesiz Laik furyası için; İslam’ın rengi, şekli, radikalı, ılımlısı… bu gurup, öteki gurubun hiç farkı olmamıştır. Şöyle ki; yeter ki bu Müslümanlar İslam’a karşı ihlaslı olup hiçbir taviz vermeden yaşamaya, yaşatmaya ve hakim kılmaya çalışsınlar. Türkiye’de ve dünya da, bugüne kadar gündeme gelmiş onlarca farklı İslami gurup ve cemaate karşı Laiklerin tavır ve tutumu hep acıma duygusundan ve hukuktan yoksun olmuştur. Siz ey Laik Kemalistler, derin odaklar, Kartelciler ve Marksistler..! Sebebi bu olsa gerek; Hizbullah cemaatini birinci tehdit görerek kural tanımaz, her yolu mubah sayarak, insanların hak ve hürriyetini, inancını ve mukaddesatını ellerinden alıp ayaklar altına alarak, sınırsız iftiralarla ve acımasızca sindirmeye çalıştınız ve çalışmaktasınız. Yoksa mevcut olan ve olmayan diğer İslami cemaat ve gurupları beğendiğinizi ya da müsamaha gösterdiğinizi düşünmek safdillik olur. Açık bir ifadeyle söyleyeyim; en ılımlı ve zararsız gördüğünüz herhangi bir İslami yapı ve çalışma, toplumun dini inançları ve ahlakı bakımından topluma ve millete yarar sağlama noktasında kayda değer bir mesafe alıp ilerlediği zaman, geçmişte olduğu gibi bugün de (elinizden gelse) nefes aldırmadan balyozu indirip sindirirsiniz. İşte o zaman tüm Laik furyası el ele vererek, “Laiklik elden gidiyor, kahrolsun şeriat…” sloganları ve naralarıyla Cumhuriyet mitinglerini tertipler, Sincan’da Tankları yürütür, yirmi sekiz Şubat balans ayarını… yapmaya kalkışırsınız. Vakti ve zamanı gelince hukuku hiçe sayarak diktatörce, sıradan mütedeyyin insanları nasıl karalayıp, fişleyerek, iftiralara maruz bıraktığınız ve mağdur ettiğiniz, az çok bütün kamuoyunun malumudur. Üzülerek belirteyim ki; Hizbullah cemaati gibi görünürde, (şu an için!) birinci sırada tehdit görmediğiniz bir kısım Müslüman kardeşlerimiz, kendilerine dost ve muhabbet gözüyle baktığınızı düşünebilirler. Galiba bunlar sizin, ‘İslam’ın temel dokunulmazlarından olan Kur’an ve onun mukaddes emirlerine ne denli saygısız olduğunuzu, mesai arkadaşlarınızı bile “Kur’an’ı dinliyor, Namazı kılıyor, içkiyi içmiyor, hanımı örtülüdür…” diye fişleyip tehlikeliler kategorisine aldığınızı’ bilmiyorlar! Esef verici bu bakıştan, her Müslümanın biran evvel kendini kurtarmasını dilerim. İnsanın en çok sevip saydığı, inançlar, kişiler veya toplumlar müsbet açıdan en çok, insanın gündeminde olanlardır. Bunun aksi ise kişinin sevip saymadığı, menfi olarak gündeminde tuttuğu inanç, fert veya toplum olur. Sahi siz, yoksa İslam ve Müslümanları sevip saydığınızı mı iddia ediyorsunuz? Öyle ise hemen bir soru sorayım size: Türkiye topraklarında olsun veya dünyanın herhangi bir yerinde olsun; kabul ettiğiniz, faaliyetlerini tasvip ettiğiniz, haklarında sözlü veya yazılı müsbet bir şey söylediğiniz, bu bağlamda gündeminize aldığınız İslami herhangi bir cemaat, oluşum, örgüt (legal veya illegal, radikal veya ılımlı) hatta bunlara STK ları, yardım kuruluşları ve devletler de dahil, var mı bir şey? Cevap: Tek kelimeyle şüphesiz ki yoktur. Türkiye’de irili ufaklı toplum ve millet faydasına bunca verimli faaliyet gösteren onlarca sivil toplum kuruluşların ve cemaatlerin takdire şayan faaliyetlerini müsbet olarak kamuoyuna yansıttınız mı hiçbir zaman? Yoksa bütün bunları Hizbullah faaliyetleri olarak mı gördünüz? Müslümanların olunca sizin nazarınızda hiç fark etmez, bunu biliyoruz. Aksine takdire değer hizmet ve çalışmalarını görmezden gelerek kusur aramaya çalıştınız, akla hayale gelmeyen iftiralarda bulundunuz. İşte düşmanca olan bu yaklaşımınız din ile ilgisi bulunmayan ideolojinizi ortaya koymaktadır. Kutsal İlahi kavram olan Hizbullah kavramı yüce Allah’ın hizbini =taraftarını tanımlayan bir kavramdır. Yıllardır bu kavram üzerinden ağza alınmayacak küstahça yakıştırmalarda bulundunuz. Müteessifane Müslüman bilinen bazı kesimler de bu çirkin ve art niyetli yaklaşımınızdan etkilenerek benzer bir dili kullandı. Umarım meselelere, olaylara objektif ve önyargısız bakmak isteyenler ve özelikle İslami duyarlılığı olan kesimler, İslami sorumluluğun ve mesuliyetin gereği açısından da bundan böyle daha ölçülü ve dikkatli davranırlar. Çirkin pozisyona bürünmüş olan art niyetli Marksistlere, Laik furyasına, derin güçlerin emellerine ve zulümlerine alet olanlara ve gaddarca zalimane davranmayı meslek edinenlere söyleyeceğimiz bir şey yoktur. Onlar ‘kendileri için belirlenen güne kadar’ görevlerini sürdürürler. Tarih boyunca İslam düşmanları mesleklerini böyle icra etmişlerdir. Bu ise, dünya ve ahrette onların cürümlerini artırdığı gibi, Müslümanların da azim ve gayret ile ilerlemesine vesile olmuştur. Müslümanlar ve zalimlerin akıbetleri bakımından ibretli olan ilahi fermanla toparlanalım: “Sakın, Allah’ın zalimlerin yaptıklarından habersiz olduğunu sanma! Ancak, Allah onları (cezalandırmalarını), korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor.” Ey müminler! “Üzülmeyin, gevşemeyin, eğer inanıyorsanız şüphesiz üstün gelecek olan sizlersiniz.” İlahi yarabbi! ne büyük bir teselli..! Ne büyük bir umut..! Davamızın sonu yüce Allah’a hamd etmektir. Abdullah ENES |