Hased; Kıskanmak, çekememek, başkasında olan sağlık, zenginlik ve benzeri nimetlerden dolayı rahatsız olarak o kişiden o nimetin gitmesini istemek. Kalpte bulunan ve insanı kötülüklere sürükleyen en önemli ve gayri ahlaki hastalıklardan birisidir. Daha çok bilgisizlik ve tamahkarlığın birleşmesinden ortaya çıkan müzmin bir hastalıktır ve daha çok tanıdık ve akrabalar arasında kendisini gösterir. Çünkü insan doğal olarak tanımadığı insana rekabet edemez. Rekabet daha çok dost ve akrabalarda rağbet gösterir. Mesela; bir dostumuzun ilmi fazladır yada parası çoktur ve serbest harcıyor yada Allah kendisine bir güzellik ihsan eylemiş veya zeki ve akıllıdır veya yeteneği fazladır vs. vs. gibi hasletlere ve akrabalar arasında ise kiminin işi iyidir iyi para kazanır evine mobilya takımı, koltuk takımı ve teknolojinin her modelini evinde bulunduruyor veya kiminin çocuğu zekidir yeteneklidir her yerde seviliyor buna karşın bunlara sahip olamayan akraba bunlara karşı haset edebiliyor. Evet her insanda haset duygusu mevcuttur çünkü bu fıtri bir duygudur ama kimi insanda bu haset duygusu bir an için gelip gider, kiminde ise iyice yerleşir kök salar ve bütün benliğe hakim olur ve gittikçe artar. İşte en tehlikelisi ve en kötüsü de budur. Çünkü böyle bir hasede sahip biri hayatından hiçbir lezzet almaz, dünyayı kendine zindan eder. Böyle bir kimsenin içinde sürekli bir ateş yanar ve bu ateş onu yakar, yavaş yavaş eritir. Çünkü birisine hased edildikçe Allah onun nimetini (yani haset edilenin) artırır. Onun nimetinin artması da hasetçinin hasedini dolaysıyla rahatsızlık ve sıkıntısını artırır. Hasetçinin göğsü daralır, uykusu kaçar ve amansız bir hastalığa düşer. Bu da ancak kişinin düşmanlarının isteyebileceği bir durumdur. Haset edilenin perişanlığı istenirken, hasetçi perişan olur. Ayrıca haset edilenin durumunda bir bozulma, bir kötüleşme olmaz, bilakis hasetçinin durumu kötüleşir adeta psikolojisi bozulur. O halde aklı başında bir insan Ahiret hesabı ve korkusu çekmese bile aklın gereği olarak bu yararsız azabtan kurtulmayı istemelidir. Üstelik ahirette çekeceği azabı da unutmamalıdır.
Öyleyse hasetten kurtulmak için ne yapılmalıdır. İnsan haset ettiği kişiye karşı hasedini fiiliyata dökmediği sürece Allah o kimseyi sorumlu tutmaz. Ayrıca amel ile hasedi tedavi etmenin yolu onun isteklerini yerine getirmeyerek, hatta aksini yaparak ona hükmetmesini öğretmektir. Örneğin; içindeki haset duygusu birine haset etme gibi bir durumla karşı karşıya kalırsa bunun şeytanın bir tuzağı olduğunu idrak edip bu tuzağa düşmemek için onun tersini yapmalı ve haset ettiği insanı övmelidir ve hatta gerekirse o kişiye küçük de olsa bir hediye verip kalplerin kaynaşmasına vesile olur. Ayrıca yine kendisinden birisine karşı kibirli davranmasını istediğinde, ona karşı tevazu göstermeli, vermemeyi fısıldadığında, vermelidir. İşte kişinin bu davranışları karşısındaki insanı memnun eder ve onun tarafında sevilmesine neden olur. Bu şekilde karşılıklı sevgi başlar ve böylece zamanla hem haset hastalığı ve hem de diğer nefsani hastalıklar kısa sürede yok olur. Baştan zorla yapılan bu davranışlar zamanla insanın doğal bir ahlakı haline gelerek kökleşir. Doğal olarak mel’un şeytan bu gelişmelerden çok rahatsız olacak ve bu olumlu gelişmeyi engellemeye çalışacaktır. Mesela insanın yaptığı bu davranışların, insanın güçsüzlüğünden, korkusundan vb. gibi vesveseler öne sürerek insanı kandırmaya çalışacaktır. Ama insan daima uyanık olup Allah’a sığınmalı ve ondan yardım dilemelidir ki şeytanın bu oyunlarına gelmesin. Allah kalplerimizi şifa eylesin ve şeytanın oyunlarına hile ve vesveselerine karşı sürekli uyanık kılsın. Amin
M.HÜSEYİN NURİ |