Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Süphesiz, Rabbimiz Allah'tir deyip, sonra dosdogru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: Korkmayin, üzülmeyin, size vâdolunan cennetle sevinin! derler. Fussilet/30

Bir Hadis:
''Daha vakti var, ilerde yaparım'' demek, şeytanın mü'minlerin kalplerine bıraktığı bir vesvesedir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

Makale Hiyerarşisi
Makaleler ana sayfası » 24- OKUYUCU KÖŞESİ » ZAFER VE MAĞLUBİYET ÜZERİNE / MUHAMMED YUSUF
ZAFER VE MAĞLUBİYET ÜZERİNE / MUHAMMED YUSUF

Nice peygamberler, beraberlerinde Rabbe kul olanlardan bir çoğu, muharebe etti de Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı ümitsizliğe düşmediler, yılmadılar, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever. (Al-i İmran 146)

Allah’ın yardımı ve zaferi sabır iledir. Kurtuluş ve özgürlük; bela ve musibetlere katlanmakla gelir. Muhakkak her zorluktan sonra kolalık vardır. (muhtar-ul Ehadis 1293)

Tarih: 7 Şevval, Hicretin 3. yılı.
Yer: Uhud
Her şey bir anda oldu. Dengeler değişti. Tilkiler aslanları kovalıyordu. Kimi kaçıyor, kimi şehit oluyor, kimi canını feda edercesine çarpışıyor, kimisi de vücudunu Allah’ın Habibi’ne (sav) siper ediyordu. Kimisi de dilini yutmuş, dehşete kapılmış, takati kesilmiş, şaşkın bakışlarla manzarayı seyrediyordu. Muhammed öldü! Muhammed öldü! Diye uğursuz bir nida etrafı kaplıyor, ümitleri hepten yok ediyordu.

İslam bitti! Bu iş burada noktalanmıştır diyenler, bundan sonra Ebu Süfyan bizi yaşatmaz! Muhammed’e tabi olmakla hata ettik. Gelin hem kendimiz için hem de çocuklarımız için müşriklerden af dileyelim, yani itirafçı olalım diyenler. Ve Muhammed’den sonra yaşayıp da ne yapacağız, vallahi biz de bu uğurda ölene kadar çarpışacağız diyenler. İman ve cesaret timsalleri, İslam davasının asıl fedaileri, gerçek sahipleri...

Evet Uhud günüden bahsediyoruz. O dehşet verici günden. O yürekleri ağza getiren, gözleri yuvalarından fırlatan manzaradan söz ediyoruz. Peygamberin ve sahabelerinin de zaafa uğrayacağından bahsediyoruz. Dağın eteğindeki birkaç okçunun itaatsizliği ve birazcık dünyalık hırsı. Ve adına şefkat tokadı denilen büyük bir hezimet. Elde edilen zaferin bir anda mağlubiyete dönüşmesi. Yetmişten fazla değerli sahabenin şehit oluşu.  Hamza’nın şahadeti, Mus’ab ın şahadeti ve daha nice kahramanların!.. Ve Rasulullah kan revan içinde. Yüzü bedeni yaralı, mübarek dişleri şehit olmuştu. Yerde şehitlerin bedenleri parçalanmış, kulakları ve burunları müşrik kadınlara kolye olmak için kesilmişti. O gün inananlar topluluğunda takat kalmamıştı. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen müminlere dar geliyordu. Bedir’den sonra Uhud mümin gönüllere ağır geliyordu. Evet Bedirler den sonra her Uhud’un nefsimize ağır gelişi gibi. Bunu anlamıyorlardı. Acaba davamız Hak olsaydı, Allah
yardımcımız olsaydı, bütün bunlar olur muydu? Allah, Peygamberini, kendi taraftarlarını yardımsız bırakır mıydı hiç?.. Şüpheler, vesveseler yok olmaya yüz tutmuş ümitler. Ama uhudlar umutları yok etmez; aksine uhud umuttur.

Artık nifak devreye giriyor. Daha işin başında İslam ordusundan ayrılıp, pis ve necis yüzlerini açığa vurmaları yetmiyormuş gibi. Bu kadar acı ve kederin üzerine. Bu kahredici tablo karşısında Allah düşmanlarına şakşakçılık yaparcasına, kin ve nifaklarını kusmaya başladılar. Kustular, mazlum ve muvahhid sahabelerin yaralarına tuz bastılar, zehirlerini akıttılar. Eğer siz de bizim gibi dönseydiniz (döneklik yapsaydınız), İslam davasına ihanet etseydiniz, şeref namus ve haysiyetinizi satsaydınız, küfre, şirke ve tuğyana yalakalık yapıp, ekmeklerine yağ sürseydiniz, öldürülmezdiniz! Anlamlarını taşıyan sözler sarf etmeye başladılar.

De ki; evlerinizde olsaydınız üzerlerine ölüm yazlımış olanlar, yine muhakkak devrilecekleri yerlere çıkıp gidecektiler (Al-i İmran 154)
Ahmak ve beyinsiz dostlarda, zayıf imanlılarda onları tasdik edip onlar gibi konuşmaya başlayınca müminlerin acısı bir kat daha da arttı. Zaten tarih boyunca bütün münafık ve beyinsizlerin mizacı bu olmamış mıydı? Müminler mahzun, müminler ümitsiz, müminler sahipsiz. Ve İlahi nida yetişiyor imda da. İlahi bir sesle irkildiler ve uyandılar.

Muhammet ancak bir Peygamberdir. Ondan öncede nice peygamberler gelip- geçmiştir. Şimdi ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz? Kim geriye dönerse Allah’a hiçbir zarar veremez. Allah şükredenlerin mükafatlarını verecektir. (Al-i İmran 144)
Müşrikler ise gafilce hesap yapıyorlardı. Allah’ın hesabının bütün hesapların üzerinde olduğundan habersizce. Muhammed ve arkadaşları dağıldılar! Bedir’in intikamını aldık. Liderlerimizin intikamını aldık diyerek övünüyor, İslam Davasını kökten yok etmek için boş durmuyorlardı. İhaneti kendilerine isim seçmiş olan melun yahudi ve münafıklarla işbirliği yaparak ahzap savaşına hazırlık yapıyorlardı. Allah’ın hesabı ise bambaşkaydı. Eninde sonunda Mekke’nin fethedileceğini bilmiyorlardı. 900 Yahudi ve hain işbirlikçilerinin hayber’de kellelerinin bir gün vurulup çukurlara gömüleceklerini hesap edemiyorlardı. Bilmiyorlar dı ki; ta ciğerlerinin içinden Ebu Basir  ve Ebu Cendel adında iki cengaver kendilerine karşı gerilla savaşı başlatacak ve kendilerini perişan edeceklerdi. Onlar Uhud’ta kılıçlarını sahabelere çalan Halid bin Velid, İkrime, Amr bin As gibi aslanların kılıcının bir gün kendilerine döneceğini, mızraklarının ta Fas’a, Bizans'sa, Endülüs’e kadar uzanacağını hesap edemiyorlardı. Onlar Vahşi’nin mızrağının bundan sonra onların ciğerlerini parçalamak için sivrileceğini akletmiyorlardı. Onlar eninde sonunda  hükmün Allah’ın olacağını idrak edemiyorlardı. Çünkü onlar akletmeyen kafirlerdi.

Rasulullah yaralı ve mübarek dişleri şehit,kahraman Hamza, Öğretmen Mus’ab şehit. Damat Hanzala (Meleklerin yıkadığı) şehit. Ve nice cengaver ve civanmertler şehit olmuşlardı. Müminlerin malları talan edilmişti. Ancak bu Sünnetullah’tı.

“Eğer size bir yara isabet ettiyse, şüphesiz o kavme de o kadar yara isabet etmiştir. Hem o günleri Biz insanlar arasında döndürür dururuz. Allah’ın iman edenleri belirtmesi ve içinizden şahitler edinmesi içindir bu. Allah zalimleri sevmez.(Al-i İmran 40)

Evet, İslam Davası büyük bir yara almıştı. Ancak bu dava dimdik ayaktaydı. Kur’an dipdiriydi. Rasulullah dipdiriydi. Hz. Ebu Bekir, Ömer, Osman Ali, Sa’d ve niceleri... Nesibe, Sümeyra, Fatıma ve Zeynep. İslam’a ve Resulullah’a siper olmaya, feda olmaya daha nice canlar, akmaya hazır nice mübarek kanlar vardır. İman ve cesaretle azim ve kararla çalıştılar. Canları, kanları ve mallarıyla İslam davasını omuzladılar, yücelttiler, büyüttüler. Hak ve adaleti, İslam’ın ruhunu dünyanın dört bir aynına yaydılar. İnsanlara Asr-ı Saadeti yaşattlılar.

Ve Tarih: 17 OCAK 2000
Ve Yer: Beykoz Sırtları.
Tekbirlerle patlayan bir bomba, yepyeni bir Uhud’u haber veriyordu. Bedir’den, bedirler’den sonra bir uhud. Elde edilen zaferlerin, elde edilmek üzere olan büyük bir zaferin bir anda hezimete dönüşmesinin haberciysiydi. Çünkü kafir ve tağuti güçler üst üste aldıkları darbelerle bir çok Ebu Cehillerini, Ka’b bin Eşreflerini, Ebu Rafi’lerini ve Esma binti Mervanlarını kaybediyordu. Zalim kan kaybediyordu. Sökmeye yüz tutmuş zafer güneşi mazlum ve mustazaflara göz kırpıyordu artık.
Ancak her şey bir anda değişti. Birden bire kara bir haber kapladı yeryüzünü. Yer karardı, gök hüzünlendi. Yürekler ağza geldi. Gözler yuvalarından adeta fırladı. İnanmadığımız, inanmak istemediğimiz acı bir haber yaralı yüreğimize zehirli bir hançer gibi saplandı. Allah’ın Habibi’nin bu asırdaki mübarek dişi, Aziz Rehberimiz şehit olmuştu. Hüseyinimiz kanlı elbiseleriyle Mevla’sına uçmuştu. Resulullah’ın kutlu bedeni hükmündeki kutlu cemaatimiz derin bir yara almıştı. Her şey Uhud’u gösteriyordu.

Yine Hanzalalarımızın şahadetini, Mus’ab’larımızın şahadetini haber veriyordu. Yine gözyaşı, yine hüzün ve yine keder. Yine uhud diyordu, Beykoz diyordu, Batman, Diyarbakır, Adana diyordu.
Ve Batman o gün karalarını bağlamış ciğerparesini bekliyordu. Sümeyralar haykırıyordu. Nesibeler nazik bedenlerini siper yapıyorlardı o gün.

Azizimizi, Sevgili Hüseynimizi Hakk’ın huzuruna uğurlarken, şehitler gülistanında.. Batman’da, kin, nefret, gözyaşı intikam duygusu, hüzün, keder, karmakarışıktı. Diyarbakır batman’dan farksızdı. Cesaret ve iman alevlendi, gönüllerbirleşti, o gün bir bacımın haykırışı bütün dünyayı titretti!..

Ama nifak boş durmadı. Hain işbirlikçiler, korkaklar, korkuyu putlaştıranlar, boş durmadılar. Acılara acı, kederlere keder kattılar. İbn-i Selül’e rahmet okuttular. Hainler ihanetlerinde Beni Kureyza’yı geçtiler.

Ve sel gibi aktı üzerimize musibetler. Sahipsiz kalan şehit naaşları, şehit aileleri, zindanlar, zindanlara bağlanan umutlar, minik gözler, çilekeş analar, dönüşe hasret kaldı yollar. Camii’de seydasız kalan çocuklar, derslerini verecek kimseyi bulamadılar. Kanayan yaralar, kanayan kanlar. Bunları ancak büyük fetihler, hayberler anlar!...
Musibetimiz pek ağır, yaramız çok derindir. Ancak bu kesinlikle bir mağlubiyet değildir. Bu bir son değildir. Belki kafir, zalim ve hainlerin sonu için bir başlangıçtır. Evet bir başlangıç!..

Allah’a sonsuz hamd’u senalar olsun ki; bu gün bunca musibetlere rağmen dimdik ayaktayız. Ve bütün ihtişamıyla düşmana meydan okumaktadır. Bu dava Sırat-ı Mûstakîm’den zerre hesabı dahi sapmadan, nurlu ve kutsal yolunda emin adımlarla yürümektedir.
Yusuf misali; yeryüzü hazinelerinin idaresi için Yusufi medreselerde eğitilen bizler, biz yusufiler!... Habeşistan muhacirleri misali Avrupa ülkelerinde çalışan Caferlerimiz, dava  arkadaşlarımız. Kızgın ateşler içinde Anadolu’nun her karış toprağa İslam davasını kanlarıyla sulamaya hazır binlerce mücahitlerimiz. Annelerimiz!... Eş ve çocuklarımız ve güneydoğuda, dünyanın her bucağında, bu uğurda mücadele veren kardeşlermiz.

Ümitvar olmalıyız, ümitlerimizi diri tutmalıyız. Çünkü asıl ölüm, asıl mağlubiyet ümitsizliktir. Mekke’nin fethine giden yol, hayber’e giden yol, Kisra’ya, Bizans’a giden yol. Hasılı; zaferden zafere ulaştıran  bütün yollar Uhud’tan geçmemiş miydi?

Evet bütün dünyaya hakim olan, 1500 yıldır dipdiri ayakta ve taptaze olan İslam davası Uhud’tan geçmişti. Ancak fedakârların fedakârlıklarıyla. Cesaret ve iman sahibi müminlerin çalışma ve hizmetleriyle. Onlarda derin yaralaralmışlardı. Ama vazgeçmediler. Belki, öncekilerden daha fazla çalıştılar. Hizmete hizmet, cesarete iman kattılar. İslam davasına kan veriler, can verdiler, kâfirlerin emellerini heder ettiler. Bizlerde aynı iman ve cesaretle, aynı kardeşlikle çalışmamız gerekir. Buralara gelmekle işimiz bitmedi. Belki daha yeni başladı. Çünkü daha kan emici zalimlerle olan hesabımız bitmedi. Onlarla hesaplaşacağımız o büyük gün için çok çalışmalıyız. Çalışmalıyız, ama hiç gevşememeliyiz.

Gevşemeyin, üzülmeyin. İnanmışsanız mutlaka en üstünsünüzdür. (Al-i İmran 139)

Kim Allah’ı, peygamberini ve müminleri dost edinirse kat’iyyetle bilsinler ki galip gelecek olan Hizbullah’tır.(Maide 56)

Selam ve Dua ile

Muhammed Yusuf

Diger Basliklar
   İFTAR SOFRALARIMIZ GÖSTERİŞTEN UZAK OLMALIDIR.
   KIYAMA ÖNDERLİK EDENLER / HATİCE
   ADINA KÜRTAJ DİYORLAR! / HATİCE
   "VAY BE... KOMUTAN BANA VERECEK!" / HATİCE
   İKİSİ BİR ARADA OLMAZ! / HATİCE
   MUSTAZAF-DER KAPATILDI / HATİCE
   BAŞÖRTÜSÜ SORUNU / HATİCE
   HİZBULLAH NUH'UN NECAT GEMİSİDİR /A.ENES
   ALLAH SEVGİSİ MUHAMMED-İ YOLDA ARANMALI / A. ENES
   MEYDANLAR AŞK İLE COŞTU / HATİCE
   DÜŞÜNCEYLE YAŞAMA / HATİP İBRAHİMOĞLU
   ÇADIRLARIN ZAFERİ / ORHAN YAPICI
   İNSANLIK ÖNDERİNİN GÜZEL AHLAKI / HATİP İBRAHİMOĞLU
   BUNUN İÇİN MÜNECCİM OLMAK GEREKMEZ / ORHAN YAPICI
   MÜSLÜMAN ÜLKEMDE KUR'AN YOKLUĞUNDAN HATİM İNDİREMİYORDUK!
   SUSA KATLİAMININ 19. YIL DÖNÜMÜNÜN ANISINA
   POLİS DEVLETİ "İN" ASKER DEVLETİ "OUT" MU OLDU? / ORHAN YAPICI
   İKİ ARA DA BİR DEREDE YOL TUTMUŞ GİBİ / ORHAN YAPICI
   SORULAR; SADECE GERÇEKLE YÜZLEŞMEK İÇİN SORULAR / ORHAN YAPICI
   MAĞRUR BATININ ÇIKAR AMAÇLI HİMAYESİ OLMAZSA! / ABDULLAH ENES
   İŞÇİ - SÖMÜRÜ - ADALET / İSLAM HANİFOĞLU
   DÜŞMANLIĞINIZ MERTLİKLE OLSA BARİİ... / ORHAN YAPICI
   BU YOLLAR DAHA ÇOOK UZUN VE ÇOK MEŞAKKATLİ! / ABDULLAH ENES
   BDP/PKK'Yİ ANLAMIŞ DEĞİLİM NEDEN Mİ? / ORHAN YAPICI
   XADIM-EL HAREMEYN? YOKSA XAİN-EL HAREMEYN Mİ? / ORHAN YAPICI
   BURANIN YABANCISI MISINIZ? / ORHAN YAPICI
   BİR FIRSATTA KENDİMİZE VERELİM! / ORHAN YAPICI
   NE SEVGİSİZ BİR İNANÇ NE İNAÇSIZ BİR SEVGİ / ABDULLAH ENES
   NELER OLUYOR ? BEN NE YAPABİLİRİM ? / ORHAN YAPICI
   PUSUDA OLAN HİLEBAZ ÇAKALLARIN KATLİAMLARI /ABDULLAH ENES
   UYKU / HATİP İBRAHİMOĞLU
   KAVİMLERİN HELAK SEBEPLERİ / HATİP İBRAHİMOĞLU
   KERBELADAN BEYKOZ'A HZ. HÜSEYİN(R.A) VE MİSYONU -9 /İSLAM HANİFOĞLU
   LAİK FURYANIN TEK TARAFLI İMHA SAVAŞLARI -5/ ABDULLAH ENES
   SİZ AZİZLERİN ZALİMLERE GÖRE FİRARİ MAZLUMLARA GÖRE HİCRETİ
   PASAPORTUNU TAŞIMAKTAN UTANDIĞIM ÜLKE! / GURBETÇİ
   ANLATACAĞIM SANA / HATİP İBRAHİMOĞLU
   İNSALIĞIN İÇİNE GİRDİĞİ KARANLIKLAR / HATİP İBRAHİMOĞLU
   SELAM SİZE EY AZİZLER / HİCRETLİ MUHACİR
   İSLAM VE İNSANLIK / HATİP İBRAHİMOĞLU
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git