Hiç şüphe yok ki Rabbın; herkese amellerinin karşılığını tamamen ödeyecektir. Muhakkak ki O; yaptıklarınızdan haberdardır.
Öyleyse sen, emrolunduğun gibi dosdoğru hareket et. Beraberindeki tevbe edenler de. Aşırı gitmeyin. Çünkü O, yaptıklarınızı görür.
Zulmedenlere meyletmeyin, yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka yardımcılarınız yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz. (Hud süresi 111-113)
Allah’a , Resulune ve Hidayet kaynağı olan Kur’an’a iman etmemiz hesabıyla Müslümanlar olarak hepimiz kardeşiz. El Hak
Yalnız bu anlama gelmez kendi yöresel veya harita kardeşliği üzerindeki Müslümanların derdiyle dertlenmemiz, onların sorunları üzerine eğilmemiz, belki bununla birlikte tüm dünya Müslümanlarının dertleriyle dertlenme vazifesi İlahi sünnetin kaidesince omuzlarımıza yüklenmiş durumdadır. Bunu kainatın serveri Hazreti Muhammed(s.a.v)’den rivayet edilen onlarca hadis geniş ve izahatlı bir şekilde açıklamıştır. El Hak
Öyleyse başta yöresel olmak üzere dairesel bir hareketle Müslümanlar ellerinin yetiştiği tüm Mustazaf kardeşlerine yardıma koşmakla vazifelidir. Ehli vicdan sahipleri kanaatimce El Hak derler
Bu düzlem Hazreti İbrahim(a.s)’in hayatıyla kıyaslanacak olunursa ortaya İlahi şerbet insanoğluna nasıl sunulacağı, sunanların taşımış oldukları İlahi sorumlulukları ve her şeyden önce uygulanacak metod ve yöntemleri tespit yönüyle en güzel fotoğraf karelerini yakalamak mümkün olacaktır.
Bizler Müslümanlar olarak bu Şanlı Peygamberlerin ki başta Resulullah (s.a.v)’ın uygulamış olduğu strateji, hayata bakış, muaşerat , yöntem ve metodları ışığında hayatımızı ikame etmekle vazifeliyiz.
Allahu Teala Ashabı Kiram’dan razı olsun bu işi o kadar sıkı tutmuşlardı ki kazanılmayan bir savaşın sebebini misvak kullanmamaya bu konuda sünneti terk edişlerine bağlamışlar.
Dünya haritasını bir gözümüzün önüne getirelim karşımıza kanlı cetvellerle çizilmiş onlarca küçük büyük Müslümanların yaşadıkları ülkelerle karşılaşacağız. Bulutları sıyırıp arzına kulak verdiğimiz takdirde binlerce Müslümanın gökyüzüne çıkan ahu figanlarını vicdan ehli olan duyacaktır.
Siyahi Afrikasından, Vahyin beşiği Asya’ya, Deniyet Avrupasından, vahşi Amerikasına kadar dünyanın dört bir yanında onlarca Müslüman kardeşimizin her gün televizyon ekranlarında gördüğümüz naaşlarını toprağa verilişi, insanı hak ve hukukları bile ellerinden alınışları, keyfi muamelelere tabii tutuluşu salt ağlamakla, ağıt yakmakla elde edilecek geri kazanımlar değildir.
Bu konu ferd-ferd ve Cemaatler yani Hepimizin boynundaki bir yük ve hesaba çekileceğimiz imtihanımızdır. İbrahim (a.s), zalim Nemrudla birlikte Mısır Firavunu, ahlaksız Sodom ve Gomore halkı ve Hicaz yurdu, Kenan mıntıkalarının tümünün ıslahını uhdesine almış oluşu biz Müslümanların hareket çerçevesini yeterince anlatmaktadır kanaatindeyim.
Siyonistlerin zulmü, barbar yanke’lerin İslam alemini istilaları, adları ne olursa olsun Müslüman halklara dayattıkları zorba, despot kukla sistemleri yani yerden göğe zulüm ve katliamları… Tüm bunca sorun ve zalimleri bir kenara bırakıp da Peygamber varisleri olan Alim, Fadıl, Şeyh, Mürşit ve vaizlerin birbirlerini hedef göstermeleri, eleştirmeleri, çekiştirmeleri utanılacak bir şey olsa gerek…
Düşünebiliyor musunuz; haşa! Hz. Musa(a.s) kendinden sonraki Hz. İsa(a.s)yı veya kayınpederi olan Hz. Şuayb(a.s)’ı Firavunun yerine hedef kılsın, mücadelesini ona göre şekillendirsin, dediğim gibi haşa! O zatlar Emin sıfatları, İsmet zırhlarıyla kendilerine vahiy edileni eksiksiz ve tam olarak insanlara sundular ve insanlar için hidayet kaynağı oldular. Fakat gel gör ki yoldan sapan Bel’am Bahuray’la bir türlü İman’a gelmeyen Abdullah bin Übeyy bin Selül tipi karakterleri ve içine düşmüş oldukları o içler acısı durumlarını unutmamak gerek. Onlara ızdırap olarak içine düşmüş oldukları zillet yeter de artar.
Bizlere, ibret almamız için bizden önce yaşamış insanların dünya hayatlarını profillendiren, hal-hareket ve sonuçlarını bildiren Rabbimizi kendini hamd ettiği gibi Hamd ederiz.
HAYAT VE HÜRRİYETİN GERÇEK SAHİPLERİNE SELAM OLSUN…
ORHAN YAPICI |