9. BÖLÜM
BİR HAREKET ADAMI OLARAK TAŞIDIĞI VASIFLAR
ÇOK İYİ BİR İDARECİ VE TEŞKİLATÇIYDI
Şehid
Rehber, çok iyi bir idareci ve teşkilatçıydı. Sanki daha önce bir Cemaat inşa
etmiş, bu Cemaat her türlü hadiselerle karşılaşarak tüm süreçleri yaşamış, bütün
merhaleleri tamamlayarak nihai hedefine ulaşmış ve böylece tüm aşamaların
tecrübelerini kendinde toplamış, kendisi de bu uzun müddet zarfında bu Cemaati
idare etmiş ve her konuda büyük deneyimler elde etmiş gibi bir hal
içerisindeydi.
Çözüm ve talimatlar verirken, arkadaşları yönlendirirken, çalışmaları takip ve
kontrol ederken, iyi bir duvar ustası gibi hangi taşı nereye yerleştireceğini
iyi tespit ediyordu. Arkadaşlara; “Başkaları sizin problemlerinizle
ilgileneceğine, siz başkalarının sorunlarıyla ilgilenin ve çözmeye çalışın.
Maharet budur ve gerçek davetçi böyle olandır” derdi.
Olayların büyüklüğü onu sarsmaz, paniğe düşürmez, aceleciliğe sürüklemez ve
şer’i çizgiden ayırmazdı. Molla M. V. , bu konudaki bir hadiseyi şöyle anlatır:
“Susa Katliamından sonra bazı arkadaşları çağırmıştı. Bu katliama nasıl bir
karşılık verelim veya hareket tarzımız nasıl olsun diye onlarla istişare
etmişti. Bir arkadaş; “Biz Silvan’daki PKK’lilerin kahvelerini basıp bomba ve
keleşlerle tarayalım, içerdekilerden kimse sağ kalmasın. Böylece onlara ders
olur ve bir daha böyle bir şeye cesaret etmezler” diyerek önerisini söylemişti.
Ancak Şehid Rehber bu görüşe karşı çıkarak; “Böyle olur mu, oraya PKK’li olmayan
masum bir insan da gitmiş olabilir. Orada bulunan herkes PKK’lidir diye bir
hüküm ortaya koyamayız. Biz de onlar gibi masum insanları öldürürsek onlardan ne
farkımız kalır? Bu şer’i ölçümüze uymaz. Bizim acelemiz yoktur. Durumu araştırıp
soruşturacağız. İstihbaratını toplayacağız. Olaya müdahalesi olanları tek tek
tespit edip cezalandıracağız, Allah’ın izniyle en güzel şekilde karşılık
vereceğiz” demişti. Olay onu çok üzdüğü halde duygusal ve aceleci davranmamıştı.
“
Ş. B. adlı Cemaat mensubu şöyle bir anıyı aktarmaktadır: “Susa cami katliamından
hemen sonra idi. Şehid Rehber’e olayla ilgili bilgi vermek için gidilmişti. Aynı
gün Cemaate; bir grup PKK militanının Silvan’ın ……… köyünde, ………. yerde bulunan
bir sığınakta oldukları istihbaratı gelmişti. Gelen istihbarat, bunların
katliamı gerçekleştiren ekip olduğu yönündeydi. Bunun üzerine Şehid Rehber ile
görüşmeye gittim. Kendisi, olayı ve son durumu teferruatlı bir şekilde sordu.
Durumu ve aldığımız istihbaratı anlattım. Oraya yönelik ne yapılabileceğini
sorduğunda ise ben; “O mıntıka kontrolümüzde değil, ayrıca köyün coğrafi konumu
ve sığınağın olduğu yerde eylem yapabilecek kadar hazırlığımız yoktur. Ancak
bilgiyi getiren köylüler, eğer Cemaat müdahale etmezse onları askere ihbar
edebileceklerini söylemişler” dedim. Bunun üzerine Şehid Rehber; “Hayır!
Başımıza ne gelirse gelsin, biz hiçbir zaman ve şartta, düşmanımızı rejime ihbar
etmeyiz. Kendimiz yapabiliyorsak yaparız, yoksa ihbar etme yoluna asla
başvurmayız. Bu bizim anlayış ve karakterimiz değildir. O köylülere de bu
şekilde söyleyin” dedi.
Şehid Rehber, mensuplar arasında Cemaat mefhumunun oturması, bir düzen ve
disiplin içinde hareket etmeye alışmaları, tüm cemaat mensuplarında mes’uliyet
ve mensubiyet bilincinin yerleşmesi ve disipline olmaları için bütün
faaliyetlerin merkezi kontrol sistemi içerisinde yürütülmesini sağlamıştı.
Bölgemizdeki sosyal dokuyu; aşiret, kabile, ağalık gibi hususiyetleri dikkate
aldığımızda, bunu gerçekleştirmek öyle kolay bir iş değildi. Özellikle disipline
olmamış bir toplum ve İslami camia içinde böyle bir yapıyı oturtmak çok daha
zordu. Bunun gerçekleşmiş olması Şehid Rehber’in bu konudaki maharetini
gösterir.
Cemaat çalışmalarından önce, dönemin şuurlu diyebileceğimiz Müslümanları
camilere müspet bakmıyor, dırar mescitleri olarak değerlendiriyor, resmi
imamların arkasında namaz kılmanın caiz olmadığına hükmediyorlardı. Bu yüzden
bunların çoğu camilere sırtlarını dönmüş ve Cuma namazlarına gitmiyorlardı.
Şehid Rehber ise bunun yanlış olduğuna inanıyor, camilerin Müslümanların malı ve
mekanı olduğunu, Müslümanların bunlara sahip çıkmaları gerektiğini ve asıl
misyonuna kavuşturmak için gayret sarf etmeleri gerektiğini söylüyordu. Bu
bakımdan kararlılıkla bu alana yöneldi, İslam’da büyük bir öneme sahip olan
camiler karşısında İslami bir Cemaatin sorumluluğunu nasıl yerine
getirebileceğini ve bu konudaki görevlerini nasıl icra edeceğini göstererek,
aynı zamanda iyi bir teşkilatçı ve iyi bir idareci olduğunu da göstermiş oldu.
Bu yanlış anlayışlara karşı çıkarak; “Herkes imkan dahilinde camiye gitsin ve
beş vakit namazını orada Cemaatle kılsın, buna imkan bulamayanlar, durumuna göre
imkan bulduğu vakitlerde gitsin” şeklinde talimat verdi. Daha sonra, “Camilerin
müdavimleri olup o kutsal mekanlara sahip çıkın” dedi. Ardından, “Ramazan ayında
herkes kendi mahallesindeki camilerde teravihe iştirak etsin, namazdan sonra
imamın ders vermesini talep edin, verirse dinleyin, vermezse ondan izin alarak
halka şeklinde oturup yapabilen biri sohbet etsin, diğerleri de dinlesin” dedi.
Daha sonra ise, camilerde Kur’an dersi için arkadaşlara genel bir talimat
vererek, “Kur’an’ı bilenler bilmeyenlere ders versin” dedi ve mümkün olan
herkesi camiye yönlendirmek suretiyle toplum bünyesinde ciddi bir değişim
meydana gelmesine vesile oldu. Bütün bunlardan hedeflenen; camileri Asr–ı Saadet
döneminde olduğu gibi asıl kimliklerine kavuşturmaktı. Camiler öyle canlandı ki
daha önce karşı çıkanlar ve bunlar dırar mescitleridir diyenler bile camilere
meyledip Cemaatle rekabete kalkıştılar.
Şehid Rehber, İslam davasının, yetişmiş Müslüman kadrolar eliyle
yürütülebileceğine ve gelişip büyüyeceğine inanıyor ve bu konuda azami derecede
çaba sarf ediyordu. Bir yandan ulaşabileceği bütün medreselilere, öte yandan
okul okuyanlara yönelik ciddi çalışmalar yapıyordu. Bazılarıyla düzenli dersler
yaparken, durumu müsait olmayanlarla da çeşitli vesilelerle sohbetler yapıyor,
onları İslami bilinç, Cemaatsel şuur, tebliğ, cihad gibi konularda geliştirmeye
ve yetiştirmeye çalışıyordu. Onun bu çalışmaları vesilesiyle; bütün hayatı köyde
geçmiş, ilkokuldan başka okul okumamış, büyük şehir görmemiş, siyaset ve
mücadele nedir bilmeyen birçok Cemaat mensubu, daha sonra sanki siyaset
okulundan mezun olmuş gibi dünya meselelerine ilgi duymaya, siyasi konularda
kafa yorup yorumlar yapmaya, İslami mücadele konusunda ciddi görüş ve çözümler
ortaya koymaya başladı.
Şehid Rehber, Cemaat mensupları arasında en verimli ve en sağlıklı iş görenler;
hem sorumlularıyla, hem ders grubundaki arkadaşlarıyla hem de sorumlusu olduğu
insanlarla uyumlu bir şekilde çalışabilenlerdir. Bu tip fertler gelişir ve
faydalı olurlar. Aksi durumdakiler ise nakıstır. Yani üstü ile uyumludur ancak
altlarıyla sorunludur veya üstü ile uyumludur ancak ders grubundakilerle
sorunludur, derdi.
Arkadaşları yetiştirmeye ve geliştirmeye çalışır ve bu amaçla imkanların
elverdiği kadarıyla onlara ortam oluştururdu. Disiplin konusunda çok titizdi.
Ancak önemli olan kardeşlerimizin bilinçli, inanarak disiplini bir yaşam tarzı
haline getirmeleridir. Eğer bu bilinçle ve İslami yaşamın gereği olarak
disiplinli yaşamazlarsa şartlar ve ortamın değişmesiyle tekrar eski başıboşluk
haline dönmeleri kaçınılmazdır” derdi.
Şehid Rehber, Cemaatsel yapının oturması, çalışma ve faaliyetlerin düzen ve
disiplin içerisinde yürümesi, ilke ve prensiplerin yerleşmesi ve dolayısıyla
İslam davasının toplum içinde yer edip süreklilik kazanması için imkanlarını
seferber ediyor ve çok enerji harcıyordu. Bu bakımdan; bir yandan sorumlu
arkadaşları geliştirmeye ve işleri konusunda donanımlı hale getirmeye
çalışırken, diğer yandan gerek Cemaat mensuplarını ve gerekse çalışma ve
faaliyetleri tümden takip ve kontrol edip sağlıklı bir şekilde yönlendirebilmek
için farklı amaçlar için ona yakın rapor şablonu hazırlamıştı. Bunları sorumlu
arkadaşlardan düzenli olarak istiyor, her alandaki çalışmalarla ilgili eğitici
ve yönlendirici kitapçıklar hazırlayıp uyulacak kural ve prensipleri
yönetmelikler şeklinde gönderiyordu.
Şehid Rehber, hiç bir zaman galibiyet ve başarıya şartlanmaz ve galibiyete
endeksli bir mücadeleyi benimsemezdi. Ona göre en büyük başarı, hak yoldan
sapmadan mücadeleyi sürdürebilmekti. Başarı bu yolda yürümekti. Mağlubiyet ise
bireysel veya Cemaatsel sapma idi. Yine O; ihlasın başarı getirdiğini, küfürde
bile olsa ihlaslı olanların başarılı olabileceklerini belirtip şahıs endeksli
olunmaması gerektiğini, bu anlayışın veya kendilerini ön plana çıkaranların hiç
bir zaman başarılı olamayacaklarını söylerdi.
Ş. Y. adlı Cemaat mensubu şunları ifade etmektedir: “Şehid Rehber’in şiarı
“Cemaat” idi. Cemaati her türlü çalışmanın önünde tutuyordu. Çünkü Cemaatin
varlığı; imkanların oluşması ve hedefe varmak için güç ve kuvvetin elde edilmesi
demekti. Onun için hep Cemaat diyordu, Cemaatin önce zihinlerde ve ardından
pratikte oturması için büyük çaba harcıyordu. Bu nedenle diyebilirim ki onun
bize bıraktığı en büyük miras bu Cemaatsel anlayış olmuştur. ”
Devam edecek…
|