CESUR
VE GÜVEN VERİCİYDİ
Şehid
Rehber, kişilik olarak cesur ve güven verici bir yapıya sahipti. İnsanların
korkuya kapıldıkları hadiseler karşısında soğukkanlı davranır ve etrafındakilere
teselli verirdi. PKK ile yoğun çatışmaların yaşandığı dönemde bölgedeki insanlar
üzerinde büyük bir endişe ve korku vardı. Sosyal, ekonomik ve askeri açıdan
Cemaat mensupları da baskı altındaydılar. Çoğu Cemaat mensupları silahlı gezmek
zorunda kalıyorlardı. Çünkü görüldükleri yerde vurulmaları söz konusuydu. Ancak
Rejim güçleri de boş durmuyor ve Cemaat ile beraber olduklarından şüphe
ettikleri şahısları takip ediyor, hiç olmadık yerlerde kıstırıp aramadan
geçiriyorlardı. Sonradan elde edilen bilgiler neticesinde öğrenildi ki polisin
bu takip ve aramalarının bir sebebi de PKK’lilerin Cemaat mensuplarını ihbar
etmesiydi. Dolayısıyla silahlı dışarı çıkıldığında yakalanma, silahsız
çıkıldığında ise vurulma riski söz konusuydu.
Ancak Şehid Rehber, bütün bu olumsuz atmosfer karşısında cesur ve güven verici
duruşunu hiç bozmadı. O, çatışma döneminde, görüşmeye giden arkadaşları peşmerge
elbisesi ve yanında silahıyla neşeli ve vakur bir tavırla karşılar, onlara
cesaret verirdi. Görüşmeye giden arkadaşlar; üzerlerindeki tedirginlik, endişe
ve sıkıntıların tesirindeki manevi hallerinden sıyrılarak tek başlarına dünyaya
meydan okuyabilecek bir iman gücü ve yüksek maneviyat ile ayrılıyorlardı. Ondan
cesaret ve güven alıyorlardı. Onu tanıyanlar bilirler ki sıkıntı ve korkunun
etrafı sarıp zirveye çıktığı anlarda bile, onda korku ve acziyetin emarelerine
rastlanmazdı.
Şehid Rehber cesur olduğu ve hadiseler karşısında korkuya kapılmadığı halde,
hiçbir zaman maceracı ve kavgacı tavır içine girmedi. Aksine, maceradan
hoşlanmaz, şiddet ve kavgayı tercih etmezdi. Başka yol kalmadığı zamanlarda ise
korkup baş eğmezdi. Allah’a tevekkül ederek sonucuna katlanırdı. Tedbirli
hareket etmeyi ve ihtiyatlı davranmayı her işte kendisine prensip edinmişti,
tedbirsizlikten asla hoşlanmazdı. PKK ile çatışmamak için yapabildiği bütün
gayreti gösterdi. Fayda vermeyince istişaresini yaptı, sonra karar verince şöyle
dedi: “PKK’nin maddi imkanları bizimkiyle kıyaslanamayacak kadar çoktur. Çünkü
maddi imkanımız yok derecededir. Onlarla savaşa girmekte çok zorlanacağız. Ancak
başka çaremiz de yoktur. Biz onlara baş eğmeyiz ve Allah’ın izniyle onlara galip
geleceğiz”
Ş. B. adlı Cemaat mensubu bir anıyı şu şekilde ifade etmektedir: “1993’ün Nisan
ayıydı, Şehid Rehber bir ara K… köyüne gelmiş ve bir müddet orada kalmıştı. Bu
arada onunla görüşmeye gitmiştim. Akşam meselelerimizi görüşmek üzere oturduk.
Oturduğu minderin üzerinde bir MP 5 ve bir tabanca vardı. Yan odada başka
arkadaşlar da vardı. Gece geç saatlerde bir silah sesi geldi. Ben ve yanımdaki
arkadaş endişe ederek ne olduğunu anlamaya çalışırken, kendisi hemen tabancayı
eline aldı ve hep birlikte salona geçtik. Biz her ne kadar kendisinin önüne
geçmeye çalışıyor idiysek de, o buna müsaade etmiyordu. Son derece soğukkanlı ve
temkinli hareket ediyordu. Sonra: “Karşı tepede arkadaşlardan nöbet tutan var
mı” diye sordu, evet cevabını alınca; “Orada nöbet tutan kimdir, yoksa Mahmut
mudur?” diye sordu. Yine evet cevabını alınca; “Mahmut yapmıştır, bir şey yok”
deyip tekrar odasına geçti. Biraz sonra tepeden gelen haber ile gerçekten Şehid
Mahmut’un yanlışlıkla tetiğe basması ile silahın ateşlendiği bilgisi geldi. “
CEZBEDİCİ VE KARİZMATİK BİR KİŞİLİĞİ VARDI
Şehid Rehber, cezbedici ve karizmatik bir kişiliğe sahipti. Bakışlarıyla,
konuşma üslubuyla ve tavırlarıyla karşısındaki insanı tesir altında bırakıyordu.
Yanındakiler, onun cazibesine kapılıyor ve yapısından etkileniyordu. Yanında
daha çok kalmayı, onu daha çok dinlemeyi, özellikle yaptığı esprili ama eğitici
örneklemeleri daha çok duymayı, haz veren ve ders dolu olan sohbetlerinden daha
çok istifade etmeyi isterdi. Bu özelliğiyle, insanı mıknatıs gibi kendine
çekiyor ve hayran bırakıyordu.
A. Ş. adlı Cemaat mensubu, Şehid Rehber ile ilgili bir görüşmesini anlatırken
onun hakkında şunları söylüyor: “Kendisiyle baş başa yaptığımız ilk görüşme
benim açımdan önemliydi. Beni alıp oturduğu odaya götürdü. Çok sıcak davrandı.
Onda beni yıllardır tanıyormuş gibi bir his edindim. İşimi ve memleketteki
hizmetlerimizi etraflıca sordu ve yönlendirici bazı ifadelerle çözümleyici
katkılarda bulundu. İçtenliği ve diyalogdaki ustalığı insanı rahatlatıyordu,
evimdeymişim gibi rahattım. Halinden ve insan trafiğinden çok yoğun olduğunu
anladım. Sözlerinden, sadece davaya kilitlenmiş olduğu belliydi. Öteden beri
sadece davaya adanmak suretiyle hizmet etme fikrim vardı ve gerçekten bunun
yollarını arıyordum. Şimdi beraber bulunduğum bu Müslüman, haliyle,
yaşantısıyla, işte bu yollardan birini gösteriyor gibiydi. Direk demese de
sohbet esnasında hizmet bahsinde sanki sadece dava hizmetine odaklanmak
gerektiğiyle ilgili bazı imalarda bulunduğu sonucunu çıkardım. Bunu aklımın bir
kenarına not ettim. Kendisinde müşahede ettiğim davaya adanmışlık hali, bana
büyük bir güven vermişti. O haline gıpta ettim. İnşaallah ben de böyle yaparım…
diye içimden geçirdim. Normalde çalıştığım kuruluştaki işim rahattı. Bizim orası
için diyorum; o zaman o yere girmek, iş edinmek çok büyük çabalar
gerektiriyordu. Fakat bu görüşmede işim gözümde küçüldü, işe ve dünya maişetine
çalışıp, odaklanmak bana tatsız geldi, bu cihette bir soğukluk hissettim. Ve
zaten aradan fazla bir zaman geçmeden işimi bıraktım ve Allah’ın yardımıyla
kendimi tamamen dava işlerine, hizmetine adadım. Aileden, akrabalardan,
hoşnutsuzluk ve sıkıntı veren bazı söz ve baskılar oldu ise de bunlar beni
kararımdan vazgeçirtmedi.
Gerçekten bu görüşmeden çok dolu düşünceler ve güzel duygularla döndüğümü
bugünkü gibi hatırlıyorum. Ruhi anlamda rahatlık, güven ve bir de latif bir
lezzet yaşıyordum. Gençtik ve heyecanlıydık. Bu gibi görüşmeler heyecanımızın
doğru tarafa kanalize olmasına katkıda bulunmaktaydı. Yolda, dönerken, nasıl
daha fazla çalışacağımın hesabını yapıyordum. Bu olumlu havayla arkadaşlarımız
arasına döndüğümüzde, sarf ettiğimiz içi dolu sözler ve buna dair taşıdığımız
kuvvetli maneviyat onları da etkiliyordu. Bu yüzden görüşme yalnız bana değil,
dolayısıyla arkadaşlarımıza da enerji ve maneviyat olarak dönüyordu. Bana göre
bunun nedeni; Allah’ın yardımıyla Şehid Rehberde müşahede ettiğim ihlâslı söz ve
davranışlarıydı. Mütevaziydi. Sıradan bir insandan ayırt etmeniz zordu. Giyimi
de basitti. Çoğu kez üzerinde şalvar genişliğinde pantolon ve üzerine bıraktığı
gömleğiyle görürdüm. Kısacası sade, sıradan oluşu, tevazuu ve içtenliği üzerimde
çok olumlu tesirler bırakmıştı. Güzel bir sahiplenişi vardı. Rahattı. Simasında
mana dolu bir tesir ve gizemlilik bulunurdu. Bu da insanı etkiliyordu. “
Ş. Y. adlı Cemaat mensubu bir anısını şöyle anlatıyor: “Şehid Rehber ile ilk
görüşmemi çok iyi hatırlıyorum. Sonradan Şehid olan iki arkadaşımla beraberdik.
O zamana kadar Cemaat Rehber’i ve Hüseyin Velioğlu olduğunu da bilmiyordum. O
görüşmeden ve onun şahsından o kadar etkilenmiştim ki büyük bir enerji, heyecan
ve şevk ile dönmüştüm. Görüştüğü sorumlu arkadaşların tümü üzerinde bu şekilde
pozitif bir etki bıraktığı için, onu henüz görmemiş sorumlu arkadaşlar, onunla
irtibatlı olan sorumlu arkadaşların hallerinden bunu anlayabiliyorlardı. Öyle
etkileyici bir üslubu vardı ki, onunla görüşenler tabii bir şekilde onun
üslubunu taklid eder, davranış biçimini pratize eder hatta ses tonunu dahi
taklit ettikleri oluyordu. “
Ş. B . adlı Cemaat mensubu şöyle diyor: “Şehid Rehber’i henüz tanımıyordum ve
kim olduğunu bilmiyordum. 1987 yılıydı, bizim bir bakkaliye dükkanımız vardı.
Zaman zaman tanımadığım bir şahıs, komşumuz olan bir arkadaşla gelip birlikte
evine giderlerdi. Bu şahıs geldiğinde, akşamları arkadaşlar o eve akın
ederlerdi. Yaşım henüz küçüktü, ben oraya, genel sohbetlerine hiç katılamadım.
Ayrıca bu toplanmanın bir programa bağlı olduğunu düşünerek çağırılmadığım için
gitmekten utanıyordum. Sonradan Şehid Rehber olduğunu öğrendiğim bu şahsı ilk
gördüğümde, içimde halen tarifi mümkün olmayan bir sevgi oluşmuştu. Çarşıdan
dükkanımıza doğru gelişini her gördüğümde hayranlıkla ona bakardım. Komşumuz
olan arkadaş gelip alış–veriş yapardı, kendisi ise genellikle kapıda beklerdi.
Alışverişten sonra ben kapıya çıkar ve onlar eve girene kadar hayranlıkla
arkalarından bakardım. Çok heybetli bir şahsiyetti. Allah da biliyor ki onu çok
sevmiştim ve halen o görkemli hali gözümün önüne geldiğinde kalbim bir başka
çarpıyor. Kendisini gözetlemem bile bana enerji veriyordu. Oysa ben o zamanlar
kendisinin kim olduğunu, ismini bile bilmiyordum. “
Devam edecek…
|