İSLAMİ
CEMAATİN HAREKET METODU VE STRATEJİSİNE BAKIŞI
Şehid Rehber, çağın ve dönemin gereklerine göre hareket edilmesi gerektiğini
söylüyordu. “İnsan, İbn–i zamandır” diyordu. İslami hareketin, mücadelenin
yürütüldüğü dönemin ortam ve şartlarına göre ihtiyaç duyduğu her türlü meşru
vasıtayı kullanabileceğini savunuyordu. Ancak nasıl ki İslam davası ilahi bir
dava ise, hareket metodunun da ilahi olması ve kullandığı vasıtaların meşru
olması gerektiğini söylüyordu. Bunun da yegâne örnek ve modelinin Resulullah
(sav) olduğunu, O’nun ferdi, ailevi ve içtimai hayatının yanında, İslami
mücadeledeki hayatının da ilahi vahiy altında şekillendiğini ve Müslümanlara
örnek olduğunu ifade ediyordu. Dolayısıyla O’nu (sav) örnek alarak ve yapılan
işlerin merkezine koyarak, çağın ve dönemin gereklerine göre hareket etmek
gerektiğini belirtiyordu.
Muhterem İ. Bagasi, bu konuda şunları dile getirmektedir: “Şehid Rehber; Dar–ül
Erkam modeli faaliyet ve mücadeleyi esas alıyordu. Resulullah’ın (sav) gizli
cemaatleşme gizli tebliğ, gizli cemaatleşme açık tebliğ, sonradan hicret ve
devletleşme merhalelerini, yani Resulullah’ın (sav) Mekke ve Medine dönemlerini
kapsayan davet ve mücadele yöntemini İslami mücadele ve cemaatleşmede esas
alınması gerektiğini söylüyor ve bunu pratize etmeye gayret gösteriyordu. “
S. V. adlı Cemaat mensubu şu bilgileri aktarmaktadır: “Bize yaptığı bir
konuşmasında Cemaat açısından kemiyet ve keyfiyet hususunu anlatırken şöyle bir
değerlendirmesi oldu. İslam davasının mesajı genel anlamıyla mümkün olan herkese
ulaştırılması gerekir. Geniş kitleler arasında zeki ve kabiliyetli insanlar
vardır. Bu insanlar davanın ağır yükünü omuzlarken, diğer kesimler de çok
değişik alanlarda katkılarda bulunurlar. Ancak İslam davası adına, sadece zeki
ve kabiliyetli insanlarla ilgilenirsek, birçok şeyden mahrum kalacağımız gibi
Allah u Teâlâ’ya karşı sorumluluğumuzu da tam olarak yerine getirmemiş oluruz. “
B. V. adlı Cemaat mensubu şunları söylemektedir: “Bazıları, toplumun bazı
kesimlerini hedefleyerek onlara dönük çalışmalar yapıyorlar. Mesela; kimisi
öğrenciler üzerine, kimisi zeki ve kabiliyetli gençler üzerine, kimisi zenginler
üzerine, kimisi makam sahipleri üzerine ve hakeza her biri bir kesimi hedef
alarak çalışıyor. Şehid Rehber ise, içinde bulunduğu ortamda yetişebildiği bütün
insanlar üzerinde çalışırdı. Köylü, fakir, esnaf, işçi, memur, öğrenci fark
etmezdi. Bir ayağı en ücra köylerde, bir ayağı şehirlerde, bir ayağı ilçelerde,
bir ayağı varoşlarda, bir ayağı öğrenci evlerinde, bir ayağı fakilerin
medreselerinde, bir ayağı mollaların evinde, bir ayağı öğretmen, mimar,
mühendis, doktor vb insanların yanında idi. Herkes ile durumuna göre muamele
etmesini ve daveti onlara götürmesini çok iyi biliyordu. “
İslam’ın topluma sunduğu yaşam tarzının bir neticesi olarak Müslüman toplumlarda
yerleşen örf ve adetler ile İslam’ın reddetmediği geleneklerin yaşatılması ve
yaygınlaştırılmasına çok önem verir, bu konuda Cemaat mensuplarına genel
talimatlar verirdi. Aynı şekilde, İslami olmayan ve dışarıdan topluma empoze
edilen gayri İslami adetlere karşı durur, bunların toplumdan uzaklaştırılması
için gayret gösterirdi. Bu cümleden olmak üzere; Taziyeler, ziyaretler, komşuluk
ve akrabalık ilişkileri, düğünler, cami ve medreseler, ticari ilişkiler, sosyal
yardımlaşma ve dayanışma konularında İslami adabın yerleşmesi ve yaygınlaşması
için çok çaba sarf ederdi.
Camilere özel bir önem verir, camilerin onlarca yıllık sistemli çalışma ile asıl
fonksiyonundan uzaklaştırıldığını, İslam’da özel bir yere ve öneme sahip
olduğunu, dolayısıyla Müslümanların bu kutsal mekânlara sahip çıkarak asli
fonksiyonuna kavuşturmak için gayret göstermeleri gerektiğini söyler ve bunun
mücadelesini verirdi. Nitekim mescit ve camileri mücadelenin temel ekseni olarak
görmüş ve şehadetine kadar da bunu pratize etmeye çalışmıştır.
Şehid Rehber İslami eğitime önem verir, başta İslam davasını omuzlayanlar olmak
üzere, Müslüman bireylerin İslami ilim ve kültür konusunda gelişmeleri için
ortam oluşturulması konusunda çalışmalar yapılması gerektiğini söyler ve bunun
için çabalardı. Bu amaçla Cemaat mensuplarının tümünün mutlaka hem ferdi ve hem
de ailevi olarak bir kültürel programlarının bulunması gerektiğini söyler ve
düzenli bir şekilde takip ettirirdi.
KÜRDİSTAN’DAKİ İSLAMİ OLMAYAN GRUPLARA BAKIŞI
Şehid Rehber, Kürdlerin mazlum bir halk olduğunu, Kemalist Rejim tarafından hem
dini ve hem de etnik kimliği yüzünden her türlü zulme uğradığını ve bunun kabul
edilemez olduğunu, karşı çıkılması gerektiğini, ancak bunun milliyetçiliğe
sebebiyet vermemesi gerektiğini savunurdu. İslami mücadelenin, aynı zamanda
bütün Müslümanların ve Müslüman toplumların kurtuluş mücadelesi olduğunu,
dolayısıyla Müslüman Kürd halkının da kurtuluşunun İslam’da ve İslami mücadelede
olduğunu, Komünizm gibi beşeri fikir ve mücadele yollarının genelde Müslümanlar
özelde de Müslüman Kürd halkı için kurtuluş yolu olamayacağını ifade ederdi.
Kürd halkı Müslüman bir halk olduğu, İslam’a ve İslami değerlere sıkıca bağlı
olduğu, hatta en bariz iki özelliğinin; dinine ve namusuna şiddetle bağlı olduğu
bilinen bir gerçek olduğu halde, başta PKK olmak üzere tüm sol örgütler Müslüman
Kürd halkının diniyle mücadele ederek Kürtlerin içinden İslam düşmanı bir kitle
ortaya çıkarmaya çalıştılar. Müslüman bir halk olan Kürtlerin hakkının
savunucuları olduklarını iddia ettikleri halde dinlerinden uzaklaştırmak için
uğraştılar. Kendilerine baş eğmeyenleri, hele hele karşı çıkanları acımasızca
vurdular. Bu konuda hiçbir ölçü tanımadılar. Din, inanç ve değerlerine rağmen
Kürd halkına, kendi ideolojilerini dayatmaya çalıştılar.
İşte bunlar, Şehid Rehber tarafından kabul edilmiyor ve şiddetle reddediliyordu.
Mazlum ve Müslüman Kürd halkının bunları hak etmediğine inanıyordu. Kürd
halkının Müslüman bir halk olduğunu ve kurtuluşunun İslami mücadelede olduğuna
inanıyordu. Bu yüzden de Kürd halkı arasında İslami dirilişin ve sünnetin ihya
edilmesinin gerektiğine inanıyor ve bu yönde gayret sarf ediyordu.
Devam edecek…
|