3. BÖLÜM
AİLE HAYATI
Şehid Rehber Hüseyin Velioğlu; daha üniversite öğrencisiyken, 18 Mayıs 1978
tarihinde evlenmiş, bu evliliği 20. 11. 1978 itibariyle resmi kayıtlara
geçmiştir. Bu evlilik hayatı boyunca 7 erkek, 4 kız olmak üzere toplam 11 çocuğu
olmuştur.
Şehid Rehber, enerjisinin ve zamanının çoğunu Cemaat ve Cemaatsel işlere
ayırdığından, çoluk çocuğuna yeterince zaman ayıramadı ve istediği gibi
ilgilenemedi. Cemaatsel çalışmaların yoğunluk kazandığı, özellikle de
çatışmaların yaşandığı ilk dönemde evinden ve ailesinden uzun zaman
aralıklarında uzak kaldı. Evinde kaldığı dönemlerde veya ailesini kendisinin
kaldığı eve getirdiğinde de yanında sürekli beş–on arkadaş olur ve onlarla dava
işlerini görürdü. Haremlik–selamlığın titizlikle uygulandığı ve davayla ilgili
yoğun işlerin görüşüldüğü evde aile bireyleri ayrı ortamda bulunur,
gelen–gidenlerin bulunduğu ortama girmezdi. Bu yüzden bu dönemlerde bile bazen
gün boyunca çocuklarını görmediği olurdu. Bununla birlikte, uzun süreli
misafirlik yaşanmasına ve kalabalık olunmasına rağmen, ailesi evde kalan
arkadaşların bütün hizmetini görür ve Şehid Rehber’e yakışır bir ev sahipliği
sergilerdi.
Böylesi bir mücadele yaşantısı içerisinde Şehid Rehber çocuklarını okula
gönderemedi. İki büyük erkek çocuğundan biri Ortaokul iki, diğeri de Ortaokul
birinci sınıfa kadar okudu ancak okuldan alındılar. Diğerleri ise okuyamadılar.
Bundan dolayı okul yaşına gelmiş olan çocuklarına, ortam müsait olduğu
dönemlerde ev ortamında ders verilirdi. Çünkü çocukların okuyamamalarına
hayıflanır ve çok üzülürdü. Bu nedenle bir öğretmen arkadaş, çocuklarına ders
verme görevini üstlendi. Yaşlarına göre, okullarda verilen derslerin aynısını ve
aynen okullardaki düzen gibi onlara ders vermeye başladı. Okuma–yazma ve basit
fen konuları gibi. Bununla birlikte, Kur’an’ı Kerim, akaid, ilmihal ve yaşlarına
uygun düşen İslami ilimleri de veriyordu. Anneleri, yaşları 6 ile 10 arasında
değişen çocukların elbiselerini sabah giydirir ve misafirlerin kaldığı tarafa
gönderirdi. Çocuklar, onlar için hazırlanan bir odaya alınır ve derse
başlanırdı. Aynen okulda olduğu gibi bir kara tahtaları da vardı, dersler arası
teneffüs yapılıyordu, ayrıca bilgisayarda hepsinin adına okul karneleri gibi
karneler çıkarılıp dönem sonunda onlara veriliyordu. Şehid Rehber de bundan
dolayı seviniyor ve memnuniyetini ifade ederek ders veren öğretmen arkadaşa
teşekkür ediyor ve bolca dua ediyordu. Bununla birlikte; benzer durumda olan
arkadaşlara da sıkça tembih eder, çocukların üzerinde durmalarını ve eğitimsiz
kalmalarına müsaade etmemelerini söylerdi.
Şehid Rehber, içinde bulunduğu şartlar ve Cemaatsel işler nedeniyle
ana–babasından, kardeşlerinden ve akrabalarından ise tamamen uzak kalmıştı. Tek
taraflı malumat alma ve dolayısıyla durumlarından haberdar olma dışında onlarla
fiili ilişkisi kesilmişti. Onları ve özellikle de annesini görmeyi çok
arzuluyordu ancak fark edilir ve kendisiyle birlikte Cemaat zarar görür
endişesiyle bundan imtina ediyordu. Bu durumundan dolayı hanımının da
akrabalarıyla ilişkisi kalmamıştı.
M.G. adlı Cemaat mensubu şunları ifade etmektedir: “Şehid Rehber’in aile
bireylerine ve özellikle annesine karşı muhabbeti çoktu. Bir gün bana şunları
söyledi: ‘Artık onları göremiyorum. Sen Batman’a git, onlarla görüş,
durumlarını öğren ve bana getir.‘ Ben de gittim, annesi ve abesi ile
görüştüm. Onlar da o kadar sevindiler ki sıkça bana sarılıp senden Hüseyin’in
kokusu geliyor diyorlardı.
Bir seferinde de bana şunları söyledi: ‘Yaşadığım köye git, o çevreleri
kameraya al, getir.’ Gittim, kameraya aldım ve getirdim. Seyredince çok
seviniyordu.”
Şehid Rehber’de belirgin bir çocuk sevgisi vardı. Çocukları çok sever, kaldığı
evin çocuklarını boynuna ve sırtına alır, onlarla oynar ve şakalaşırdı. Kendi
çocuklarıyla da oynar, onlara takılır, sözlü şakalar yapar, onları konuşturur ve
gülüp rahatlardı. Mücahit adındaki çocuğuna çok takılır, ona büyük ağabeyinin
(Hacı Nuri) adıyla hitap eder, sever ve bu şekilde bir yandan da ağabeyine olan
özlemini bir nebze giderirdi. Çocukları arasında fark gözetmez, kız veya erkek
olmalarına bakmaksızın hepsine ilgi gösterir, kimseye bir ayrıcalık tanımaz ve
hepsini severdi.
Şehid Rehber, ailesi ile beraber kaldığı dönemlerde, görüştüğü arkadaşları
evinde günlerce ağırlar, ailesi de o arkadaşların tüm hizmetlerini görür,
yemeklerini yapardı. Mesela; Mardin’de kaldığı sürede, üç katlı bir evde iki
yıldan fazla kaldılar. Orada sürekli on, on beş arkadaş kalıyordu. Ailesi
düzenli bir şekilde, kalan arkadaşların yemeğini yapıp aşağı gönderirdi.
Şehid Rehber, Batman’da kaldığı süre ve Diyarbakır’da kaldığı ilk dönemlerde,
henüz rejimin dikkatini üzerine çekmemiş ve gizlenme gereği duymamıştı.
Dolayısıyla bu dönemlerde ailesiyle birlikte kalıyordu. Diyarbakır’a gelip
yerleştiği ilk yıllarda ailesini Batman’da bırakmıştı ancak sürekli gidip
geliyordu, tabiri caiz ise bir ayağı Batman’da diğeri Diyarbakır’daydı. Silahlı
çatışmaların yaşanmasından sonra evini gizleyerek Diyarbakır’da bir müddet daha
kalmış, ardından Mardin’e gidip yerleşmişti. Bu dönemlerde de ailesiyle birlikte
kalıyordu. Diyarbakır’dan çıktıktan sonra, yerinin bilinmemesi, takibata
uğramaması ve bunlardan dolayı herhangi bir güvenlik sorunu oluşmasın diye
şehadetinden bir yıl öncesine kadar, ailesini de gittiği yerlere götürmüş,
onları gözlerden uzak ve gizli tutmaya çalışmıştı. Son bir yılda ise ailesi
yanında değildi.
4. BÖLÜM
CEMAATİN KURULUŞUNDAN ÖNCEKİ MÜCADELE HAYATI
1960’larda başlayan tercüme hareketleri fetret denilebilecek dönemdeki Türkiyeli
Müslümanların İslami uyanışa ve silkinişine sebep olmuştu. Ancak Müslümanlar
henüz İslami hareket konusunda çok gerideydiler. Bu tercüme hareketiyle yoğun
fikri tartışmalar başlamakla beraber, birçok konu net olarak aralarında yer
etmemişti. O zaman bölgenin Batman, Tatvan ve Kahta (Her üçü de o zaman ilçeydi)
ilçelerinde hem kemiyet ve hem de fikri yoğunluk diğer yerlere göre fazlaydı. Bu
üç yer, adeta bölgenin İslami fikir merkezleri durumundaydı.
Çıkan her yeni kitap bir müddet gündem olmakta ve fikri müzakere ve tartışmalara
kaynaklık etmekteydi.
Evlerde ve özellikle de çayhanelerde, hemen hemen her gün bir araya gelinir;
okunan kitapların içeriği gündem edilir, içinde bulunulan şartlar, rejimin
uygulamaları ve Müslümanların genel durumu dikkate alınarak camiler dırar
mescidi midir, camilerdeki imamların arkasında namaz kılınır mı, toplum cahili
bir toplum mudur, eğer böyleyse bu toplumda kesilen etler yenir mi, Cuma namazı
kılınır mı, devlet dairelerinde görev alınır mı, askere gidilir mi…. . vs gibi
konular etrafında siyasi tartışmalarda bulunulurdu. Hatta aynı çayhanede bazen
üç dört grup birbirlerinden ayrı olarak toplanır ve bu çerçevede tartışma ve
sohbetlerde bulunurlardı. Bunun neticesi olarak, toplumu tümden İslam dışı görme
ve tekfircilik anlayışı da pek çok kişide yer etmeye başlamıştı.
Şehid Rehber, birçok Müslüman tarafından yapılan ve neticesiz kalan pek çok
Cemaat girişimi konusunda mustaripti. O dönemden bahsederken şöyle diyordu:
“3–5 kişi bir akşam bir evde toplanır, Müslümanların Cemaat olmaları
gerektiğinden yola çıkarak bir Cemaat kurmaya karar verilirdi. Cemaatin isminden
başlanarak, lideri, bayrağı, tüzüğü belirlenmeye başlanırdı. Bu arada bunlardan
biri üzerinde anlaşma sağlanamayınca tartışma çıkar ve aynı akşam Cemaat sona
ererdi. Ya da her konuda anlaşma sağlanır ancak sabah olunca her şey
unutulurdu.”
Tartışmalar sadece Müslümanlar arasında yaşanmıyordu. En az o yoğunlukta,
Müslümanlar ile solcular arasında da yaşanıyordu. Birbirlerini tanıyanlar, daha
önce arkadaş, akraba veya dost olanlar ev ortamlarında ve özellikle de çayhane
ortamında yan yana gelir ve kendi inançlarını savunarak karşı tarafı ikna etmeye
veya mağlup etmeye çalışırdı. Müslümanlar, inandıkları tebliğ görevlerini
yaparak tanıdıkları solcuları İslam’a davet ederken, solcular da kurtuluş yolu
olarak belledikleri sosyalizmi ve bunun temelinde yatan materyalist felsefesini
anlatarak onları ikna etmeye ve İslam inancından vazgeçirmeye çalışırdı. Bu
tartışmalar neticesinde pek çok kavgalar da yaşanmaktaydı. Bu fikri
tartışmaların birçoğuna Şehid Rehber de iştirak etmişti.
Bütün bu tartışmaların yaşandığı ortamda bulunmasına rağmen Şehid Rehber,
aşırılığa kaçmamış, bu yöndeki oluşumlara sıcak bakmamış, aksine mutedil ve
vasat bir çizgi benimsemişti. Müslümanlar arasında tartışma ve tecrit yerine,
çalışma ve sahiplenerek ıslah etme yolunu seçmişti.
Şehid Rehber, Ankara’da kaldığı dönemde İslami faaliyetlerde bulunuyordu. Aynı
zamanda Batman ile olan ilişkisi de canlı olduğundan, sürekli gider gelirdi,
tabiri caiz ise bir ayağı Ankara’da öteki Batman’daydı.
Batman’da İslami kesim MTTB bünyesinde bir araya gelmişti. O dönemde bölgede
İslami kesimin toplanıp bir araya geldiği ve bünyesinde faaliyet yürüttüğü yer
MTTB idi. Legal bir yapıydı ve legal olarak faaliyet yürütmekteydi. Derneğe
gider gelir, fikri sohbetlerde ve müzakerelerde bulunurlardı. Dernek onlar için
bir buluşma ve kaynaşma yeriydi. Şehid Rehber de arada bir Batman’a gider, bu
ortamlarda bulunur, sohbetlerine iştirak eder ve faaliyetlerine katılırdı.
Okulun tatil olduğu zamanlarda oraya gider, zamanının çoğunu gençlerle geçirir,
onlarla ilgilenirdi. Gençlere fazla ilgi gösterirdi. Bu nedenle Batman ve yakın
çevresindeki Müslümanlar arasında tanınan, aktifliği ve girişkenliğiyle ön plana
çıkan biriydi.
70’i yılların son çeyreğine gelindiğinde, Batman ve Diyarbakır başta olmak üzere
bölge, solcuların yüksek sesle fikirlerini dile getirdikleri ve Müslümanlara her
yönden baskı kurup onları sindirmeye çalıştıkları bir süreci yaşıyordu. Solculuk
o dönemde bölgede revaçtaydı. Çünkü sol ideoloji, halkların kurtuluş yolu olarak
lanse ediliyor, genç kuşağın önemli bir kesimi de bu gözle bakıyordu. Solun
bütün fraksiyonları bir yandan kendi aralarında çatışıyor, diğer yandan da
Müslümanlara nefes aldırmıyorlardı. Genç kuşak arasında namaz bile yasaklı hale
gelmişti. Bu hal, Müslümanları bir araya getirmişti. Özellikle Batman, halk
arasındaki deyimiyle Şeriatçılar ve Komünistler diye iki kutba ayrılmıştı.
Devam edecek…
|