DİĞER
GRUPLARLA İLİŞKİLER
Şehid
Rehber Hüseyin Velioğlu, İslam davasına hizmet eden bütün şahsiyetlere ve
yapılara muhabbet duyar, birbirlerine yardım ve destekte bulunmalarını, ortam
oluşturup imkan ve kuvvetlerini birleştirmelerini arzu ederdi. Müslümanların
birbirleri aleyhine düşmelerini ise hiç hoş karşılamazdı. Bu yüzden bu
istikamette irtibat ve çalışmaları vardı.
Şehid Rehber’in, tüm İslami yapılarla olan ilişkilerinin yanında Fidan Güngör ve
çevresiyle ilişkileri daha ileri bir seviyede idi. Bu grupla ilişkilerin geldiği
seviye ve ayrılma ile ilgili hususların detayları buranın konusu olmadığı için
detaylandırmıyoruz.
Şehid Rehber’in, diğer gruplarla ve İslami şahsiyetlerle olan ilişkileri ise
devam etti. Gerek Diyarbakır merkezinde, gerekse Batman’dan İstanbul’a kadar
uzanan coğrafya üzerinde birçok şahsiyet ve grupla ilişki içindeydi. Bunlarla
zaman zaman görüşmelerde bulunuyordu. Bazen onlar Diyarbakır’a geliyor ve Şehid
Rehber ile görüşüyorlardı. Malatya, Kayseri, Ankara, Adana, Konya ve özellikle
de İstanbul’da faaliyet yürüten birçok grup ile tanınmış şahsiyetler ile olan
ilişkiler, Şehid Rehber’in Diyarbakır’dan çıkışına, yani 1991 yılına kadar devam
etti.
Bu arada Cemaat; bölgedeki il ve ilçelerin çoğuna girmiş ve artık en ücra
köylerde bile Cemaatsel faaliyetler yürütür duruma gelmişti. Artık Cemaat
bölgenin önemli bir gücü idi ve tabanı oluşmuş büyük bir hareket haline
gelmişti.
PKK İLE ÇATIŞMA
Şehid Rehber PKK ile çatışmadan yana değildi. Çatışmanın iki tarafa da büyük
zararlara sebebiyet vereceğine inanıyordu. Buna karşılık rejimin karlı çıkıp
daha da güçleneceğine inanıyor ve bunları hep dillendiriyordu. Dolayısıyla bunun
önüne geçmek için birçok yerde PKK sorumlularına kuryelerle hem sözlü ve hem de
yazılı mesajlar gönderdi. Ancak PKK bunların hiç birine müspet yaklaşım
göstermedi ve olumlu cevap vermedi. Sürekli tehdit mesajları gönderdi, bununla
da yetinmeyerek elçi olarak giden bazı Cemaat mensuplarını döverek geri
gönderdi. Bazı yerlerde silahlı eylemlere de girişti ve Cemaat mensuplarını
Şehid etti. Netice itibariyle, Şehid Rehber’in bütün çabalarını ve dolayısıyla
Hizbullah Cemaatinin tüm girişimlerini sonuçsuz bıraktı.
İş bu noktaya geldikten sonra Şehid Rehber, beraberindeki arkadaşlarının da
görüşlerini alarak direnme ve kendilerini savunma kararı aldı. Zaten bundan
başka da seçenek bırakılmamıştı. Şehid Rehber bu kararı aldıktan sonra
istihbarata daha çok ağırlık verdi ve istihbarat faaliyetlerini en üst düzeye
çıkardı. Hızlı bir şekilde PKK’nin şehir içi milisleri, talimat verme
düzeyindeki sorumluları ve olaylara doğrudan katılanları tespit etmeye başladı.
Bu arada bir noktaya değinmekte fayda vardır. Kasıtlı veya bilgisizlikten dolayı
bazıları, PKK–Hizbullah çatışmasının, 1992 yılında İdil’de Mihail Bayru’nun
öldürülmesi ve ardından rejim güçleri tarafından Ata Zengin’in Şehid edilmesiyle
başladığını söylemektedirler. Bazıları ise PKK’nin 1991 yılında İdil’de
Karaaslan ailesine yaptığı kanlı baskın sonucu Molla Sabri ve eşini Şehid
etmesini, çatışmanın başlangıcı olarak göstermektedirler. Halbuki PKK tarafından
Hizbullah Cemaatine yönelik yapılan saldırıların başlangıcı 1989’a dayanıyor.
Örneğin; Şırnak’ta Şehit Hasan Tekin’in evine önce bomba atıldı ve sonra da
şehit edildi. Aynı olayda kardeşi de yaralandı. Fakat Hizbullah Cemaatinden
PKK’ye yönelik yapılan karşı saldırılar ancak 1991’in sonlarına denk geliyor.
PKK’nin İdil saldırısından bir müddet sonra Cemaat karşılık vermeye başlıyor.
Şehid Ata’nın olayı ise, PKK–Hizbullah çatışmasının varlığını kamuoyu gündemine
taşıyan ve alenileştiren bir hadise olmuştur. Yoksa çatışmanın başlangıcı
değildir.
Şehid Rehber Hüseyin Velioğlu, sorumlulukla hareket etmekte, bunun gereği olarak
temkinli davranmakta ancak kararlı ve ciddi bir tavır sergilemekteydi. Bir yerde
Cemaat mensuplarına saldırı yapılmadığı müddetçe orada kimseye saldırıda bulunma
ve çatışma taraftarı değildi. Bir yerde PKK çatışmaya son verdiğinde veya eylem
yapamaz bir duruma geldiğinde orada eylem yapılmazdı.
Neticede, Hizbullah Cemaati de zarar gördü. PKK ise ağır darbeler alarak
Hizbullah’a karşı yerleşim alanlarında eylem yapamayacak düzeye geldi. Bölgeden
birçok sorumlusu, milisi ve cephe çalışanı bölgeden kaçtı. Birkaç yıl yoğun bir
şekilde yaşanan çatışmalardan sonra PKK Hizbullah karşısında gerileyince
Hizbullah da yoğun eylemliliğe son verdi. Herhangi bir anlaşma olmadan zımni bir
çatışmasızlık hali oluştu.
MENZİL GRUBU İLE ÇATIŞMA
Menzil grubuyla birlikteliğin sona ermesinden sonra, istenmeyen hadiseler
gelişti ve Cemaat ile aralarında silahlı çatışmanın olduğu kanlı ve acı dolu bir
süreç yaşandı. Tasvip etmediğimiz bu çatışmanın ayrıntılarına girmenin de fayda
vermeyeceğine inanıyoruz. Ancak burada şunu ifade etmek gerekir ki; Şehid Rehber
ve beraberindekiler, bu çatışmayı tasvip etmiyor ve manen büyük bir huzursuzluk
yaşıyorlardı.
Şehid Rehber; Cemaat mensuplarının bunlarla karşı karşıya gelmemesi için azami
gayretin gösterilmesi, arkadaşlarımızın saldırıya uğraması durumunda öldürme
kastıyla değil, savunma amacıyla karşılık verilmesiyle saldırının defedilmesi
hususunda talimat verdi.
Ancak bütün tedbirler ve yapılan girişimler neticesiz kalmış. Değişik
münasebetlerle dile getirildiği gibi hiçbir zaman Cemaat çatışma taraftarı
olmamış, başlayan çatışmaları sürdürmek istememiş ve sonuçlarına da
sevinmemiştir.
Devam edecek…
|