ARŞİV
İLE İLGİLİ BİR NOT
1990
yılına kadar, sosyal araştırmalar dışında arşiv tutulmuyor dense doğrudur.
Faaliyetler dokümanlara yansıtılmıyordu. Buna pek ihtiyaç da duyulmuyordu. Çünkü
o zaman Şehid Rehber gizlenmemişti, bütün sorumlularla doğrudan görüşüp işlere
vaziyet edebiliyordu, görmediği sorumlulara ise yakınında bulunan arkadaşları
gönderiyor ve o şekilde vaziyet ediyordu. Ayrıca bütün işler görüşmelerle takip
edilebiliyordu.
Fakat 1990 yılından itibaren işler hem alan olarak genişlemiş ve hem de
yoğunlaşmıştı. Ayrıca doğrudan görüşmeler çeşitli güvenlik sorunları nedeniyle
yapılamadığı için işlerin takibi zorlaşmıştı. İşlerin takip ve kontrolü
görüşmeler yoluyla sürdürülseydi, hem ağırlaşırdı ve hem de tam olarak kontrol
edilemezdi. Geriye dönük bilgilerden ve olup bitenlerden gereği gibi istifade
edilemezdi.
Bu nedenlerden dolayı 1990 yılından itibaren önem arz eden, çalışma süresince
istifade edilen ve arşiv niteliğini taşıyan bilgi, belge ve olaylar kayıt altına
alınmaya ve doküman olarak tutulmaya başlandı.
Ş. Y. adlı Cemaat mensubu şu bilgileri veriyor: “Cemaat sosyal araştırmalara
çok önem veriyordu. Çünkü bir yerde mücadele verecekse o yerin ve toplumun
siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel yapısını iyi bilmeliydi. Bu nedenle
Cemaatin elinin ulaştığı her yerde öncelikli olarak oranın sosyal araştırmasını
yaparak iyice tanırdı. Topladığı bilgileri arşivliyordu. 1991’de Mardin’de
Cemaat arşiviyle karşılaştığımda ve henüz birkaç tane klasör iken, o
klasörlerdeki bilgiler sosyal araştırmalar idi.
Bir gün dokümanların ayrıntılı bir şekilde tutulmasının hikmetini sordum. Çünkü
yazdığım rapor ve dokümanlarım benim nazarımda yeterliydi. Oysa Şehid Rehber bu
bilgilerin yeteriz olduğunu söylemişti. Buna binaen sorduğum soruya: “Doküman
ışık gibidir. Karanlık içerisinde bir yolda yürürken yolunu aydınlatan bir fener
hükmündedir. Biz çetin şartlarda, siyasi ve silahlı örgütlerin, devletin
istihbarat birimlerinin kuşattığı bir toplumda mücadele veriyoruz. Eğer yeteri
kadar bilgimiz olmazsa emin adımlarla ilerlememiz mümkün değildir” dedi.
B. H. bu konuda şunları söylüyor: “Bir gün, yeni tutulmuş bir evde birlikte
oturuyorduk. Yanına geçip oturmadan önce yan taraftaki odaya bir göz gezdirmiş
ve büyük kartonlar halinde istif edilmiş dokümanlara bakmıştım. Yanına gelip
oturunca: “Ağabey! Bu hal daha ne kadar bu şekilde devam edecek. Gittiğiniz yere
götürüyorsunuz, çok fazladır ve büyük bir risk oluşturuyor. Yanınızda
bulundurmazsanız olmaz mı? Buna bir çare bulunamaz mı?” Diye sorup
endişelerimi dile getirmiştim. O da içten bir ah çekerek şöyle demişti:
“Bunları bu haliyle ben nereye bırakayım, sürekli üzerinde çalışıyoruz. Yanımdan
ayıramam. Onlar emanettirler. Cemaat mensupları bütün samimiyetleriyle en mahrem
şeylerini Cemaatle paylaşmışlar ve yazıp bize göndermişler. Onlar benim
omuzlarımda bir yüktür. Bir hal çaresi buluncaya kadar onların bekçiliğini
yapacağım. Eğer bu dokümanların başına bir şey gelirse ben ne yaparım, vallahi
cesedimi çiğnemeden onlara kimseyi yaklaştırmam, kendimi onlara feda ederim”
8. BÖLÜM
BİR İNSAN OLARAK SAHİP OLDUĞU KİŞİSEL ÖZELLİKLER
ZEKİYDİ
Şehid Rehber Hüseyin Velioğlu’nun en bariz özelliklerinden biri, çok zeki
oluşuydu. Toplumu, bireyi, olayları, önüne çıkan sorunları kolaylıkla analiz
eder, doğru teşhis ve çıkarımlarda bulunurdu.
Çok iyi bir analizciydi. Sosyal meseleleri, sebep–sonuç ilişkilerini ve
birbirleriyle bağlantılarını iyi tahlil ederdi. İnsan psikolojisinden çok iyi
anlardı. Bir insanı ilk gördüğü andaki tespitleri genellikle doğru çıkardı.
Hatta kişiyi yazdığı raporlarından bile teşhis edebilme kabiliyetine sahipti.
Onunla birebir çalışan Cemaat sorumluları iyi bilirler; hiç görmediği ve
tanımadığı pek çok Cemaat mensubunu notlarından tanır, bunlarla ilgili bazen:
“şuna dikkat edin”, “şunu şu işlerde çalıştırın ki verim alabilesiniz”, “şuna şu
sorumluluğu verin”, “şuna sorumluluk vermeyin vs” şeklinde onlar hakkında
çözümler verir ve bu çözümler konusunda, görüştüğü sorumlu arkadaşları bile çoğu
kez hayrette bırakırdı. Mesela; şuna dikkat edin, buna sorumluluk vermeyin
dediği bireylerin, o esnada olmasa dahi daha sonra zafiyetlerinin ortaya çıktığı
görülüyordu.
Ş. K. adlı Cemaat mensubu bu konuda şöyle bir olay anlatır: “Şehid Rehber bir
gün köyümüze geldi. Yanında bir arkadaşı daha vardı. Köyün geneli İslam’a meyyal
idi. Şehid Rehber’in gelişini duyunca, köydeki arkadaşlar ve köyün diğer
sakinlerinden birçok kişi geldi. Şehid Rehber konuşmadı, yanındaki arkadaşı
gelenlere genel İslami konularda bir sohbet yaptı. Köylüler dağılınca ben Şehid
Rehber’e; “köylülerimiz nasıldır?” diye sordum. Bana şu cevabı verdi: “Bana öyle
geldi ki biri hariç, diğerleri iyi ve temiz insanlardır. “Hangisi diye sordum.
M… adındaki kişiyi tarif etti ve kimin oğlu olduğunu, işini vs. sormaya başladı.
Sorularına cevap verdim. “O adama dikkat edin, şüpheli bir tiptir, temiz
görünmüyor” dedi.
İşaret ettiği şahıs, gerçekten de dediği şekilde çıktı. Karışık ilişkileri olan,
sürekli karakola gidip gelen ve muhbirlik yapan biriydi. “
Devam edecek…
|