5.
BÖLÜM
CEMAATİN KURULUŞU
Şehid
Rehber ve yakın arkadaşları, Cemaat konusundaki fikirlerini somutlaştırdıktan
sonra yaptıkları ilk işlerden biri; Rasulullah’ın (sav) siyerini tektik ederek
yaşadıkları ortama uyarlamak üzere çıkarımlarda bulunmak oldu. Çünkü Şehid
Rehber; Dar–ül Erkam modeli hücresel çalışma ve Rasulullah’ın (sav) takip ettiği
merhalelere uygun bir faaliyet yürütülmesi gerektiğini, bu nedenle O’nun (sav)
mücadele hayatının iyice tetkik edilmesi ve örnek alınması gerektiğini
söylüyordu. Bu düşüncelerini ve görüşlerini Cemaat olma fikriyle
somutlaştırıyordu. Kurulacak Cemaatin de, devletin kolayca takip ve kontrol
edilebildiği yöntemlerle başarılı olamayacağına ve aynı zamanda İslam’ın sunduğu
hareket metoduna da uygun düşmeyeceğine inanıyordu.
Yaptıkları ilk işlerden bir diğeri ise; o dönemde gerek yerel ve gerekse ümmet
bazında, ulaşabildikleri İslami yapıları incelemek oldu. Bu işe girişirken,
sahip oldukları inanç ve bakış açısı yanında, diğer hareketlerden elde
edecekleri bilgilerden de istifade etmek istiyorlardı. Bu amaçla,
ulaşabildikleri grup, hareket ve Cemaatler hakkında mümkün olduğu ve imkanları
elverdiği kadarıyla bilgi topladılar, bunları bir araya getirdiler, birlikte
değerlendirip üzerinde çıkarımlarda bulundular.
Bu çalışma; ufuklarının genişlemesine, atacakları adımlar konusunda önlerini
daha da iyi görmelerine ve savundukları düşünceler konusunda kendilerine daha da
güven duymalarına vesile olmuştu. Bu arada, İman Humeyni (ra) öncülüğünde İran
İslam İnkılabı gerçekleşmiş ve bu onlara ayrıca büyük bir ilham kaynağı olmuştu.
Çünkü o zamana kadar konuştukları pek çok solcu, İslam’ın yaşam biçimi olarak
geride kaldığı, bir devlet ve yönetim biçimi olarak günümüz şartlarında tatbik
edilemeyecek kadar geri ve yetersiz olduğu, çağın ihtiyaçlarına cevap veremediği
gibi iddialarda bulunuyorlardı. Aynı zamanda gençliği de bu konuda kandırıyor,
İslam’ın pratikten ziyade teorik düzeyde kaldığını ve dolayısıyla halkların
kurtuluşu için hiçbir şey sunamadığını ve çare olmadığını dillendiriyorlardı.
1978–1979 yıllarında yaşanan bu yoğunluktan sonra, Şehid Rehber ve beraberindeki
arkadaşları, İslami bir Cemaatin kurulması konusunda son adımı atmak üzere
harekete geçtiler ve bir araya gelip Cemaatin kuruluşunu karara bağladılar.
Kuruluşunda, Cemaatin dayandığı akide, fikir ve prensipler ile ortaya koyacağı
hareket metodu üzerinde yoğun bir şekilde duruluyordu. Şehid Rehber’in,
konuşmaktan ve yazmaktan çok yapmaya önem veren yapısının da bunda temel etken
olduğu açıktır. Şehid Rehber ta baştan beri isim üzerinde durmadı, şahıs ve
isimleri ön plana çıkarmayı uygun görmedi, Cemaate herhangi bir isim takmadı,
Cemaat kavramını özellikle ön plana çıkardı.
HİZBULLAH ismi, Cemaatin kuruluşunda belirlenen bir isim olmaktan ziyade daha
sonraki yıllarda cemaat faaliyetlerinin halkın teveccühüne mazhar olduktan
sonra, halkın cemaat için kullandığı bir isim olup bu ismin güzelliğinden dolayı
cemaat de bu ismi kabullendi. Şehid Rehber bu konuda: “Bize ne kadar güzel
bir isim vermişler. İnşaallah bu isme layık olmaya çalışacağız” demiş ve bu
ismi kabul ettiğini, benimsediğini ve hatta sevdiğini ifade etmişti.
Şehid Rehber önderliğinde kurulan Cemaatin faaliyetleri başlayınca bölgede ve
özellikle Batman’da tekfircilik fikirleriyle ön plana çıkan şahıslar da vardı.
Bunlar; camilerin dırar mescidi olduğunu, Cuma namazlarının kılınamayacağını,
imamların arkasında bu camilerde namaz kılınamayacağını, toplumun cahili toplum
olduğunu, böylesi cahili toplumda kesilen etlerin yenmemesi gerektiğini, devlet
dairelerinde görev alınamayacağını vs. savunuyor ve böyle yapanları tekfir
ediyorlardı. Aynı zamanda bunlar, İslami hassasiyet taşıyıp Şehid Rehber ve
yakın çevresiyle dostluk ve arkadaşlıkları olan insanlardı. Şehid Rehber,
bunların samimi ve güvenilir insanlar olduğuna inandığı ve bunlara güvendiği
için, zaman içinde bu sivri ve tekfirci düşüncelerini terk edeceklerine ve vasat
bir çizgiye geleceklerine dair ümidini muhafaza ediyor, bunun için çaba sarf
ediyor, onlara zaman verip ilişkisini kesmiyordu. Ancak bunların fikirlerinde
ısrar etmesi, Şehid Rehber’in de böylesi tekfircilik fikir ve akımlarına karşı
çıkması ve uygun bulmaması nedeniyle, süreç içerisinde ilişkiler kesildi.
S.V. adlı Cemaat mensubu şöyle bir anı aktarmaktadır: “Bir gece, tekfirci
olarak tanınan bir grup bize misafir olmuştu. Sabaha kadar akidevi ve fikri
konuları tartışmıştık. Tartışma konusunda onlar kadar etkili olamadığımı fark
etmiştim ve bu bana bir eksiklik gibi gelmişti. Daha sonra Şehid Rehber’e o
gecede olup bitenleri anlattım ve bu konularda kendimi yetiştirmek istediğimi
söyledim. Ancak O, buna gerek olmadığını söyleyerek: ‘biz bu tartışmalarla
zaman geçirmeyeceğiz, çalışacağız, bu tartışmaların zarardan başka bir getirisi
yoktur’ dedi. Daha sonra tartıştığımız bu arkadaşlardan bazıları Cemaatin
isabetli tavrını takdir ederek içinde yer aldılar.“
Hizbullah Cemaati; gerek yerel ve gerekse ümmet bağlamında hiçbir Cemaatin
uzantısı, devamı, takipçisi veya aynısı olarak kurulmadı. Tamamen kendi şartları
içerisinde, kendi imkanlarıyla ve kendi görüş ve düşünceleri doğrultusunda
kuruldu. Laik Kemalist Rejimin yapısı, İslam ve Müslümanlara karşı tutumu ve
uygulamaları, Müslüman halkın durumu, bölgenin içinde bulunduğu şartlar,
Cemaatin kuruluşunda ana etkenler olmuşlardır.
Hizbullah Cemaatinin varlığının ana sebebi Laik Kemalist Rejim olmuş ve ta
baştan beri Şehid Rehber ve beraberindekiler, fitnenin asıl kaynağının rejimin
bizzat kendisi olduğunu, İslam’a ve Müslümanlara yönelik yasak, zulüm ve
baskıların rejimin yapısı ve yasalarından kaynaklandığını savunuyor ve
dillendiriyorlardı.
Dolayısıyla Hizbullah Cemaati; İslami sorumluluğunu ifa etmek üzere, Laik
Kemalist Rejime karşı mücadele etmek için var olmuş ve bütün fitne unsurlarını
ortadan kaldırıp Kur’an ve Sünneti esas alarak Asr–ı Saadet dönemini örnek alan
İslami bir sistemi kurmak üzere yola çıkmıştır.
Devam edecek…
|