Allah’ın adıyla!
Toplumumuz onlarca yıldır İslami bilinç ve kültürden uzaklaştırılmaya çalışılıyor. Toplum binası, bu açıdan büyük darbeler yemiş ve büyük tahribatlar yaşamıştır. Bunun neticesi olarak toplumumuz İslam’ın özüne yabancılaşmıştır.
Bu gün, Müslümanım dediği halde İslami vecibeleri tam olarak bilmeyen, Allah’a inandığını söylediği halde O’nu hakkıyla tanımayan, Hz. Muhammed’i (sav) peygamber olarak kabul ettiği halde risaletin amacını, Rasulullah’ın hayatını ve mücadelesini bilmeyen, Kur’an Allah kitabıdır dediği halde nüzulünün sebep ve hikmetlerini bilmeyen ve Kur’an’ı gereği gibi tanımayan insanların sayısı çoktur.
Bundan çok daha vahimi; Allah’ı inkar eden, İslam’ı reddeden ve Müslümanlara kötü gözle bakan insanların azımsanmayacak derecede olmalarıdır.
Kimin iman edip etmediği kendi sorunudur. Burada üzerinde durmak istediğim husus, yüzyıllardan beridir Müslüman olan bir toplumun sistematik bir şekilde kendi öz değerlerinden, İslam’dan ve İslami kültürden uzaklaştırılmaya çalışılması sonucu, bu toplum bünyesinde böyle bir tablonun ortaya çıkması, toplumun kendi dini, inancı ve öz değerlerine yabancılaşmasıdır.
Halbuki bu toplum daha önce böyle değildi. İnkarcılık yada İslam’a düşmanlık gibi bir maraza rastlanmazdı. İslam ve İslami değerlere hürmetsizlik gösterilmezdi. İslam, toplum hayatının merkezinde yer alırdı.
Ancak Laik Kemalist Rejimin kurulmasıyla birlikte İslam’a, İslami kültüre ve toplumun öz değerlerine sistemli bir şekilde saldırıldı. İslam yasaklı, Müslümanlar suçlu hale getirildi. Rejimin uyguladığı yasak, baskı ve zulümler sonucu toplum giderek İslami bilinç, kültür ve öz değerlerinden uzaklaştı. Çünkü İslami bilgi ve kültür kaynakları ortadan kaldırıldı, bu yöndeki her türlü faaliyet suç sayıldı, yapanlar cezalandırıldı.
Bununla birlikte, Komünist zihniyet ve buna dayalı mülhit örgütlerin Laik Kemalist Rejimi dahi geride bırakacak anti İslami faaliyetleri de İslami bilinç ve kültüre büyük darbeler vurdu, toplumun inanç ve ahlaki değerlerinde büyük tahribatlar meydana getirdi.
Bunların bir neticesi olarak toplumda İslam karşıtı fikir ve söylemler fazlalaştı, İslam’a hürmetsizlik arttı, İslami kültür zayıfladı ve İslam’a yabancılaşanların sayısı çoğaldı.
Onun için bu gün toplumumuzda, İslami bilinç ve kültür konusunda büyük boşluklar ve açıklar mevcuttur. Toplumun, İslami bilgi ve kültüre şiddetle ihtiyacı vardır. Bu konuda bütün Müslümanlara görev düşmektedir.
Ancak her kes kendi yanından bir şeyler yapmaya çalışarak ferdi hareket ederse ve yapılanlar bireysel çabalarla sınırlı kalırsa, hem bu işin altından kalkılmaz ve hem de istenen netice elde edilmez. Çünkü sorun bireysel, ailesel veya toplumun sadece bir kesimini ilgilendirecek şekilde küçük çaplı değildir. Aksine toplumun bütün katmanlarını ilgilendiren genel ve büyük bir meseledir.
Dolayısıyla Müslümanların da buna karşı organizeli ve sistemli hareket etmeleri gerekir. Bu bakımdan İslami hassasiyet taşıyan STK’lara da bu konuda ciddi işler düşmektedir.
Yüzyıllardan beridir Müslüman olan bu toplumu öz değerleriyle buluşturmak, en tabii hakkı ve ihtiyacı olan İslami konularda bilgilendirmek, İslami kültüre sahip çıkmak ve İslami bilinç oluşturmak için faaliyetlerde bulunmaları şarttır.
Toplumun İslami açıdan bilgilendirilmesi, İslami kültüre sahip çıkılması ve toplumda İslami bilinç oluşturulması yönündeki girişim, çaba ve faaliyetlere hiç kimsenin karşı koyma hakkı yoktur, olamaz. Bu, kim olursa olsun, resmi veya gayri resmi sıfatla olsun, birey veya kurum olsun hiç fark etmez.
Bu toplum yüzyıllardan beridir Müslümandır. Kendi dinini ve kültürünü bilmek, öğrenmek ve yaşamak onun en tabii hakkıdır. Şu ana kadar dinine, inancına, öz değerlerine, kültür ve yaşamına yönelik yapılanlar, onun en tabii haklarına yapılmış saldırılardır ve bunların hiçbir haklı gerekçesi yoktur. Bu yöndeki kanun ve resmi uygulamaların da hakikat nazarında hiçbir meşruiyeti yoktur. Asıl sorgulanması ve mahkum edilmesi gereken bunlardır.
Netice itibariyle; toplumu İslami bilgi ve kültür konusunda aydınlatma ve İslami bir bilinç oluşturma hususu, Müslümanların önünde duran önemli bir vazifedir. İslami bilinç kazanan bir toplum; salih, sağlıklı ve huzurlu bir toplum olur. Çünkü böyle bir toplumda kötülükler rahat bir şekilde yer edinemez. Fuhuş, uyuşturucu, kumar, adaletsizlik, haksız yere cana ve mala tecavüz gibi kötülükler kolayca zemin bulamaz.
İslami bilincin kazanılması, toplumun hayat bulmasına ve kurtuluşuna vesiledir.
Allah’a emanet olun.
M. ALİ NUR