Allah’ın
adıyla!
MUHBİRLEŞTİRİLENLERİN POLİS VE JİTEME BAĞLI KALMALARI İÇİN UYGULANAN YÖNTEMLER
Polis
ve jitem için muhbirleştirme faaliyetleri ne derece önemli ise,
muhbirleştirilenlerin kendilerine bağlı kalmaları ve verilen görevleri sadakatle
yerine getirmeleri de en az o kadar önemlidir. Süreç içerisinde; işlerin içine
girdikçe, şahısları, yerleri ve işleyişi tanıdıkça bu daha da önemli hale
gelmektedir. Çünkü artık bunlar, polis ve jitemin bir takım gizli
faaliyetlerine, kirli ve çirkin icraatlarına şahit olmaktadırlar. Dolayısıyla
bunlar, polis ve jitem için birer risk olarak görülmektedirler. Çünkü bunların
muhbirlikten caymaları durumunda, polis ve jitemin faaliyetlerinin deşifre
olması söz konusudur ve bu, polis ve jitemi endişelendirmekte ve korkutmaktadır,
yaptığı insanlık dışı faaliyetlerin ortaya çıkmasını istememektedir, hele
bunlara aşina olan ve yakından tanıklık eden bir muhbir tarafından deşifre
olmasına tahammül edememektedir. Bu nedenle, işlerin içine girmiş ve sırlarına
vakıf olmuş muhbirlerin çoğu, çark ettiklerinde, bir şekilde ortadan
kaldırılmakta ve yok edilmektedirler.
Bundan dolayı polis ve jitem, muhbirleri kontrolde tutmak ve kendilerine bağlı
kalmalarını sağlamak için bir takım yöntemlere başvurmaktadır. Bunlar; tehdit,
şantaj, ahlaki çöküntüye uğratma, insanlık dışı bir takım kirli ve çirkin olay
ve eylemlere bulaştırma, yüz kızartıcı fiillere bulaştırma olarak sıralanabilir.
Tehdit, şantaj ve ahlaki çöküntüye uğratma konuları daha önceki bölümlerde
detaylı olarak işlendiği için burada tekraren detaylarına girmekten ziyade,
konuyla ilgili yönlerine dikkat çekilecektir.
Polis ve jitem, muhbirleştirdiği kişilerin kendilerine sadıkane bir şekilde
bağlı kalmalarını, verilen görevleri olduğu gibi yerine getirmelerini ve
kontrollerinin dışına çıkmamalarını arzu etmektedir. Çünkü resmi ve yasal yoldan
yapamadığı pek çok kirli işi muhbirlere yaptırmakta ve bunların açığa çıkmasını
istememektedir. Bunun için de, yukarıda sıralanan yöntemlere başvurmaktadır.
İşlerin içine girmiş ve sırlarına vakıf olmuş muhbirler konusunda ise işi daha
sıkı tutmakta, onlara karşı bu yöntemler fayda vermeyince bir şekilde ortadan
kaldırarak yok etme yoluna gitmektedir.
Örneğin; daha önceki bölümlerde kendisinden bahsedilen Murat Kurtboğan, konuyla
ilgili anlattıklarının bir bölümünde şunları söylüyor: “…….Daha sonra polis
Özer, bana teşkilat içerisinde bir hainin olduğunu, hainlerin cezalandırılması
gerektiğini ve bu konu hakkında bir takım açıklamalar yaparak tepkimizi gözlemiş
idi. Ben polis Özer’in bu açıklamaları üzerine gayet rahat ve doğal bir şekilde
hele hele hainlere karşı hiçbir şekilde müsamaha edilmemesi gerektiğini ve
cezalandırılması gerektiğini ifade ettikten sonra Özer de zaten beklenen bu
tavrı sergilediğimiz için memnun olduğunu ve böyle bir hainin var olduğunu böyle
bir hainle son kez de olsa konuşulacağını bir şey elde edilemediği taktirde bu
kişiye gereken cezanın verileceğini ifade etti. Daha sonra bize aynı akşam böyle
bir kişiye karşı operasyon düzenleyeceğimizi, bu operasyonda polis Özer’in
arabanın park edileceği ıssız bir noktada bize, yani ben ve Ertuğrul’a
çıkmamızı, arabadan 15-20 metre uzaklaştıktan sonra kendisini beklememizi, bu
hainle araba içerisinde görüşmesini tamamladıktan sonra bizi çağırması halinde
hiçbir şey yapmadan arabaya dönmemiz gerektiğini, yok eğer arabadaki şahısla
dışarı çıktığı taktirde, bu kişinin öldürülmesi gerektiğini anlayacak ve bu
kişiyi öldürecektik. Bu şekilde plan yaparak polis evinden ayrıldık. Yanımızda
Ertuğrul, Özer ve ikinci bir polis memuru olduğu halde buluşma noktamız olan
halk kent santralin yanında belediyeye ait bulunan bir hurdaya-şantiyeye geldik.
Belediyeye ait bu yere geldiğimizde yaklaşık 1-75 boylarında, esmer hafif
bıyıklı, yaklaşık 28-30 yaşlarında olduğunu sandığım doğulu olduğunu müşahede
ettiğim, sonradan isminin Fahrettin olduğunu öğrendiğim bu şahsı beklediği
noktadan alıp arabaya bindirdik ve oradan uzaklaştık. Daha sonra aynı
istikametten Gözne yolu diye tabir edebileceğimiz yeni çevre yoluna doğru yol
alıp ıssız bir yerde arabayı park ettikten sonra polis Özer daha önceden
belirttiği üzere bize kendilerine müsaade etmemizi söyledi. Ben ve Ertuğrul
arabadan çıkıp 20-30 metre uzağında beklemeye başladık. Polis Özer, yanında
Fahrettin isimli bu kişiyle görüşme yaptıktan yaklaşık 15-20 dakika sonra
arabadan çıkıp bize arabaya gelmemizi ve gideceğimizi söyledi. Bunun üzerine
eylemi gerçekleştirmeyeceğimizi düşündük ve arabaya bindik. Daha sonra aynı yol
üzerinden, Gözne yolu istikametine doğru hareket etmeye başladık. Gözne’ye
varmadan önce orman işletmelerine bağlı, orman tesisleri diye adlandırılan
dinlenme tesislerinin yanından geçip yukarıya doğru bir miktar ilerledik. Issız
bir yere geldikten sonra arabayı park ettik. Arabayı park ettikten sonra Özer
aynı şekilde bana ve Ertuğrul’a kendilerine müsaade etmemizi söyledi. Biz aynı
şekilde arabadan inip 15-20 metre uzaklaşıp Özer’in son talimatını beklemeye
başladık. Özer yanındaki Fahrettin ile bir süre konuştuktan sonra, Fahrettin ile
beraber arabadan çıkıp bize doğru gelmeye başladı. Bize doğru gelişinden bu
şahsın öldürüleceğini anlamıştık. Bize doğru geldikten sonra Özer, arabanın
içerisinde çok sıkıldıklarını ima ederek gelişi güzel konuşmaya başladı. Bu
sırada Fahrettin’in çok gergin olduğunu ve çok korktuğunu fark ediyordum. Daha
sonra Ertuğrul a dönerek arabanın bagajından Fahrettin’in gözünü bağlamak üzere
göz bağı olduğunu söyleyip bunu getirmesini istedi. Ertuğrul arabanın bagajından
Fahrettin’in ellerini bağlamak üzere ip ve gözlerini bağlamak üzere göz bağı
getirdi. Fahrettin’in gözlerini bağladıktan sonra ellerini bağlamak isterken,
Fahrettin ellerinin niçin bağlandığını telaşlı bir şekilde sorduğunda, Özer bunu
merak etmemesi gerektiğini, telaşlanmamasını söyledi. Fahrettin elinden bir şey
gelmeyeceğini düşünerek ve anlayarak bizim bu hareketimize karşı tepkisini pasif
kalarak dile getirmişti. Suskunluğunu bu şekilde sürdüren Fahrettin, bizim kendi
elini ve gözlerini bağlamamıza sükut ederek yanıt veriyordu. Daha sonra Özer
sesli bir şekilde bize Fahrettin’i arabaya getirmemizi söyledi. Bunu söylerken
de Özer bize elini boğazına götürerek şahsı öldürmemiz gerektiğini ifade edip
bizden uzaklaşıp arabaya doğru ilerledi. Biz ise Fahrettin’i arabaya
götürüyormuşçasına ters bir istikamete doğru yürütmeye başladık. Ben şahsın
koluna girmiş bir vaziyette, Ertuğrul ise bizim bir iki adım arkamızda olduğu
halde ilerliyorduk. Yaklaşık 20-25 metre diyebileceğimiz bir mesafeye geldikten
sonra Ertuğrul omzuma dokunarak işaretle şahsın kolundan çıkmamı, uzaklaşmamı
söylediğinde, Fahrettin’in öldüreceğini anladım. Söylediği şekilde sanki
arabanın kapısını açıyormuşçasına sesimi yükselterek Fahrettin’in yanından bir
miktar uzaklaştım. Daha sonra sanırım iki kez Fahrettin’in başına olmak üzere
Ertuğrul silahıyla ateş etti. Fahrettin’in yüzükoyun yere düşmesi üzerine daha
ölmemiş halde iken hemen üzerini aramaya başladık. Üzerinden bir cüzdan ve bir
anahtarlık çıktığı halde ve onu o şekilde bıraktığımız gibi olay yerinden hemen
uzaklaştık….”
Başka bir örnek verecek olursak; muhbirleştirildikten sonra süreç içinde hem
polis ve hem de jitem içinde aktif görevler alan M.Y., konuyla ilgili olarak
anlattıklarının bir bölümünde şunları söylüyor: “Salih Bozkurt, bir mit
mensubuydu. Salih Bozkurt pişman olup teşkilattan ayrılmaya karar vermişti. Bunu
öğrenmiştik. Tabi ayrılması riskti ve bir çok şeyin deşifre olması demekti. Ve
bu bizim için de hiç iyi değildi. Bundan dolayı Polis bunun yok edilmesi için
bize bir sivil araba ve üç tane silah emniyet müdürlüğünden temin etti. Ve biz
günlerce yapılan takipler sonucunda Salih Bozkurt’u Batman’da, Ben, M.Ş. ve Ali
Haydar Kaya, iki tane ondörtlü ben ve Haydar Kaya aldık, Keleşi ise M.Ş. aldı.
Ve biz Batman’ın bir mahallesinde Salih Bozkurt’u kıstırıp onu çapraz ateşe
tutarak tarayarak öldürdük.”
Muhbirleştirilen kişiler; başta fuhuş ve uyuşturucu olmak üzere, kumar ve
hırsızlık gibi fiillere hızlı bir şekilde bulaştırılmakta ve ahlaki çöküntüye
uğratılmaktadırlar. Bu, onların kişiliksiz hale gelmelerine ve iradelerini
kaybetmelerine sebebiyet verirken, daha kolay kontrolde tutulabilmelerine,
verilen görevleri yerine getirmelerine ve bağlı kalmalarına da zemin
hazırlamaktadır.
Ancak her şeye rağmen, içine düşürüldüğü hale katlanamayan, durumundan razı
olmayan ve huzursuzluk içinde olup muhbirlikten kurtulmak isteyenler olmaktadır.
O zaman bunlara karşı şantaj ve tehdit yöntemleri devreye konmaktadır.
Muhbirliği bırakmaları ve verilen görevleri yerine getirmemeleri durumunda,
bulaştırıldıkları ahlaksızlıkların kameraya aldıkları veya fotoğrafladıkları
kısımlarını, özellikle de fuhuş sahnelerini şantaj olarak kullanıp deşifre
etmekle tehdit etmektedir. Ayrıca öldürmekle, ailelerine zarar vermekle ve
onlara yaptırdığı insanlık dışı eylemleri kullanarak yakalatıp ağır cezalara
çarptırmakla tehdit etmektedir. Böylelikle onları sindirmeye ve kontrollerinde
tutmaya çalışmaktadır.
Bunların yanısıra, muhbirleştirilen kişileri geri dönülmez bir hale koymak için
onları çirkin ve kirli işlere bulaştırmakta ve böylece zorunlu bir bağımlılık
içine sokmaya çalışmaktadır. Bunun için de onlara bir takım olay ve eylemler
yaptırır, ahlak dışı fiillere bulaştırır.
Allah’a emanet olun.
M. ALİ NUR
|