Allah’ın
adıyla!
MUHBİRLEŞTİRİLENLERE UYGULANAN PROSEDÖRLER VE VERİLEN EĞİTİMLER
Şu
ana kadar bu çalışma içinde verilen bilgilerden de anlaşıldığı üzere,
Muhbirleştirilen kişilere; muhbirlik için hedef olarak seçilmelerinden, her
türlü ahlak dışı, çirkin ve kirli olay ve eylemlere bulaştırılmalarına kadar
uygulanan muamelelerin tümü, ilgili birim içinde sorumluluk silsilesi dahilinde,
bilinçli ve sistemli bir şekilde yapılmaktadır. Hepsine, durumlarına göre bir
prosedör uygulanmakta, bazılarına çeşitli alanlarda eğitim verilmektedir. Bu
muhbirlere birbirinden farklı prosedörler uygulanmakla ve durumlarına göre
eğitime tabi tutulanlar ve tutulmayanlar olmakla birlikte, bunlar; her birisinin
içinde bulunduğu ortam, şartlar, toplum içindeki konumları, işleri, sahip
oldukları kişisel özellikler ve çalıştırılacakları alanlar göz önünde
bulundurularak yapılmaktadır. Dolayısıyla hepsine uygulanan prosedörler aynı
değildir ve hepsi eğitime tabi tutulmamaktadır. Aynı zamanda eğitime tabi
tutulanların tümü de aynı eğitimleri görmemektedirler.
Muhbirleştirilenlerin karşılaştıkları şeyler ve gördükleri muameleler ne kadar
çok bilinirse, polis ve jitemin bu alandaki faaliyet ve uygulamaları da o oranda
bilinir ve tanınır. Polis ve jitem ne kadar çok bilinir ve tanınırsa, onlara
karşı korunmak da o derece kolay olur. Bu bakımdan, muhbirleştirilenlere
uygulanan prosedörler ve verilen eğitimler konusuna değinmekte fayda vardır.
MUHBİRLEŞTİRİLENLERE UYGULANAN PROSEDÖRLER
Muhbirleştirilen kişilerin durumu ne olursa olsun, mutlaka tabi tutuldukları bir
prosedör vardır. Bu muhbirlerin tümü, aynı prosedörlere tabi tutulmamakla
birlikte, hepsi aynı sınıfa dahil edilmemekte ve aynı resmiyete tabi
tutulmamaktadırlar. Hatta bir kısmı, resmiyete hiç sokulmamakta, gayri resmi bir
statüde tutulmaktadır.
Bu çalışmanın 4. bölümünde de geçtiği üzere, muhbirler dört kısımdır. Bunlar:
Resmi muhbir veya eleman (Buna, yardımcı istihbarat elemanı denmektedir);
kendisiyle çalışan memurun istihbaratçı olduğunu ve kendi pozisyonunu bilerek
muhbirlik işini yapan kişidir. Kendisine, teşkilat mensubu olarak resmi bir
pozisyon verilmiştir.
Gayri resmi muhbir; kendisiyle çalışan memurun istihbaratçı olduğunu ve kendi
pozisyonunu bilerek muhbirlik yapan kişidir. Ancak kendisinin resmi herhangi bir
pozisyonu yoktur.
Gönüllü muhbir (veya işbirlikçi); birlikte çalıştığı memurun istihbaratçı
olduğunu bilen, gönüllü bir şekilde bilgi vererek onunla işbirliği yapan ve
istihbarat teşkilatına mensup olmayıp resmi bir pozisyonu olmayan kişidir. Bu
kişilere işbirlikçi de denir.
Gizli muhbir; istihbarat memurunun kendisiyle görüşerek ve konuşarak bilgi
aldığı ve kullandığı kimsedir. Bu kimse, bilerek muhbirlik yapmamaktadır. Bu
tipler, aslında birer haber kaynağıdır.
Muhbirlerden; resmi olanlara aylık ücret, gayri resmi olanlara da memurlar
tarafından yaptıkları iş karşılığında değişen miktarlarda para verilir.
Resmi olan muhbirlere; aynı zamanda resmi işlemler uygulanmakta, kayıtları resmi
olarak tutulmakta, aylıkları resmi olarak verilmekte ve bunlardan bazıları,
belli bir zaman sonra memur sınıfına alınmaktadır. Gayri resmi olan muhbirlerin
ise, resmi açıdan herhangi bir pozisyonları ve statüleri olmamakla birlikte,
ilgili birim içinde vaziyetleri, irtibatları, yaptıkları faaliyetler vs
bilinmekte, tutulmakta ve takip edilmektedir. Yani bunlar, ilgili istihbarat
birimi içinde gayri resmi bir statüde bulunurlar.
Dolayısıyla muhbirlere uygulanan prosedörler de, sahip oldukları statü ve
pozisyona göre şekil almaktadır. Bunlara birkaç örnek verecek olursak;
Örneğin; hem polis ve hem de jitem ile çalışan Ali Haydar Kaya, resmi olarak
kaydı tutulmuş, belli bir süre sonra memur olarak göreve alınmış, sicil numarası
verilmiş ve beylik tabancası tahsis edilmiştir. MİT mensupluğuna alınmasıyla
ilgili uygulanan prosedörler konusunda şunları söylemektedir: “……. Orada
bana, özerinde ‘Milli İstihbarat Teşkilatı Mensuplarına Üyelik Formu’ yazılı bir
kağıt verdi, o kağıdın altında da özgeçmiş yazılı idi. Kendi el yazımla
doldurmamı istedi. Kağıdın özerinde kimlik bilgilerim ve hangi alanlarda çalışma
yapacağım, herhangi bir örgüte mensup olup olmadığım, mensupsam kim tarafından
yerleştirildiğim, tahsil durumumun derecesi ve askerlik durumumla ilgili sorular
vardı. Ve ben özgeçmişimi kendi el yazımla yazarak imzaladım. Adımı ve soyadımı,
imzamı atıktan sonra, sağ alt köşede ‘okudum/kabul ediyorum’ ibaresi vardı ve
sağ üst köşede de fotoğraf yapıştırmak için de bir yer vardı. Kağıdı imzalayıp
verdikten sonra Polis onu ince bir dosyaya takarak, beraber getirmiş olduğu
sağlık raporlarımla birlikte dosyalayarak bir kasaya koyup orada Kazım isimli
birisine seslenerek, ‘Kazım bu dosyaları en kısa zamanda yerine ulaştırırsın’
dedi. ……. , “
Ali Haydar Kaya, bahsettiği bu formu doldurduktan sonra onay almış ve memur
olarak göreve başlamıştır.
Polis istihbaratı ile muhbir olarak çalışan ve belli bir müddet sonra memur
sıfatıyla görev verilen İ. A. , resmi muhbirliği ile ilgili işlemleri konusunda
şunları söylüyor: “……Bülent bana dedi şu evrakları hazırla; dört tane
vesikalık fotoğraf, nüfus kağıdı fotokopisi, ikametgah, bu muhtarlıktan çıkan
nüfus cüzdanı sureti, bunları dedi hazırla getir gel. Ben sana hazırla getir
derken, bunları hazır tut dedi. Ben senden isteyeceğim. Tamam dedim. Bunun
üzerinden aşağı yukarı bir hafta veya on gün kadar geçti. Evraklar hazır mı diye
Bülent sordu. Ben hazır dedim. Gün verdi, o günde ben evraklarla beraber gittim.
Bülent’le beraber Gayrettepe’ye gittik. O zaman vatan caddesindeki emniyet
müdürlüğü daha yoktu. Kapıdan girdik, ikinci kata çıktık. İkinci katta beni
büyük bir salona aldılar. Salon öyle brifing odası şeklinde diyeceğimiz, büyük
toplantı odaları şeklinde diyebileceğimiz bir salondu. Büyük bir masa vardı. On,
on iki tane sandalye vardı etrafında. Beni oraya oturttular. Bülent böyle bir
kaç sandalye öteye oturdu. Rıdvan önüme bir form bıraktı. Üstünde başvuru formu
yazıyordu. Böyle karton şeklinde tek sayfalık önlü arkalı sorular vardı.
Sorulardan ziyade hakkımda bilgiler içeriyordu. Ön tarafına fotoğrafımı
yapıştırdı. Kısa bir şekilde öz geçmişim ile ilgili bilgiler isteniyordu, işte
adı soyadı, doğum tarihi, doğum yeri, baba adı, oturduğu yer, oturduğu yer
bilgileri, nüfus kağıdı dökümü bilgileri, okul durumu, hangi guruplara yakın
olduğu, hangi guruplarla birlikte olduğu…gibi sorular vardı.
Bu doldurduğum formu, yanımda getirdiğim evrakları, fotoğrafları, hepsini bir
arada bir muşamba dosyanın içine koydular. Rıdvan dedi bunu üstümüze sunacağız,
büyük ihtimalle de kabul görür ve sen de artık bu sıfatla çalışırsın dedi…. “
İ. A. , polis memurluğuna alınmasıyla ilgili olarak da şunları söylüyor: “….
Kenan, artık benim pozisyonumun değişeceğini söyledi. Bundan sonra bana farklı
görevler yükleyeceklerini, artık benden farklı işler beklediklerini söyledi. Ne
olacağım dedim. Yani daha bunun ötesinde daha ne yapabilirim ki, öğrendiğim her
şeyi size getiriyorum dedim. Bundan sonra yapacağın iş dedi, benimle de olan
bağlantın kesilecek. Seni polis memurluğuna alacağız dedi. Bunun için dedi bir
mülakat geçireceksin. Bundan sonraki amirin de ben olmayacağım. Eğer mülakatta
başarılı olursan, polisliğe kabul edileceksin. Gayrettepe’ye gelmemi söyledi.
Orda benimle mülakat yapacaklarını söyledi. Ben gittim, Kenan’ın yanında Faruk
diye başka bir vatandaş vardı. Bu Faruk denen şahsı daha önce İstanbul Tıp
Fakültesi etrafında birkaç sefer görmüştüm. Sima olarak yabancı değildi. Hatta
ben muhbirliğe başlamadan önce, Bülent ile beraber otururken gelip bir iki kez
bizimle sohbet eden biriydi. Faruk ile karşılaşınca ben biraz şaşırdım. Kenan
bizi bir odaya götürdü. İçinde bir masa vardı, Faruk karşıma oturdu. Kenan dedi
bundan sonra gereken bilgileri bu arkadaş sana verecek. Önüme daha herhangi bir
şey koymadan önce Faruk dedi polis olma hakkında ne düşünüyorsun? Ben dedim
kendimi bu güne kadar zaten hep polis olarak görmüşüm ve öyle zannediyorum.
Hayır dedi, sen bu güne kadar polis değilsin. Daha bundan sonra polis olacaksın.
Dedi bir statün yok. Aldığın düzenli bir maaş yok. Yaptığın sabit bir iş yok.
Bundan sonra sana öyle bir görev vereceğiz ki, dedi çok az polise nasip oluyor.
Çok az polisin yaptığı bir görev yani. Yani beni muhbirliğe aldıkları günden
itibaren, hayatım üzerinde bütün programın yapılmış olduğunu ve gelişmelerimin
takip edildiğini söyledi. Daha sonraları düşündüğüm zaman çıkardığım sonuç
buydu. Yani nasıl gelişim seyredeceğimi aşağı yukarı tahmin etmişler. Benim
polisliğe alınmamı belli ki programlamışlardı ve beni buna hazırlamışlardı.
Emniyet teşkilatının adam alması üç şekilde oluyor. Bunun birinci şekli sınavla
böyle senenin belli zamanlarında sınavlar açarlar. İhtiyaç hasıl olduğu zaman.
Normal polis memuru veya karakol polisi şeklinde polisler bu sınavlarla seçilir.
Bunlar çok fazla etkisi olmayan işte devletin memurudur. Bunun dışında benim
pozisyonumda olan, hani muhbirlikten gelip de sonradan devşirme diyebileceğimiz
şekilde polisler var. Bir de üçüncü şekil olarak polis kolejlerinden mezun olmuş
polisler var. Bunlar zaten direk emniyet teşkilatına komiser yardımcısı şeklinde
dahil oluyorlar. Bu saydığım üç gurup içerisinde unvan olarak, yetki olarak
yükselmeye müsait olan son bahsettiğim insanlardır. Yani emniyetin kolejlerinden
mezun olmuş, polis kolejlerinden mezun olarak gelen insanlardır. Böyle kısa bir
bilgi de verdikten sonra tekrar kendime döneyim.
Faruk benle bir mülakat yaptı. Sözlü bir mülakat yaptı. İşte demin bahsettiğim
gibi polislik hakkında neler düşündüğümü söyledi. Ben zaten polis olduğumu
zannettiğimi söyleyince yok dedi, o kadar kolay değil, o kadar basit değil.
Yaptığım çalışmaların başarılı olduğu için emniyetin artık beni kendi bünyesinde
görmek istediğini söyledi. Zaten başka bir çıkar yolum da kalmamıştı. Artık bu
kadar yol aldıktan sonra bu yoldan geri dönüşün olmadığı, hani daha önce
demiştim ya artık bataklığa girmiştim, artık belime kadar saplanmış bir
pozisyondaydım. Bu mülakatta devlet hakkındaki görüşlerimi sordu. Bildiklerimi
anlattım. Dedi bu konu hakkında senle daha sonra görüşeceğiz ve görüştüğümüz
zaman çok farklı şeyler konuşacağımıza eminim dedi. Sadece bu kadar değil devlet
dedi. Bu sözlü mülakatta benim polis hakkındaki görüşlerim ve polislik mesleği
hakkındaki görüşlerim üzerinde çok duruluyordu. Daha sonra yazılı bir mülakat
yaptılar. Yani sınav şeklinde değil de görüşlerimi, bu güne kadar yaptığım
çalışmalar hakkında bilgi istediler. Açıktan yapmadı ancak, bu sözlü mülakatta
sesimin kaydedildiğini fark ettim. Daha sonra seninle bu konu hakkında tekrar
görüşeceğiz dediler ve oradan ayrıldım. Bir müddet sonra gitmemi söylediler,
gittim, Faruk’u sordum. Beklememi söylediler. Kendisi geldi yine beni aynı odaya
götürdü. Bundan sonra dedi, bizim kayıtlı polis memurusun. Önüme bir dosya attı.
Üzerinde …. . şeklinde bir numara vardı. Daha önce muhbirlikten gelen kodum
devam ediyordu. Bir kimlik hazırlamışlardı, üzerinde fotoğrafım vardı. Kimliği
almak istediğimde hayır dedi. Dosyayı kapattı. Önümden aldı. Seninle dedi, biraz
konuşacağız. Seni biraz bilgilendirmem gerekiyor dedi. Sen dedi polisliğe
başladın, kabul edildin. Ve bundan böyle yapacağım işler hakkında benimle
konuştu……. . “
Muhbirleştirildikten sonra, resmi muhbir olarak çalıştırılan, kendisine düzenli
olarak maaş verilen ve kart çıkarılan B. A. , bu konuda şunları söylüyor: “….
. Ondan sonra Muratla diyaloğa geçtim. Murat benden öz geçmişimi istedi.
Kendisine teferruatlı olarak yazıp verdim. Sonra benden 4 adet fotoğraf istedi.
Bunları da daha sonra çekip kendisine verdim. Daha sonra bana bir form
hazırlamıştı, bunu benin yanımda, bana sorarak doldurdu ve bazı evraklarla
birlikte bir dosyaya koydu.
Her ay bana maaş verdiğinde, bu dosyaya kaydedildiğini söylüyordu. Çünkü bana
verdiği paraların karşılığında imza atıyordum. Odasına gittiğimizde bana bazen
birkaç tane toplu olarak attırıyordu. O zaman ………. kadar para alıyordum. İki yıl
sonra ……. . kadar yükseldi…. . “
Allah’a emanet olun.
M. ALİ NUR
|