Allah’ın
adıyla!
TOPLUMDA İÇKİ VE UYUŞTURUCUYU YAYMA ŞEKİLLERİ
Laik Kemalist Rejimin, toplumun inanç ve ahlaki değerlerini tahrip edip sosyal
dokusunu bozarak uyutmak, sindirmek ve böylece rahat bir şekilde kontrol edip
idare etmek için uyguladığı yöntemlerden biri de içki ve uyuşturucuyu toplumda
yaygınlaştırmaktır.
 Yüzde
doksan dokuzu Müslüman olduğu halde, toplumda içki üretiminin serbest olduğu,
hatta devlet eliyle teşvik edildiği, bunun için fabrikalar kurulduğu, tekel
kurumunun bütün il ve ilçelerde kurulup buralarda içki satışının bizzat devlet
eliyle yapıldığı göz önünde bulundurulduğunda, içkinin devlet desteğiyle
toplumda yerleştirildiği ve yaygınlaştırıldığı açıkça görülmektedir.
İller bir yana, ilçeler ve hatta pek çok köyde dahi; lokantalarda ve
kahvehanelerde içki kullanımının sıradan bir hal aldığı, parklarda, büfelerde,
mahalle bakkallarında satılması ve dolayısıyla sokaklara kadar içki satışının
yaygınlaşması tesadüf eseri olmadığı gibi, arz–talep diye bilinen bir halin
neticesi de değildir ve bu, tabii bir durum olarak da ifade edilemez. Aksine,
bilinçli ve sistemli bir şekilde yapılan bir çalışmanın neticesidir. Polis ve
jitemin ise bunda rolü büyüktür.
Polis ve jitem; içki satılan ve içilen yerlerin açılması ve yaygınlaşması
hususunda açıkça ve doğrudan rol alırken, gençler arasında içki kullanımının
yaygınlaştırılması, uyuşturucu alım satımının yapılması ve kullanımının
yaygınlaştırılması hususunda ise dolaylı olarak rol almaktadır. Muhbirleri bu
alanda çokça kullanmakta, işbirlikçilerden çok istifade etmektedir.
Muhbirler ve işbirlikçiler vasıtasıyla; uyuşturucuları okulların önlerine kadar
gönderiyorlar. Okul öğrencileriyle arkadaşlık adı altında ilişki kuruyorlar
önce, daha sonra uyuşturucu verip alıştırıyor ve kullanıcı haline getiriyorlar.
Mahalledeki gençlerle evvela bir çevre oluşturuyorlar, sonra kahvehanelere,
barlara, pavyonlara götürüyorlar, buralar üzerinden fuhuş, içki ve uyuşturucuya
alıştırıyorlar. İçki ve uyuşturucuya alıştırılan her bir genç ise, bunların
yaygınlaşması noktasında toplum bedeninde bir tümör görevi görmeye
başlamaktadır.
Polis ve jitem, uyuşturucu konusunda herhangi bir sıkıntı çekmemektedir. Çünkü
kendi elemanları ve muhbirleri vasıtasıyla bu işin içinde yer almakta, hatta
sevkiyatını ve alış–verişini dahi yapmaktadır.
Örneğin; daha önce de geçtiği üzere Murat Kurtboğan bu konuda şu bilgileri
vermektedir: “……. . Yine bir sefer, polis Özer bana, yanında Necip, Ertuğrul
ve daha sonradan isminin Rasim olduğunu öğrendiğim ve itirafçı olan bir şahısla
şehir dışına gitmemiz gerektiğini söyledi. Bunun üzerine Rasim, Ertuğrul ve
Necip olduğu halde işadamı S……ye ait bir mersedese binerek Diyarbakır’a gittik.
Diyarbakır Bağlar semtinde, Fatih mahallesinde birahane işleten M………. isimli
şahısla buluştuk. Oturup bir müddet konuştuktan sonra Necip, mersedes anahtarını
M……ye verdi ve ondan da bir reno marka taksi anahtarını aldı. Yani arabalar
takas edildi. Oradan ayrılıp dışarıda yemek falan yedik ve akşam otelde kaldık.
Ertesi gün tekrar birahane çalıştıran M……. nin yanına geldik ve tekrar
arabaların anahtarlarını değiştirdik ve oradan ayrılıp mersedes ile yola çıktık
ve Mersin’e geldik. Geldikten sonra polis Özer bana söyledi, biz uyuşturucu
sevkiyatı yapmıştık. O zaman bilmiyordum. Ancak aynı bu yolla ben üç sefer bu
işi yaptım…. “
A. B. ; ise verdiği bilgilerin bir bölümünde şunları söylüyor: “……Hakan,
Mustafa ve Murat polis’le beraber Sarı gaziye, işte içmeye gidiyorduk. İçki
içmeye alıştırdılar beni. Ondan sonra işte, Laleli’ deki şeylere, Lale
Aksaray’daki pavyon’lara, barlara filan götürdüler beni. Bu tür şeylere de
alıştırdılar beni. Sarı Gazi’de Küşan restoran vardı. Küşan restorana
gidiyorduk. Küşan restoranda işte içki filan içiyorduk. …. “
Yine A. B. , verdiği bilgilerin bir başka yerinde şöyle diyor: “……….
Diyarbakır genelinde polis, esrar satan insanlarla diyalogtadır. Esrar satan
yerler olarak ben Hançepek ve Bağları biliyorum. Oraları iyi biliyorum. Bunlar
zaten polisten habersiz yapamazlar ve yapmıyorlar da. Polis de bunların çoğuna
göz yumuyor ve onların önemli adamlarıyla diyalog içindedir. İsterse hepsini
yakalayabilir, ama hesabına gelmiyor, çünkü onlardan istifade ediyor. Para
desen, polisten gizli bu işi yapanların bulunması ve yakalanması desen, toplumun
gençlerini zehirleme desen, istihbarat toplama desen, bütün bu konularda
onlardan istifade ediyor, daha ne, niçin yakalasın ki……”
A. B. , verdiği bilgilerin bir başka yerinde şunları söylüyor: “……. . Ve
ondan sonra benden gençlerle ilgilenmemi istedi. Gençleri kıra, topa bu gibi
yere götürmemi istedi. Ve daha sonra ben kendi akrabalarım olan gençlerle
ilgilenmeye başladım. Ben bu gençlerle ilgilendim, bu gençler artık raydan
çıktı. Raydan çıktı yani artık kahve köşelerinde oturuyorlar, içki içiyorlar,
kumar falan oynuyorlar, artık camiye falan da gitmiyorlardı…. “
Allah’a emanet olun.
M. ALİ NUR
|
