Allah’ın adıyla!
Peygamber Sevdalıları Platformunun organize ettiği Kutlu Doğum Etkinliklerinin her geçen yıl giderek daha yaygınlaştığına ve daha büyük kitleleri bir araya getirdiğine şahit olmaktayız. Özellikle bölgede köy ve mezralara kadar geniş bir alana yayıldığını ve bölge halkının büyük teveccüh gösterdiğini müşahede etmekteyiz.
Bu kadar büyük kitlelerin bir araya geldiği alanlarda, Türkiye’de alışılagelmişin aksine hiçbir olay ve taşkınlığın yaşanmaması; organizenin iyi yapıldığının, disiplin, düzen ve kontrolün iyi sağlandığının ve katılımcılarla organize unsurlarının uyum içinde hareket ettiklerinin işaretidir.
Türkiye’de bu yoğunluk ve bu kalabalıkla böyle disiplin, düzen ve uyum içinde gerçekleştirilen organizasyonları görmek mümkün değildir. Bu bakımdan bu Kutlu Doğum Etkinlikleri her yönüyle istisna olduğunu göstermektedir.
Ancak böylesine büyük organizasyon ve büyük halk kitleleri, medya organlarında yer almamaktadır. Bu yıl bazı TV kanalları bahsettiler, o da sadece Diyarbakır’dan ve çok kısa bir şekilde. Türkiye’de üç kişinin bir araya gelip bir basın açıklaması bile yapması veya bir yerde yüz kadar insanın bir araya gelip bir etkinlik tertiplemesi basın ve yayın organlarının neredeyse tamamında ve dakikalarca yayınlanırken, bu etkinliklerde yüzbinler bir araya geldiği halde bunun görmezden gelinmesi nasıl izah edilebilir?
Türkiye’deki malum medya organları bilinçli olarak buna karşı kayıtsız ve sessiz kalmakta, gerek iç ve gerekse dış kamuoyunu haberdar etmek istememektedirler.
Elbette ki bunun bir takım sebepleri vardır. Bu sebeplerden birkaç tanesine işaret etmek istiyorum.
1 Kutlu Doğum Etkinliklerini organize edenlerin çoğunluğu, Hizbullah davasından yakalanıp gözaltına alınmış ya da ceza almış şahıslardır.
2 Bu, rejimin derin unsurlarını rahatsız etmektedir. Bu nedenle başta laik medya organları olmak üzere malum çevreleri uyarmakta, yönlendirmekte ve bu haberleri vermelerini engellemektedirler. Aynı zamanda vermek istedikleri haberleri, amaçlarına hizmet edecek şekilde yanlı ve çarpıtarak vermelerini sağlamaktadırlar.
3 Doğrudan kendi güdümlerinde olmayan veya kendileriyle birlikte hareket etmeyen basın ve yayın organlarına da gözdağı vermekte, hem direkt ve hem de dolaylı yollardan engellemeye çalışmaktadırlar.
4 Hal böyle olunca, laik medya organları Kutlu Doğum gibi etkinliklere gözlerini kapatıp ya hiç vermemekte veya yanlı ve çarpıtarak vermektedir. İslami olarak tanınan bazı medya organları ise, kısmen rejim unsurlarının aleyhteki propaganda faaliyetlerinin etkisinde kalıp kanmaktan, kısmen de korkup sinmekten, ya onların istediği tarzda bir tutum sergiliyorlar veya hoşlanmadıkları şeyleri yapmaktan kaçınıyorlar ve bu tür haberlere onlar da gözlerini yumuyorlar.
5 Sol kesim ve sol basına gelince, bunlar da İslam’a ve Müslümanlara karşı besledikleri düşmanlık duygularıyla hareket etmekte, İslam ve Müslümanların lehine cereyan eden hiçbir hadiseyi ve dolayısıyla Kutlu Doğum gibi büyük etkinlikleri görmezden gelmektedirler. Ellerinden gelse hiç kimsenin bunları görmesine ve duymasına müsaade etmezler ve engellemeye çalışırlar.
Bunlar işin bir yanı.
Şimdi buna bir de bölge ve bölge halkı açısından bakalım.
Bölge halkı, etkinlik faaliyetlerini organize edenleri biliyor ve tanıyorlar. Aynı ortamda yaşıyor ve aynı havayı teneffüs ediyorlar. Komşu, akraba veya en azından hemşehridirler. Olup bitenleri en yakından görüyor ve müşahede ediyorlar.
Dolayısıyla meydanları dolduran yüzbinler, bölge ve bölge halkı açısından bir takım hakikatleri de gözler önüne sermektedir. Bunlardan bir kaçını zikredecek olursak;
1 Meydanları dolduran yüzbinler, bu faaliyetleri organize edenlere inanmakta ve güvenmektedir. Çünkü yapılan etkinliklere bilerek iştirak etmekte ve faaliyetlerde isteyerek yer almaktadır. Daha doğrusu bilerek ve isteyerek sahip çıkmaktadır.
2 Kemalist rejim ve mülhit örgütün yıllardan beri İslami faaliyetler ve Müslümanlar aleyhinde yaptıkları gerek sözlü, gerek yazılı ve gerekse fiili icraatlara, anti propagandalara ve iftiralara rağmen, yüzbinlere varan halk kitlelerinin etkinlik ve faaliyetlerde yer alıp meydanları doldurmaları, bunların hiçbirine inanmadıklarını açıkça göstermektedir.
3 Yapılan organizasyonlarla yüzbinlere varan halk kitlelerinin bir araya gelmesi, disiplin, düzen ve uyum içinde hareket etmesi, büyük, etkin ve aktif bir gücün göstergesidir.
4 Meydanları dolduran yüzbinler, halkımızın İslami kimliğe sahip çıktığının ve yüzbinlerin doldurduğu meydanlar, halkımızın İslami kimliğinin göstergesidir.
Dolayısıyla; bölge halkının İslam’a ve İslami faaliyetlere sahip çıktığını ve Müslümanların, bölgenin etkin ve aktif gücü olduğunu ve bölgenin geleceğini belirlediğini artık her kesin kabul etmesi gerekir. Görmezlikten gelmekle, kötüleyip karalamakla gerçekler değişmez.
Allah’a emanet olun. M. ALİ NUR
|