Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

BÖLGEDE YAŞANAN OLAYLAR NEYİN HABERCİSİ. / M.ALİ NUR
22 Temmuz 2007 seçimlerinden sonra Kürdistan bölgesinde çok kirli ve bir o kadar da karanlık oyunlar yumağı sahneye sürülmüş görünmektedir. Oynatanlar ile oynatılanların iç içe geçtiği bu karanlık, karmaşık ve kirli oyun, önümüzdeki sürecin sancılı geçeceğini açıkça ilan etmektedir.

Söz konusu bu kirli oyunun oluşum sürecinde meydana gelen olaylar zincirinin önemli halkalarına bir bakalım.

Hatırlanacağı üzere, 22 Temmuz günü yapılan seçimlerde AKP bölge genelinde %56 dolaylarında oy almıştı. DTP ise, hedeflediği 35 milletvekili sayısına ulaşamamış, 23 milletvekili çıkarabilmişti.

Seçimin ardından Tayyip Erdoğan kendi tabanına seslenerek; “Sizden bu belediye seçimlerinde İzmir ve Diyarbakır belediyelerini istiyorum, bunun için şimdiden çalışın” demişti.

Bunun ardından; başta D.Bakır Büyükşehir belediye başkanı olmak üzere, DTP’lilerden bu söyleme sert tepkiler gelmiş ve “D.Bakır kaledir, kaleyi kaptırmayız” türünden söylemlerini her platformda dile getirmişlerdi. Bu konu üzerinde AKP ile DTP arasında hiç kesilmeyen bir söz düellosu sürüp gitmişti.

Abdullah Öcalan; AKP’nin bölgeden aldığı oylara öfkelenmiş ve endişe içine girmişti. AKP’nin bölgede aldığı oyları, bölgenin bir gücü ve büyük bir tabanı olan Hizbullah cemaatine bağlamış ve onu kendi tabanına açıkça hedef olarak göstermişti. Hizbullahı unutmayın, unutturmayın demişti.

Bu gelişmeler sürecinde; Şırnak’ın Hemekan köyündeki, yedisi korucu 12 köylünün bir minibüs içinde öldürülmesi, Gabar Dağı’ndaki 12 askerin ölümü ve Dağlıca olayları yaşanmıştı. Bu olayları PKK üstlenmişti.

Kurban bayramında, şu ana kadar örneği görülmemiş bir şekilde Fethullah Gülen’e bağlı yaklaşık 1400 kadar iş adamı, bir televizyon kanalının programı eşliğinde adeta bölgeye çıkarma yaparak, orada binlerce kurban kestirmiş ve fakir ailelere dağıttırmışlardı. Kürt halkına da sıcak mesajlar göndermişlerdi.

Dağlıca’daki olay ise, Ordu ve Hükümet tarafından bardağı taşıran son damla olarak ifade edilmiş ve sınır ötesi harekat kararı alınmıştı. Çünkü PKK, Dağlıca'daki tabura saldırmış, 12 askeri öldürmüş ve 8’ini de rehin alıp sınırın ötesine götürmüştü.

Havadan yapılan saldırılar PKK tarafından tepkiyle karşılanmış ve buna misilleme olarak şehirlerde sansasyonel eylemlere girişme yoluna gidilmişti. Ocak 2008’in ilk haftasında D.Bakır’da bir dersanenin önünde araç yüklü bomba patlatılmış, biri sivil 5 de öğrenci hayatını kaybetmişti. Bu olay, pek çok kesim tarafından tepkiyle karşılandığı için, PKK özür beyan etmişti.

Bu arada; bir yandan ordu ve hükümet içinde kara harekatı dillendirilirken, diğer taraftan da PKK içinden operasyonları durdurmanın çabaları sürmekteydi. Aysel Tuğluk; Kemalistler, sol, muhalif ve aydın diye nitelediği çevrelere seslenerek “Cumhuriyet'in savunucuları olduklarını iddia edenler gerçekten samimilerse Kürtlerle hesaplaşmaktan vazgeçip, kendileriyle hesaplaşacağı aşikar gerici güçlere karşı Kürtlerin desteğini aramalıdır” diyordu ve asıl tehlikenin Müslümanlar olduğunu, kendilerinin ise Kemalistlerle analaşabileceğini açıkça ilan ediyordu. Bundan kısa bir süre önce Abdullah Öcalan da aynı ifadeleri kullanmış, ayrıca anayasa çalışmaları esnasında da “Anayasada Kürtlerin demokratik bir şekilde varlığı kabul edilsin, iki ay içinde silahlı güçleri dağdan indiririm” demişti. Öte taraftan; Kandil’deki PKK yetkililerinden de silahı bırakabilecekleri yönünde sesler geliyordu, hatta Taraf Gazetesi yazarı Yasemin Çongar'ın Talabani ile yaptığı röportajına göre PKK yetkilileri Talabani'den şu isteklerde bulunmuşlardı: ''Eğer bir Genel Af çıkarılırsa bizler silahları bırakmaya hazırız. Hatta bizler silahlarımızı Amerika güçlerine yada Irak hükümetine teslim edebiliriz. Yeter ki onlar kabul etsin.”

Yine bu arada Türkiye; ABD başta olmak üzere Rusya, AB, İsrail ve Ortadoğu ülkeleriyle temaslar içerisindeydi. Özellikle ABD ile yoğun bir temas dönemi içine girmiş, aralarındaki soğukluk yerini sıcak mesajlara bırakmıştı.

22 Şubat gecesi ise TSK karadan harekat başlatmıştı. Bunun üzerine PKK; “Metropolleri cehenneme çevirin” talimatı vermiş ve asker, polis, AKP veya devletin diğer kurumları içinde yer alan yada bu kesimlerle işbirlikçi olarak değerlendirilen Kürtleri öncelikli hedef olarak göstermişti.

Bu gelişmelerden sonra PKK’liler, Şubat ayı içinde bazı il ve ilçelerde gösteriler düzenlediler. Bu gösterilerde, AKP’ye oy verdikleri iddia edilen Müslüman kesim ile PKK’ye oy vermeleri beklendiği halde vermedikleri düşünülen halkın dükkanları, sivil bazı dernek ve vakıflar kundaklandı, yağmalandı, arabalar ateşe verildi, halka saldırıldı.

Yapılan operasyonlardan sonra ise; başta AB ülkeleri olmak üzere, daha önce tepki gösteren hiçbir kesimden, sanki anlaşmışlar gibi olumsuz tepki gelmedi.

Şimdi bütün bunları göz önünde bulundurarak, kendimize şu soruları soralım.

PKK tarafından; genel af ve Kürt kimliğini tanıma karşılığında silahtan tamamen vazgeçileceği ilan edildiği halde, neden bu konuda hiçbir adım atılmadı ve Ordu tek seçenek olarak operasyon yapmayı seçti?
Ordu, bu tavır ve icraatlarıyla PKK’yi dağdan indirip (silahtan arındırıp) tamamen legal ve siyasi faaliyetlerle sınırlı kalmaya mı zorluyor?
Ordu, bölgede bir kaos ve çatışma ortamı oluşturarak Hizbullahi Müslümanları, AKP tabanını ve PKK’yi bu çatışma ortamına çekerek bir taşla üç kuş mu vurmak istiyor?
ABD, daha önce PKK konusunda fiili bir desteğe yanaşmazken ne oldu da bu sefer bilfiil işbirliğine girdi? AB ülkeleri PKK’ya daha önce yapılan operasyonları eleştirir ve tepki gösterirken ne oldu da bu sefer çark ettiler? Barzani ve Talabani daha önce çok sert ve keskin ifadelerle tepkilerini dile getirirlerken ne oldu da bu seferki operasyonları onaylar gibi bir tavır içine girdiler? Bütün bunları nasıl yorumlamak gerekir?
ABD; Irak’tan çekilince doğacak boşluğu İran’ın doldurmaması için şimdiden Türkiye’yi Irak bataklığına mı çekmek istiyor? Yada ABD, Türkiye’yi, Ortadoğu için öngördüğü yeni dünya düzeni çemberine mi dahil etmek istiyor?
Barzani ve Talabani; K.Irak’taki konumlarına zarar gelmesin diye Türkiye ve ABD’yi karşısına almamak için mi PKK’ya arka çıkmaktan vazgeçti?
Yoksa operasyonlar öncesinde Türkiye ve ABD’li yetkililerin yoğun görüşmeleri sürecinde; ABD, Türkiye ve Barzani-Talabani ikilisi arasında bir anlaşma mı yapılmıştır? Bu anlaşmaya göre; Türkiye’nin K.Irak’taki Kürt yönetimine, onun iç işlerine karışmaması, buna karşılık Barzani ve Talabani’nin de PKK’ye karşı yapılacak her türlü askeri harekata sessiz ve tepkisiz kalması, bununla birlikte ABD’nin de Türkiye’ye istihbarat ve lojistik destek sağlaması mı kararlaştırılmıştır? Böylelikle ABD, başta İran olmak üzere, Ortadoğuyu kontrol etme amacıyla hareket alanı olarak ihtiyaç duyduğu Türkiye ve Irak Kürdistan bölgesini kendisi için sorunsuz bir pozisyona mı getirmeye çalışmıştır?
ABD’nin Kandil dağına üs kuracağı doğru mudur? Eğer doğruysa, bu konuda hem Türkiye’yi ve hem de Barzani-Talabani ikilisini yanına almak için mi bu ittifaklara girildi?
PKK; operasyonlar öncesinde silahları bırakmaktan, Türk-Kürt kardeşliğinden ve barıştan yüksek sesle bahsettiği halde, ne oldu da operasyonların fitilini ateşlercesine bir dizi eylemlere girişti?
PKK; yoksa dağları şehirlere, silahı siyasete kurban mı veriyor?
Acaba PKK; Türkiye ordusunu bilerek, erken kış şartlarında bir çatışma ortamına mı çekmek istedi? Böylelikle bölgede kaybettiği ve gün geçtikçe aleyhinde gelişen şartları değiştirmek için kaos, gerginlik ve çatışma ortamı mı oluşturmak istedi?
PKK; ordu ve polis yerleşim yerleri dururken, neden acaba AKP şahsında bölge Müslümanlarını baş suçlu ve ilk hedef göstererek bu operasyonların öcünü onlardan ve sokaktaki Müslüman Kürt halkından alırcasına onlara saldırıyor, onların işyerlerini kırıp döküyor, tehdit ediyor? PKK’ye göre suçlu Kemalist rejimin Ordusu ve polisi mi, yoksa Müslüman Kürt halkı mı?
PKK; DTP’ye oy vermeyen Müslüman Kürt halkını suçlu mu görüyor? Kendisinden başkalarına oy verebileceklerini ve bu konuda özgür olabileceklerini kabul etmiyor mu?
PKK’nin şehirlerde yaptığı bu taşkınlıklar, acaba sadece belediyeleri başkalarına kaptırmamak için midir? Bunu başka türlü yorumlamak mümkün mü?
PKK; operasyonlara karşı savaş ilan edip “Metropolleri cehenneme çevirin” derken, acaba bunu, “Gidin, Hizbullahi Müslümanları ve bize oy vermeyen Müslüman Kürt halkını vurun, onları cezalandırın. Çünkü onlar bize oy verseydi AKP bölgede güç kazanmazdı ve bundan cesaret alarak bölgedeki belediyelere göz dikmezdi. Dolayısıyla aramızda bu gerginlik ve çatışma ortamı yaşanmazdı” şeklinde mi anlayalım? Yoksa; “Gidin, şehirlerdeki polis, asker ve devletin kurumlarını vurun, AKP’nin bürolarını dağıtın” şeklinde mi anlayalım? Ancak bunu bu ikinci şekilde anlamak için en ufak bir emare yok. Çünkü şu ana kadar hedef şehirlerde hep sivil.
Yoksa; daha önce Abdullah Öcalan’ın ve ardından da Aysel Tuğluk’un Kemalist rejime yaptığı “Gelin Müslümanlara karşı birlikte hareket edelim, onlar bizim ortak düşmanlarımızdır” şeklindeki çağrıları, bir sis perdesi içinde fiiliyata mı geçiyor?
Dikkat edilecek olursa; gerek yukarıda değinilen olaylar zinciri ve gerekse bu olaylar zincirinin akla getirdiği yukarıdaki sorulara verilebilecek muhtemel cevaplar, Müslüman Kürt halkını merkezine alan bir daire halini almaktadır.

Dolayısıyla öyle görünüyor ki; önümüzdeki yakın zamanda bölgemiz, hayli sancılı ve sıkıntılı bir süreci yaşayacaktır. Çünkü bu şekliyle bölgemizin siyaset sahnesinin ilgili bütün tarafların kapışma sahasına dönüşmesi, çatışma zemini doğurabilir. Çünkü bölgemiz üzerinde oynanan kirli oyunun ibreleri, istikamet ve gidişatın bu yönde olduğunu göstermektedir.

Olayların seyri öyle gösteriyor ki; Hizbullahi Müslümanlar bu kirli oyunun ve çatışmanın içine çekilmek isteniyor. Bölgede gerginlik ve kaos ortamının oluşması, çatışmaların olması, ordunun ve derin devletin arayıp ta bulamadığı bir nimettir. Bir taşla üç kuş vurmuş olacaklardır.

Müslümanlar; bu kirli oyuna gelmemelidirler. Çünkü Müslümanlar bu kirli çatışmanın taraftarı olmadıkları gibi taraf ta değiller. Çünkü;

Bir yanda, temellerini koyu din düşmanlığı ve koyu Türk milliyetçiliği üzerine kuran ve kurulduğu günden bu yana genelde Müslümanlara, özelde Müslüman Kürd halkına ve İslami Hareketlere karşı her türlü zulmü işlemiş ve işlemekte olan Kemalist rejim varken,

Diğer yanda da, dini kökten reddeden, Müslümanları en büyük ve öncelikli düşman addeden, aleyhindeki her gelişmeyi Müslümanlara mal edip her fırsatta Müslümanlara saldırıyı meslek edinen, Müslüman Kürd halkını her gün biraz daha inançlarından ve dini değerlerinden kopararak özlerine yabancılaştıran mülhid bir örgüt vardır.

Bununla birlikte; Laik Kemalist ordu ve işbirlikçilerinin PKK’yı, PKK’nın da onları bahane ederek, bölgemizi bir çatışma ortamına sürüklemeleri ve Müslüman Kürd halkına zarar vermeleri kabul edilemez.

Müslümanlar, kendilerine ve Müslüman Kürd halkına yönelik her türlü kirli emelleri, oyun ve tuzakları ortaya çıkarıp bütün çıplaklığıyla ve cesurca deşifre edip kamuoyuna zamanında bildirmeli ve oyunlarını bozmalıdırlar.

Selam ve dua ile…
M. Ali NUR
Diger Basliklar
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -43
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -42
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -41
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -40
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -39
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -38
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -37
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -36
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -35
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -34
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -33
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -32
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -31
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -30
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -29
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -28
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -27
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -26
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -25
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -24
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git