Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

BİR DAVETÇİ OLARAK ALLAH RASULÜ -II

O (SAV); SON DERECE ABİD VE MUTTAKİ İDİ

Allah’ın adıyla !

Allah Rasulünün (sav) en belirgin özelliklerinden biri, son derece abid ve muttaki oluşuydu. Rabbine çok secde eder, dua ve niyazda bulunur, emirlerini hakkıyla yerine getirmek için azami gayret sarf ederdi.

Rasulullah (sav), namaz için “gözümün nuru kılındı” der ve namaza büyük ehemmiyet verirdi. Namazı büyük bir huşu ile kılar ve hiç acele etmezdi. Farz namazların haricinde bol bol nafile namazları kılar ve namazla Rabbine çok secde etmeye çalışırdı.

Günün belli zamanlarında namaz kılar, bu anların hayır ve bereketinden bahseder ve değerlendirerek gafil kalmaktan şiddetle kaçınırdı. O (sav), her anını Allah’a (cc) kulluk ile, zikir, ibadet, dua ve davet işleriyle geçirirdi. Namazı ise bunların merkezine koyardı.

Kıldığı bazı nafile namazlar; sabah namazından önce iki rekat, kuşluk vaktinde dört rekat (bazen artırır ve on ikiye çıkarırdı), öğle namazından önce dört, sonrasında iki rekat, ikindi namazından önce dört rekat, akşam namazından sonra iki, bu arada ikiden yirmi rekata kadar evvabin, yatsı namazından sonra iki rekat ve ardından vitir. Ayrıca mescide girerken, yolculuğa çıkarken, yolculuktan dönerken, abdest alırken, bir nimet karşısında şükür için, bir üzüntü anında, korku anında ve daha saymadığım diğer nafileler.

Dikkat edilecek olursa, Allah’ın Rasulü (sav) namazı her işinin merkezine hatta hayatının merkezine koymuş, her vesileyle namaza yönelmiş ve Rabbine secde etmiştir. Bu, O’nun (sav) namaza ne kadar önem verdiğini, Rabbine ne kadar aşık olduğunu ve Rabbiyle bağının ne kadar güçlü olduğunun göstergesidir.

Ebu Eyyub el-Ensari’den (ra) şöyle rivayet edilmiştir : “Rasulullah (sav) benim evimde bir ay kaldı. O'nun zevalden son­ra, elinde bir dünya işi varsa, onu bıraktığını, uyuyorsa, adeta uyku­sundan kaldırılıp gusül abdesti aldığını sonra namaz abdesti aldığını ve dört rekat güzel bir namaz kıldığını gördüm. Bunu kendisine sordu­ğumda şöyle dedi: "Göğün kapıları ve Cennet kapıları o saatte açılır ve bu namaz kılınıncaya kadar kapanmaz. Salih amelimin Rabbime o saatte yüksel­mesini arzu ederim." (Ahmet b. Hanbel, İbni Mace)

Hz. Aişe (ra) anlatıyor: "Rasulullah (sav) nafilelerden hiç birine, sabah namazının iki rek 'atlik nafilesi kadar aşırı ilgi göstermemiştir." (Müslim, Ebu Davud)

Nesai'nin bir rivayetinde :"Sabah namazından önce kılınacak iki rek'at nafile namaz dünyanın tamamından daha hayırlıdır'' denmiştir. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai)

Hz. Huzeyfe (ra) anlatıyor : "Rasulullah’ı (sav) herhangi bir şey üzecek olursa namaz kılardı." (Ebu Davud, Nesai)

Muğire İbnu Şu’be (ra) anlatıyor : "Rasulullah (sav) ayakları kabarıncaya kadar geceleri kalkıp namaz kılardı. Kendisine: ‘Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını affetti (niye kendini bu kadar hırpalıyorsun?)’ denildi. ‘Şükredici bir kul olmayayım mı?’ cevabını verdi." (Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai)

Rasulullah (sav), zikir ve duaya da son derece önem verirdi. Her vesileyle Rabbine yönelir, O’na güzel bir şekilde hamd ve senada bulunur ve O’ndan istekte bulunurdu. Dua konusunda şöyle buyurmuştur : “Dua ibadetin kendisidir. Rabbiniz :’Bana dua edin ki size icabet edeyim. Bana ibadet etmeyi kibirlerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir’ buyurdu” (Tirmizi, Ebu Davud)

Rasulullah (sav) çokça zikreder ve dua ederdi. Bir keresinde yaptığı bir dua ile ilgili İbni Abbas (ra) şöyle anlatıyor : “Rasulullah’ın (sav) geceleyin namazdan çıkınca şu duayı okuduğunu işittim: ‘Allah’ım! Senden, katından vereceğin öyle bir rahmet istiyorum ki, onunla kalbime hidayet, işlerime nizam, dağınıklığıma tertip, içime kamil iman, dışıma amel-i salih, amellerime temizlik ve ihlas verir, rızana uygun istikameti ilham eder, ülfet edeceğim dostumu lutfeder, beni her çeşit kötülüklerden korursun. Allahım! bana öyle bir iman, öyle bir yakin ver ki, artık bir daha küfür (ihtimali) kalmasın. Öyle bir rahmet ver ki, onunla dünya ve ahirette senin nazarında kıymetli olan bir mertebeye ulaşayım. Allahım! Hakkımızda vereceğin hükümde lütfunIa kurtuluş istiyorum, (kurbuna mazhàr olan) şühedaya has makamları niyaz ediyorum, bahtiyar kulların yaşayışını diliyorum, düşmanlara karşı yardım taleb ediyorum. Allahım! Anlayışım kıt, amelim az da olsa (dünyevi ve uhrevi) ihtiyaçlarımı senin kapına indiriyor (karşılanmasını senden taleb ediyorum). Rahmetine muhtacım, halimi arzediyorum. (İhtiyacım ve fakrim sebebiyledir ki) ey işlere hükmedip yerine getiren, kalplerin ihtiyacını görüp şifayab kilan Rabbim! Denizlerin aralarını ayırdığın gibi benimle cehennem azabının arasını da ayırmanı, helake davetten, kabir azabından korumanı diliyorum. Allahım! Kullarından herhangi birine verdiğin bir hayır veya mahlukatindan birine vaadettiğin bir lütuf var da buna idrakim yetişmemiş, niyetim ulaşamamış ve bu sebeple de istediklerimin dışında kalmış ise ey Alemlerin Rabbi, onun husülü için de sana yakarıyor, bana onu da vermeni rahmetin hakkında senden istiyorum. Ey Allahım! Ey (Kur'an gibi, din gibi) kuvvetli ipin, (şeriat gibi) doğru yolun sahibi! Kafirler için cehennem vaadettiğin kıyamet gününde, senden cehenneme karşı emniyet, arkadan başlayacak ebediyet gününde de huzur-i kibriyana ulaşmış mukarrebin meleklerle, (dünyada iken çok) rüku ve secde yapanlar ve ahidlerini ifa edenlerle birlikte cennet istiyorum. Sen sınırsız rahmet sahibisin, sen (seni dost edinenlere) hadsiz sevgi sahibisin, sen dilediğini yaparsın. (Dilek sahipleri ne kadar çok, ne kadar büyük şeyler isteseler hepsini yerine getirirsin.) Allahım! Bizi, sapıtmayıp, saptırmayan hidayete ermiş hidâyet rehberleri kıl. Dostlarına sulh (vesilesi), düşmanlarına da düşman kıl. Seni seveni (sana olan) sevgimiz sebebiyle seviyoruz. Sana muhalefet edene, senin ona olan adavetin sebebiyle adavet (düşmanlık) ediyoruz. Allahım! Bu bizim duamızdır. Bunu fazlınla kabul etmek sana kalmıştır. Bu, bizim gayretimizdir, dayanağımız sensin. Allahım! Kalbime bir nur, kabrime bir nur ver; önüme bir nur, arkama bir nur ver; sağıma bir nur, soluma bir nur ver; üstüme bir nur, altıma bir nur ver; kulağıma bir nur, gözüme bir nur ver; saçıma bir nur, derime bir nur ver; etime bir nur, kanıma bir nur ver; kemiklerime bir nur koy! Allahım nurumu büyüt, (söylediklerimin hepsine bedel olacak) bir nur ver, (söylenmiyenleri de kuşatacak) bir nur daha ver. İzzeti bürünmüş, onu kendine alem yapmış olan Zat münezzehtir. Büyüklüğü bürünmüş ve bu sebeple kullarına ikramı bol yapmış olan Zat münezzehtir. Tesbih ve takdis sadece kendine layık olan Zat münezzehtir. Fazl ve nimetler sahibi Zat münezzehtir. Azamet ve kerem sahibi Zat münezzehtir. Celal ve ikram sahibi Zat münezzehtir.” (Tirmizi)

Ashaptan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sav) : “Beni, Hud suresi ihtiyarlattı” buyurmuştur. Çünkü bu surede kendisine “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!.......” (Hud 112) diye emredilmişti ve elbette ki bu kolay bir iş değildi. İşte bu yüzden Rasulullah (sav) bundan son derece müteessir olmuş, derdini çekmiş ve Rabbinin bu emrine hakkıyla ve layıkıyla uyabilmenin, Rabbini razı etmenin telaş ve gayretine girmiştir.

Müslüman davetçinin, Rabbine karşı kulluk vazifesini yerine getirmek ve aynı zamanda davet ettiği yüce İslam davasını temsil edebilmek için bu noktaya çok dikkat etmesi gerekir. Manevi donanım, maddi donanımdan önce gelir. İbadet ve takva noktasında zayıf olan kişi, İslam davasını hakkıyla omuzlamaktan uzak kalır. Bu yolda karşılaştığı imtihanlara karşı yenik düşer.

Allah’a emanet olun.

M. ALİ NUR

Diger Basliklar
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -43
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -42
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -41
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -40
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -39
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -38
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -37
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -36
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -35
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -34
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -33
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -32
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -31
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -30
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -29
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -28
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -27
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -26
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -25
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -24
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git