Allah’ın adıyla!
İslam davası bireyselliği, başıboşluğu, disiplinsizliği ve düzensizliği kabul etmez. Dava adamı; bireyselliği aşan, bireysel endişeler peşinden koşmayan, başıboş ve disiplinsiz hareket etmeyen, davanın derdini çeken ve kendisini davasına adayan kişidir.
Etrafımıza şöyle bir göz attığımızda, çeşit çeşit tipte insanlar görürüz. Kimi dünya malı peşinde, kimi makam ve mevki peşinde, kimi geçim telaşında, kimi zevk ü sefa peşinde, kimi beşeri ideolojisini hakim kılma mücadelesinde, kimi iktidar mücadelesinde, kimi iktidarını koruma endişesinde ve hakeza…
Bütün bunlar, kişinin arzu ve emellerinin dışa yansıyan pratik göstergeleridir. Çünkü kişi, emellerinin ve dolayısıyla dert edindiği şeyin ardına düşer, ona ulaşmak ister.
Hakikat nazarında ise asıl dert, kulluğun ve sorumluluğun icaplarını hakkıyla yerine getirebilme derdidir.
Çünkü insan, dünya ile başlayıp ahiret ile devam eden hayatın yolcusudur ve bu dünyada bulunmasının sebebi, hayat sınavından geçirilmektir. Allah’a (cc) karşı kulluk vazifesini yerine getirmekle, O’nun emirlerini uygulayıp yasaklarına uymakla sorumlu tutulmuştur. Nitekim Rabbimiz şöyle buyurmuştur : “Ben, cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım” (Zariyat 56)
Allah’a (cc) ve ahrete hakkıyla inanan ve İslam davasını sahiplenen bir Müslümanın asıl derdi, diğer bir ifadeyle derdini çektiği esas mesele budur; Allah’a hakkıyla kulluk edebilme, O’nun dininin icaplarını yerine getirebilme …Çünkü bundan sorumludur ve ahrette bundan dolayı hesaba çekilecektir.
Dolayısıyla Müslümanın asıl derdi dinidir, dini olmalıdır. İslam’ın hakim olmadığının, Müslümanların dinlerinden dolayı her türlü baskıya maruz kalmalarının, dağınık halde ve dünya istikbarına karşı gereken güçlü birliği oluşturamadıklarının derdini çeker, çekmelidir. İslam dinini öğrenmenin, hakkıyla yaşamanın, gereği gibi tebliğ etmenin ve topluma hakim kılmanın endişesini taşır, taşımalıdır.
Gerçek Müslümanın asıl derdi bunlardır, bunların derdini çeker. Dolayısıyla yaptığı işler ve meşgul olduğu şeyler de bu istikamettedir. İslam’ın hakim olmadığı ve Müslümanlara her türlü baskının yapıldığı günümüzde, İslam davasına sahip çıkar, İslam davasının ihtiyaç duyduğu hususlarla meşgul olur, aklını, kabiliyetlerini, enerjisini ve imkanlarını bu yönde sarf eder. Bütün endişesi, telaşı ve çabası bu doğrultuda olur. Kışladaki asker misali yaşantısı ve günlük meşguliyetleri buna göre şekil alır.
İşte Dava adamı olmak budur.
Allah’a emanet olun.
M. ALİ NUR |