Allah’ın adıyla!..

Bu gün (27 Aralık 2008) Siyonist İsrail, Müslümanlara karşı işlediği vahşet ve cinayetlere yeni birisini daha ekledi. Gazze’ye yönelik hava ve denizden yaptığı saldırılarla, içinde kadın ve çocukların çoğunlukta olduğu 200’den fazla insanın şehadetine, 800’den fazla insanın da yaralanmasına ve onlarca binanın yerle bir olmasına neden oldu.

Her ne kadar belirli hedeflere yönelik saldırı yapıldığını söylese de, vurulan yerler, yıkılan binalar, hayatını kaybeden ve yaralanan insanlara bakıldığı zaman bunun büyük bir yalan olduğu, asker veya sivil, kadın, erkek yada çocuk ayırımı yapılmadığı açıkça görülmektedir.

Bu arada acı ve ibret dolu bir takım trajikomik hadiselere de şahit olmaktayız.

Saldırının ardından Mahmut Abbas, bulunduğu Suudi Arabistan’da AFP’ye açıklama yaparak, saldırıların durdurulması için BM’ye acil çağrıda bulunduğunu ve birçok ülkeyle de temasa geçtiğini söyledi. Ancak ne hazindir ki; Hamas’ı açıkça hedef alan aynı Abbas ve partisi, daha düne kadar Batı Şeria’da her gün Hamas elemanlarını tutuklatıyor, kimilerini Siyonist İsrail’e teslim ediyor, Hamas’ın tasviye edilmesini dile getiriyor ve Siyonistlerle işbirliği içinde Gazze’ye askeri saldırı hazırlıklarını yapıyordu.

Mısır, Siyonist rejim İsrail’in Gazze saldırılarını kınayarak Refah sınır kapısının açıldığını duyurdu. Mısır Devlet Başkanlığından yapılan açıklamada saldırıların kınandığı belirtildi….Yani Refah sınır kapısının açılması için Gazze’ye bu kadar bomba mı yağması gerekiyordu? Yüzlerce insanın ölmesi, yüzlercesinin yaralanması, binaların yerle bir olması mı gerekiyordu? Ambargo altında büyük sıkıntılar çeken, elektriği kesilen, yakıtı tükenen, bu nedenle hastanelerde yatan acil hastalara dahi tıbbi cihazlarla gerekli müdahaleyi yapamayan, temel gıda stoku tükenen Gazze daha viraneye dönmeden, daha bu kadar acı çekilmeden şiddetle ihtiyaç duyduğu Refah kapısı bütün ısrarlara rağmen açılmazken, neden bu kadar şeyden sonra bu kadar geç açıldı?

Mısır ve Suudi yetkilileri başta olmak üzere, Arap ve diğer bazı İslam ülkeleri Siyonist İsrail’in Gazze’ye yönelik kuşatma ve ambargosunu gördükleri, Gazze’nin şiddetli insani temel ihtiyaçlar içinde olduğunu ve acilen müdahale edilmesi gerektiğini gördükleri halde kendilerinden beklenen olumlu hiçbir adımı atmadılar, duyarsız ve pasif kalmakla yetinmediler, Siyonistleri cesaretlendiren ve söz konusu saldırıya yol veren tavır ve tutum içerisine girdiler. Ancak saldırı yapıldıktan, bu kadar kan dökülüp yıkım olduktan sonra kalkıp saldırıyı kınamakta ve durdurulması için çağrılarda bulunmaktadırlar.  

Diğer taraftan, dünyanın gözleri önünde haksız ve hukuksuz bir şekilde Afganistan ve Irak’ı işgal eden, Müslümanlara karşı Siyonist İsrail’in her girişimini destekleyen büyük şeytan Amerika; kendisinden bekleneni yaparak insanlık dışı böyle bir vahşet karşısında dahi İsrail’i desteklediğini açıklamaktan çekinmedi. ABD’nin Milli Güvenlik Konseyi Sözcüsü Gordon Jandrow söz konusu saldırı üzerine açıklama yaparak; “ABD, İsrail’den Hamas mevzilerine yaptığı saldırılarda sivillerin öldürülmemesini istemektedir……Hamas şiddetin sona ermesini istiyorsa, roket saldırılarını durdurması gerekir” ifadelerini kullandı.

Siyonist İsrail ordu sözcüsü Avital Leiboviç ise, Gazze’deki saldırıların, Hamas’ın yönetim kadrosunu da hedef alarak devam edeceğini ifade ederek, gazetecilerin sorduğu bir soruya karşılık; “Hamas’a ait her şey hedef olabilir, bunu istediğiniz gibi yorumlayabilirsiniz” cevabını verdi.

Bütün bunlarla bir kez daha müşahede ediyoruz ki;

Ehl-i nifak, Müslümanlara karşı daima hıyanet içindedir ve İslam düşmanlarından yanadır,

İslam davasını ciddiyetle omuzlamayan gayretsizler ve sözde Müslümanların korkudan ve menfaatçı yaklaşımlarından kaynaklanan tavır ve tutumları, Müslümanlara hiçbir fayda vermediği gibi İslam düşmanlarına cesaret vermekte ve saldırılarına yol vermektedir,

Ve yine bir kez daha müşahede ediyoruz ki; İslam ve Müslümanlara karşı Küfür milleti tektir…

Bu hususlar; sadece Filistin’e ve Filistin Müslüman halkına has değildir. Ders ve ibret alınması gereken önemli hususlardır. Bu hususlar; Müslümanların ve İslami mücadelenin var olduğu her yer için söz konusudur.

Dün Lübnan’da, bugün Filistin’de İslami mücadeleyi boğmak isteyen İslam düşmanı şer güçleri, yarın İslami mücadelenin güç bulduğu her coğrafyada aynı irade ve karakterle tepki verecek ve Müslümanlara karşı benzer vahşeti sergileyecektir.

Çünkü İslam ve Müslümanlar, bu şer güçlerinin ortak düşmanı ve hedefleridir.

Aslında bu şer güçleri, bütün Müslümanların da ortak düşmanlarıdırlar. Ancak ne yazıktır ki bu ortak düşmanlara karşı bütün Müslümanlar ortak hareket edememekte, onlara karşı güç birliği yapamamaktadırlar.

Bu ise; Müslümanların, İslam düşmanlarının elini güçlendiren yumuşak karnı ve zayıf noktasıdır.

Siyonist İsrail’in Gazze’ye yapmış olduğu bu vahşi saldırıyı şiddetle tel’in ediyorum. Şehit düşenlerin şehadetlerini tebrik ediyor, ailelerine taziye ve tesliyetlerimi arz ediyorum. Bu vahşi saldırı ve cinayetlerin son bulmasını, Müslümanların uyanışına, vahdetine ve İslam düşmanlarına karşı direnişine vesile olmasını temenni ediyorum.

M. ALİ NUR