04 Kasım 2008 günü ABD’de bir seçim yapıldı. Bu seçimi ABD tarihindeki diğer seçimlerden ayıran önemli noktalar vardır. Aynı şekilde bu seçim, neticesi itibariyle de önemli mesajlar içermektedir. Önemli gördüğüm bu noktalara işaret ettikten sonra bunların nedenleri üzerinde durup değerlendirmesini yapmakta yarar görüyorum. Malumunuz, ABD başkanlığına seçilen zatlar ve bu zatların icra ettikleri politikalarda, İslam coğrafyası ve dolayısıyla Müslümanlar hep var olmuştur. Dolayısıyla ABD seçimleri sonucunda başkanlığa seçilecek zat da, bu zatın icra edeceği politikalar da Müslümanları hep ilgilendirmiştir. Bush döneminde İslam coğrafyasında Müslüman kitlelere yönelik insanlık dışı politikalardan sonraki bu seçim ve seçim sonucu, daha da ilgilendirir olmuştur. İşaret etmek istediğim önemli noktalar şunlardır : 1- Değişimin ön plana çıkması<!--[endif]--> 2- Şu ana kadarki en yüksek katılımlı seçim olması<!--[endif]--> 3- Halkın değişimden yana tavır takınması<!--[endif]--> 4- İlk defa bir siyahın ABD başkanı seçilmesi…<!--[endif]--> Şimdi bunların nedenleri üzerinde durup değerlendirme yapalım. Başkanlık için aday olan Obama, neden özellikle değişim konusunu sloganlaştırdı ve seçim vaatlerini bunun üzerine bina etti? Neden halk şu ana kadarki seçimlere bu kadar rağbet göstermezken, bu seçimde rekor düzeyde bir katılım sergiledi? Obama bir siyah olduğu halde ve ABD politikalarında köklü değişimler yapacağını vaat ettiği halde, neden halk tarafından seçildi? Öncelikle belirtilmesi gereken husus şu ki, Bush; hem Amerikan devleti açısından ve hem de Amerikan halkı açısından son derece kötü bir başkan oldu. Ülkeyi kötü yönetti, siyasi ve askeri açıdan sıkıntılara soktu, sadece ülkesinde değil, dünya genelinde ekonomik krizlere sebebiyet verdi. Hiçbir haklı gerekçesi ve hukuki dayanağı olmadığı halde, ABD halkını ve dünyayı kandırıp bir takım yalan iddia ve gerekçelerle Afganistan’ı ve Irak’ı işgal etti. İleri sürdüğü iddia ve gerekçeler yalan çıkmasına, hatta ABD’li bazı yetkililer ve istihbarat örgütlerince de dile getirilmesine rağmen insanlık dışı yöntemlerle bir milyondan fazla insanın ölümüne sebep oldu, milyonlarca insanı mağdur edip hayatını zehir etti, Guantanamo, Ebugurayb gibi yerlere insan yığınağı yaptırıp insanlık dışı işkencelerden geçirtti. Uyguladığı insanlık dışı bu politikalarla, başta İslam coğrafyası olmak üzere bütün dünya halklarının öfkesini ve nefretini üzerine çekti. Amerikan halkından dahi sert tepkiler gördü. Bütün bunların neticesi olarak; Bush eliyle sürdürülen politikalardan vazgeçilmesi ve değişime gidilmesi yönündeki eğilim hızla ön plana çıktı. Bu eğilim, sadece İslam coğrafyasındaki Müslüman halklarla, yada dünyanın diğer coğrafyasındaki halklarla sınırlı değildi. Amerikan halkı içinde de bu eğilim belirgin bir hal almıştı. Gerek Amerikan içinde ve gerekse diğer ülkelerde sık sık Bush ve ABD aleyhinde yürüyüşler yapılması bunu zaten açıkça ortaya koyuyordu. İşte bu seçimde Amerikan halkının tercihi, söz konusu bu eğilimin bir tezahürüdür. Bush’un insanlık dışı politikalarının mağduru olan İslam coğrafyasındaki Müslüman halklar gibi, Amerikan halkı da Bush eliyle sürdürülen politikaların değişmesini istedi. Seçimdeki ana olgu budur. Obama’nın kazanması, halkın Bush gibi başkanları istemediğini ve ABD politikalarında köklü değişiklikler yapılmasından yana olduğunu gösterdi. Elbette ki bu tablo sevindiricidir. Ancak önemli olan, seçilmiş olan Obama başkanlığındaki iktidarın bunları gerçekten pratiğe geçirmesi ve seçim süreci boyunca vaat edilenlerin yerine getirilmesidir. Dikkatten uzak tutulması gereken bir başka husus ise şudur. Basında Obama şahsı çok abartıldı, neredeyse bir kurtarıcı olarak lanse edilmeye çalışıldı ve izleyeceği politikalar umut olarak sunuldu. Çin Cumhurbaşkanından Fransız Cumhurbaşkanına, Papa’dan Afrika’daki ülke başkanlarına kadar dünyanın pek çok yerindeki liderler ve önemli şahsiyetler iyi niyet dileklerini ve kutlama mesajlarını iletmekle birlikte Obama’nın ABD için bir şans ve dünya için umut olduğunu ifade ettiler. Umarım öyle olur da, dünyanın Müslüman, Mazlum ve Mustaz’af halkları ABD’nin şerrinden kurtulur artık. Ancak şu var ki; zaten önceden de insanlık karnesi kötü notlarla dolu olan ABD, Bush’un insanlık dışı politikalarıyla tamamen kötüleşti, ABD’ye olan nefret ve düşmanlık arttı, güven hiç kalmadı. Bu durum, ABD’nin hem iç piyasasını ve hem de uluslar arası ilişkiler dengesini, hem siyasi ve hem de ekonomik olarak olumsuz etkiledi, gücünü ve otoritesini sarstı, öyle ki artık medyada ABD’nin çöküşünden ve sonunun yakın olduğundan bahsedilmeye başlandı. İşte tam da bu zamanda ABD’nin bütün bu olumsuzluklarını ve dünya halkları üzerinde bıraktığı kötü tesirini bertaraf edecek bir kurtarıcıya gerçekten ihtiyaç vardır. Her şeyi Bush şahsına yükleyip onunla sınırlı tutarak ABD’yi ülke olarak temize çıkarmaya ihtiyaç vardır. Ülkenin kötü notlarını iyiye tebdil edecek, kötü imajını düzeltecek ve nefreti umuda çevirecek manevralara ihtiyaç vardır. Evet işte bu noktada dikkatten uzak tutulması gereken önemli bir husus vardır. Obama; Amerikan halkı ve dünya halkları için beklenen umut olma yerine, ABD’yi bu kötü halden kurtaracak olan aktör olarak karşımıza çıkabilir. Şunu unutmayalım ki, kurumlaşmış ve hukuki altyapısı olan ABD ve benzer ülkelerin devlet politikaları, o ülkelerin devlet başkanları elinde yüzde yüz şekillenmiyor. Her şey onlardan ibaret değildir. Eğer öyle olsaydı krallık yönetimi olurlardı. Ayrıca Obama başkanlık koltuğuna oturduğu zaman, ABD politikalarının ne kadarına hükmedebilecek? Dolayısıyla Obama’nın gerçekten ABD’nin yanlış ve kötü politikalarını değiştireceğine, Obama başkanlığındaki ABD’nin bundan sonra insanlık suçu işlemekten vazgeçeceğine, Irak’tan, Afganistan’dan çıkacağına, Ortadoğu’ya ve buradaki ülkelerin iç işlerine müdahale etmeyeceğine, İran’ı, Suriye’yi ve Lübnan’ı ikide bir tehdit etmeyeceğine, uluslararası ilişkilerde hukuka riayet edeceğine şimdiden inanmak saflık olur, aynı zamanda çok da erken olur. Hele 20 Ocak 2009 gelsin. Obama göreve başlasın. Eğer sağ kalırsak icraatlarını hep birlikte göreceğiz. Umut olarak görülen Obama, Amerikan ve dünya halkları için beklenen umut mu olacak, yoksa ABD’yi düştüğü kötü halden kurtarmak için seçilen aktör mü olacak? Benim temennim, birinci şıkta ifade edilendir ve umarım ikinci şıkta ifade edilen olmaz. Allah’a emanet olun. M. ALİ NUR |