Bir hadiste buyrulduğu gibi; “Ameller niyetlere göredir…”

Kişinin akidesi, zihniyeti ne ise istek ve niyetleri de o istikamette oluşur. Ve kişinin niyeti ne ise, amel ve icraatları da ona göre şekil alır.

Başına “Güvenlik” kelimesi getirilmiş olsa da, Hakkı ve Hak yolunda Halka hizmeti esas almamış bir zihniyet mensuplarından hakça, adilane ve düzgün icraatlar beklenmez.

Genelkurmay başkanı, son birkaç gündür baş gösteren gelişmeler üzerine sert açıklamalarda bulundu ve açıkça tehditler savurdu.

Belli ki bu, bir yandan kendilerini ve kurumlarını dokunulmaz bildiklerinden ama dokunulduklarından dolayı dışa yansıyan kaba bir öfkenin, diğer yandan da suçluluk psikolojisinin beraberinde getirdiği bir hırçınlığın ifadesiydi.

Söylediği yerinde söz ise; “herkesi dikkatli olmaya ve doğru yerde bulunmaya davet ediyorum." sözüydü. Peki doğru yer neresidir? Eğer doğru yerden kastedilen kendileri ve kendi icraatlarıysa, ki şüphesiz bu kastedilmiştir, bunu tasdik etmek, şu ana kadar onlar tarafından yapılan bütün karanlık ve kirli işlerin tarafı olmak anlamına gelir.

Doğru yer, elbette ki hakkın olduğu yerdir. Hak ise Allah’ın (cc) bir adıdır ve O’dan gelendir. Dolayısıyla doğru yerde olmak, hak yolda bulunmaktır.

Her iş amacına uygun olmalıdır. Devlet bir otoritedir. Bu otoriteyi meydana getiren organlar, halkın ihtiyaçlarını dikkate alarak sosyal düzeni sağlarlar. Dolayısıyla Devlet bir araçtır ve onu meydana getiren organlar da birer hizmet vesilesidir. Çünkü bunların tümü nihayet insan için, halk için, toplum içindir.

Genelkurmay, bu organlardan bir tanesidir ve güvenlik için vardır. Bu kurumdaki yetkililer, halka hizmet için vardırlar, halkın güvenliği için çalışmakla görevlidirler.

Ancak Kemalist rejim hakka dayanmadığı için bu rejimin organları da hak temeli üzerine kurulmadılar. Laik Kemalist zihniyet, devlet otoritesinin ve devletin bütün organlarının merkezine oturtuldu. Dolayısıyla hak yolunda halka hizmet için bir araç konumunda olması gereken devlet (otorite), Kemalist zihniyetin hüküm sürmesi ve bekası için bir araç olarak istifade edilmektedir.

Bu yüzdendir ki Genelkurmay yetkilileri; bulundukları mevki neticesinde elde ettikleri yetki ve imkanları toplumun menfaatine değil, sahip oldukları zihniyetin topluma dayatılması ve kendi emellerini gerçekleştirmek için kullanmaktadırlar. Bu rejimin kurucusu olan Mustafa Kemal’in kendisi ve yakın arkadaşları da asker olduklarından, o günden bugüne kendilerini devletin asıl sahibi ve en yetkilisi olarak kabul etmektedirler. Bunun yansıması olarak daima en etkili ve yetkili olmaları gerektiğine inanmaktadırlar. Her söylediklerinin yerine gelmesi gerekir. Ortam, daima onların istediği şartlara haiz olmalı.

Bu nedenledir ki; ortam biraz farklılaştığında, şartlar biraz değiştiğinde, aleyhlerine düşündükleri gelişmeler baş gösterdiğinde hemen durumdan vazife çıkarırlar. İstediklerini normal ve yasal yollardan yapamayınca, kanun ve yasaları rafa kaldırarak kendilerinde gördükleri sonsuz yetkilerle hareket ederler. Kaos ve gerginlik fitilini ateşlerler. Bir yandan Ergenekon tipi yapılanmalar ve bunların uzantıları olan çeteler vasıtasıyla ortalığı bulandırırlar, diğer yandan kan ve gözyaşı üzerinden kendi emellerine hizmet edecek zemini oluşturmaya çalışırlar.

Kendilerini devletin yasalarından, bütün organlarından ve toplumun bütün kesimlerinden üstün görmektedirler. Kendilerini Melik, memleketi kendi özel mülkleri ve toplumu da sürü yerine koymaktadırlar. Onun için Türkiye’yi biçimlendirme projeleri üretmekte, istedikleri şekle sokmaya çalışmaktadırlar.

İşte bunlar, böyle bir zihniyete sahiptirler ve kendilerini dokunulmaz görmektedirler. Nasıl olsa kimse onlardan hesap soramıyor. Ateş gibidirler, onlara değen yanıyor. Yanlış bile yapsalar, suç bile işleseler, onlara bunları hatırlatanlara ateş püskürüyorlar, tehdit ediyorlar ve hatta vatan haini ilan ediyorlar.

Böyle bir zihniyet sahiplerinden hak, adalet ve doğru icraatlar beklenir mi?

Müslüman halk, bu zihniyete ve bu zihniyet sahiplerine asla güvenmemelidir. Bu bozuk zihniyet değişmelidir. Bu bozuk zihniyet düzelmelidir. Müslüman halkımızın güvenliği bu bozuk zihniyet sahipleriyle mümkün değildir.

Hak esas alınmadıkça ve bu bozuk zihniyet hüküm sürdükçe, icraatlar düzgün olmaz, bu memlekette adalet hakkıyla tecelli etmez ve Müslüman halkımızın çilesi bitmez.

M. ALİ NUR