Ana Menü
   ANA SAYFA

   İLETİŞİM

   SİTEDE ARA

   SİTEYİ ÖNER

   BASIN BÜROSU

   ŞEHİTLER ALBUMÜ
Bir Ayet - Bir Hadis
Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36

Bir Hadis:
Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
En Son Eklenenler
Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

Cemaati Rehberi M...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

HİZBULLAH REHBERİ...

Hizbullah Rehberi...

Hizbullah Cemaati...

Hizbullah Cemaati...

ŞEHADETİNİN 23. Y...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

HİZBULLAH CEMAATİ...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 22. Y...

Hizbullah Cemaati...

MUHTEREM EDİP GÜM...

MUHTEREM EDİP GÜM...

ŞEHADETİNİN 21. Y...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH BASIN B...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

HİZBULLAH REHBERİ...

YENİ ZELANDA’DAKİ...

ŞEHADETİNİN 19. Y...

İPLER KİMİN ELİNDE / M. ALİ NUR

Bir müddettir Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Medya Patronu Aydın Doğan arasındaki tartışmaları ibretle takip ediyorum. Ve kafamda birçok şey canlanıyor. Sade bir vatandaş gözlüğüyle olup bitenlere bakmaya çalışıyorum. Türkiye’nin nasıl bir ülke olduğunu, idari, siyasi, hukuki, askeri çarkların nasıl döndüğünü ve iplerin gerçekte hangi kesimin elinde olduğunu düşünüyor ve sade vatandaşın kafasında canlanan şeyleri anlamaya çalışıyorum.

Acaba sade vatandaş olup bitenlerin ne derece farkında? Kim kimi yönetiyor, kimin eli kimin cebinde, bunu ne kadar biliyor? Türkiye’de yasaların ve özellikle yasakların sadece halk için olduğunu, bir kesimin yasalar ve yasaklar üstü olduğunu, yargının aslında bağımsız olmadığını, zahirde görünen devlet yetkili ve yöneticilerinin aslında vitrinlik olduğunu…..sade vatandaş acaba ne kadar biliyor?

Bir yandan; söylemleri düşünüyorum.

Aklıma sürekli dillendirilen resmi söylemler geliyor. Hani hep söylenir; Türkiye’de kuvvetler ayrılığı prensibi vardır ve bu, dengeyi oluşturur. Türkiye’de Yasama, yürütme ve yargı organları vardır. Yasama, Türkiye’deki en üst ve en yetkili kurumdur. Yargı bağımsızdır. Basın, halkın haber alma kanalıdır ve özgür olmalı. Asker siyasetle uğraşmaz. Bütün kurum ve kuruluşlar yasalara göre hareket ederler..…..vs

Diğer yandan; icraatları düşünüyorum.

Aklıma Genelkurmayın Türkiye’yi Biçimlendirme Projesi geliyor. Eylül 2007 tarihinde hayata geçirdikleri bu proje; TSK ile aynı paralelde hareket etmeleri için yargı organlarının başkanlarını, devletin üst kademedeki diğer kurum yetkililerini, gazetecileri, sanatçıları, halk içinde sivrilmiş etkin şahısları kullanmakla ilgili alınan bazı kararları içermekte. Asker bunları zaten sürekli yapıyor. Ancak ilave yeni kararlar söz konusu. Kullanılan gazeteci ve diğer medya mensuplarıyla, kamuoyunda istedikleri gündemi oluşturabiliyorlar, toplumu istedikleri istikamete yönlendirebiliyorlar, hedef seçtikleri kesimi yıpratıyorlar, onları pasifize etmek için ortam oluşturabiliyorlar. Bu konuda medyanın nasıl kullanıldığını ve nasıl bir etkiye sahip olduğunu düşünüyorum.

Aklıma Şemdinli olayı geliyor. Suçüstü yakalanan failler mahkeme tarafından cezalandırıldığı halde, askerin girişimiyle sivil mahkemenin nasıl bertaraf edilip olayın askeri mahkemeye intikal ettirildiğini, askeri mahkeme tarafından bu faillerin serbest bırakıldığını, bu faillere dava açan sivil savcının ise görevden men edildiğini düşünüyorum.

Aklıma Hrant Dink ve Rahip Santoro’nun öldürülmeleri, Malatya’daki kitapevinde misyoner oldukları belirtilen dört kişinin boğazının kesilerek öldürülmesi, Cumhuriyet gazetesinin bombalanması ve bu olayların hemen ardından dikkatlerin Müslümanlar üzerine çekilmesi için yapılanlar geliyor. Aynı şekilde Uğur Mumcu olayından hemen sonra da, toplama kalabalığın sokaklara salınıp “Kahrolsun Şeriat” sloganlarının attırıldığı senaryo görüntüleri geçiyor gözümün önünden.

Aklıma Danıştay saldırısı geliyor. Saldırının hemen ardından, olayın başörtüsü nedeniyle yapıldığının kamuoyuna deklare edildiği, olayın failinin İslam ile alakasının olmadığı, evinde porno filmleri bile bulunduğu ve Ergenekon üyesi olduğu ortaya çıkmasına rağmen, yakalandığı zaman, kendisine verilen görevi ifa ederek başörtüsüne karşı yapılan yasak ve baskıları protesto etmek için olayı yaptığını söylediği anlar canlanıyor gözümde.    

Bir zamanlar bölgedeki faili meçhul olayları ve bu olaylara binaen mağdur edilen yüzlerce Müslüman ve bölge insanını düşünüyorum. Faili olmadıkları olaylarla suçlanıp bu nedenle ceza almalarının onlarda ve ailelerinde nasıl psikolojik, sosyal ve ekonomik etkiler meydana getirdiğini hayal ediyorum.

Yeni Genelkurmay başkanının, Ergenekon davasından Kandıra cezaevinde tutuklu bulunan emekli orgenerallerden Şener Eruygur ve Hurşit Tolon’u TSK adına ziyaret ettirmesi aklıma geliyor. Acaba bu da başka bir Şemdinli olayı mı olur diye düşünüyorum ve Askerin yargıya müdahale ettiği ve hatta baskı yaptığı daha önceki olaylar canlanıyor kafamda.

İşte bunları düşünüyor ve sade vatandaşın kafasında oluşan, oluşması muhtemel şeyleri hayal etmeye çalışıyorum. Ve Müslüman halkımızın, insanımızın, toplumun bu malum odakların elinden neler çektiği şekilleniyor hayalimde.  

Gazete ve TV’lerin kimi yalan, kimi belli bir istikamete yönlendirme, kimi kasıtlı ve provokatif, kimi çıkar ve menfaate dayalı, kimi ise kaos ve gerginlik üzerine bina edilen haberlerle halkı ve kamuoyunu nasıl yanılttığını, kandırdığını ve aldattığını görüyorum. Basının bir ülkede nasıl bir güç haline geldiğini, gelmiş olduğu güç ile kamuoyunu istediği istikamete nasıl sevk ettiğini, yanılttığını, çıkar ve menfaat odaklarının etkisinde bir koz ve şantaj haline geldiğini müşahede ediyorum.

Bir ülkede, halka ve kamuoyuna karşı sorumluluk taşıyan gerek devletin resmi imkanlarının ve gerekse gayri resmi imkanların halka ve kamuoyuna karşı nasıl sorumsuzca kullanıldığını, bir menfaat aracı, bir koz ve şantaj malzemesi haline getirildiğini gözlemliyorum.

Ve bütün bunlardan sonra kafalarda şu sorular cevap bekliyor.

Şemdinli olayı ve sonuçları neyi ifade ediyor?

Yargı gerçekten bağımsız mı?

Asker yargıya müdahale yetkisine sahip mi?

Asker yasalara tabi değil mi?

Asker, devletin menfaati için dahi olsa, istediği şekilde gizli veya açık örgütler kurup istediği şekilde faaliyet yürütebilir mi?

Basın mensupları için yasa yok mudur? İstedikleri gibi haber yapma hakkına sahip midirler?

Türkiye’de hangi organ hangi kuvvet derecesindedir?

Asker birinci kuvvet mi?

Yasama, yürütme ve yargı organları kaçıncı kuvvet basamağında?

Medya kaçıncı kuvvet?

Şu anki hale göre; asker ve medya birinci kuvvet konumundadırlar denebilir mi?

Malum medyanın asker kontrolünde olduğu hesabı yapılırsa, askerin kuvvetler üstü konuma sahip olduğu söylenebilir mi?

Resmi olarak dillendirilen yasama, yürütme ve yargı organları, üç kuvvet olma özelliklerini yitirmiş midir?

Türkiye’de kuvvetler dengesi bozulmuş mudur yoksa?

Selam ve dua ile

M. ALİ NUR

Diger Basliklar
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -43
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -42
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -41
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -40
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -39
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -38
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -37
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -36
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -35
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -34
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -33
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -32
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -31
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -30
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -29
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -28
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -27
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -26
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -25
   POLİS VE JİTEMİN İFSAT YÖNTEMLERİ -24
İlan ve Mesajlar
 
 
 
Şehid Rehber
Şehidlerin Hayatı
Savunmalar
Manifesto


K. Dilinden Hizbullah


Anasayfa | Videolar | Arama | Siteyi Öner | Mobil | İletişim | Yukarı Git