Bismihi Teala! Tarih boyunca İslam ve küfür çatışma halinde olmuştur. Başta peygamberler (as) olmak üzere, müvahhit Müslümanlar tarihin her döneminde tevhit mücadelesini vermiş ve İslam düşmanlarıyla karşı karşıya gelmişlerdir. Hiçbir dönemde İslam düşmanları Müslümanları rahat bırakmamış, dinlerini istedikleri gibi yaşamalarına engel olmuş, gelişip güçlenmelerine imkan ve fırsat vermemişlerdir. Zaman, şartlar, imkanlar ve vasıtalar değişmiş olsa bile, İslam düşmanlarının Müslümanlar hakkındaki görüş ve zihniyeti değişmemiştir. Bununla birlikte; günümüzde İslam düşmanları Müslümanlara karşı mücadele yöntemlerini geliştirmiş ve çok çeşitlendirmişlerdir. Bazen açık, bazen gizli, bazen son derece gaddar ve zalimane, bazen yumuşak ama sinsi ve şeytanca, bazen hile ve tuzaklarla kontrolüne almakla, bazen tüm imkanlarını kısıp etkisiz hale getirmekle ve hakeza. “İblis dedi ki: Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım. Sonra onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın! dedi.” (A’raf 16,17) Malum; Türkiye, halkının tamamına yakını Müslüman olmasına rağmen İslami yönetimden uzak ve beşeri sistemle idare edilmektedir. İslam’ın hükümleri kabul edilmemekte ve Müslümanlara bu yönüyle idari, siyasi, sosyal ve hukuki hiçbir hak tanınmamaktadır. Hatta İslam’ın toplumdan tamamen uzaklaştırılması için bütün müessese, örf, adet, yaşam biçimi ve sosyal tezahürleri yasaklarla ortadan kaldırılmaya çalışılmış ve halen de çalışılmaktadır. Kemalist rejim, kurulduğu günden bu güne kadar belki hiçbir İslam ülkesinde görülmeyen şekilde İslam’a karşı durmuş, toplumda eserinin dahi kalmasına tahammül edememiş ve Müslümanlara yıllardır büyük acılar ve sıkıntılar çektirmiştir. İslam’ı yegane yaşam biçimi olarak benimseyen Müslümanlar ise, İslam düşmanlığı ve Türk milliyetçiliği üzerine kurulan laik Kemalist rejimi kabul etmemiş ve benimsememiştir. Bu yüzden Müslümanlar ile Kemalist rejim arasında yıllardır çeşitli alanlarda ve çeşitli şekillerde mücadele var olmuş ve günümüze kadar devam etmiştir. Kemalist rejim, inkılabi Müslümanları İslam davasından uzaklaştırmak ve onları kendi sisteminde eritip sindirmek için her yola başvurduğu halde, ne İslam davasını yok edebilmiş ve ne de Müslümanları davalarından uzaklaştırabilmiştir. Dolayısıyla dünyamızın bir köy haline geldiği bu zaman diliminde, modern çağın bir taktiği olan sisteme çekme ve kontrol altına alma yöntemi, Kemalist rejimin de başvurduğu bir vasıta olmuştur. Özellikle 1980 askeri darbesinden sonra, bu yöntemi daha belirgin bir şekilde işletmeye çalışmıştır. Yani günümüzde Kemalist rejimin Müslümanlarla mücadelesinin bir başka yüzü de, onları sisteme çekmek ve tamamen kontrolüne almaktır. Müslümanların sisteme çekilmesi; onların tamamıyla sistem içinde hareket etmesi, sadece sistemin meşru gördüğü ve yol verdiği mücadele vasıtalarını kullanması, sistemin onay vermediği vasıtaları ise devre dışı bırakması demektir. Dolayısıyla rejim; tevhid mücadelesi veren Müslümanları, yasaların öngördüğü çerçevede tamamen açık hareket etmeye ve yine bu yasaların belirlediği yöntem ve vasıtaları kullanmaya itmektedir. Hatta çoğu kere bunda ısrar edip diretmektedir. Çünkü böyle olunca, kafese konmuş keklik gibi bilinmeyen ve görülmeyen icraatları olmayacak, onları daha rahat takip edebilecek, istenmeyen bir gelişme olunca zamanında müdahale edebilecek ve bütün bunların ötesinde, istediği gibi kontrol altına alma imkanını bulacaktır. En önemlisi ise, yönlendirmeye çalışacaktır. Çünkü tamamen açık ve legal faaliyetler, her türlü darbeye ve provokasyona açıktır. Günümüz şartlarında tevhid mücadelesi veren Müslümanlar için bu nokta, son derece dikkat edilmesi gereken önemli bir noktadır. Selam ve dua ile. M. ALİ NUR |