Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36
Bir Hadis: Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
Tabu; kutsallık kazandırılarak dokunulması, söylenmesi ve yapılması istenmeyen şey, yasak olan şey demektir.
Kemalist rejim kurulur kurulmaz, İslam’ı hayattan tamamen bertaraf etmek için Müslümanların kutsallarını bir bir ortadan kaldırdı ancak, kurduğu düzenin bekasına dönük kendisi bir çok kutsal şeyler icat ederek bunları sosyal hayatta birer tabu haline getirdi. İslami kesime yönelik gayri insani uygulama ve yasaklarla, öncelikle zihinlerde olmak üzere sosyal hayatta pek çok tabu meydana getirmiştir.
Burada üzerinde durmak istediğim tabu, İslami değerler ve Müslümanlara karşı konulan ve tamamen korkuyla örülmüş yasaklardır. Bu yasakların oturması için İslam’a ve Müslümanlara çok zararlar verilmiştir, bunun için çok canlar yakılmıştır. Kemalist rejimin kurulduğu 1923 yılından bu yana Müslümanlara karşı o kadar eziyet, işkence ve zulüm işlenmiştir ki, bu yasaklar artık Müslüman halkın zihninde dokunulmazlık kazanacak kadar korkulu bir hal almıştır. Ve tamamen korkuyla örülmüş bu yasaklar, böylelikle sosyal hayatta birer tabu halini almıştır.
Bu tabular, laik Kemalist zihniyetin adeta taşıyıcı kolonları gibi işlev görmüşlerdir. Laik Kemalist zihniyetin ayakta kalması, aynı zamanda Kemalist düzenin de devamını sağlamaktadır.
Bu tabular, sadece Laik Kemalist zihniyetin ayakta kalmasına dönük iş görmüyor, bununla birlikte; İslami bakış açısının körelmesine, İslami sorumluluk duygusunun kaybolmasına, İslami dava endişesinin zayıflamasına, direniş ruhunun yok olmasına, İslami davada tavizlere, fikri saplantılara, bid’atlara ve bunun gibi İslami hareketleri amaç ve hedeflerine gittikçe uzaklaştıran kusurlara sebebiyet vermektedir. Böylelikle İslami dava hakkettiği gelişmeyi gösterememektedir. İslami kıyafet yasak, Müslüman bacılar İslam’ın emrettiği tarzda giyinemiyor, camilerde Kur’an dersleri verilemiyor, misyonuna uygun İslami ilim ve kültürel etkinlikler icra edilemiyor, Kemalist rejime karşı durmuş İslami şahsiyet ve önderlere sahip çıkılamıyor, öldüklerinde mezarlarına dahi gidilemiyor, İslami isim ve kavramlar telafuz edilemiyor, İslami müesseselere sahip çıkılamıyor, bir Müslüman İslam’ın emrettiği yaşam şeklini ayniyle pratiğe geçiremiyor, Müslümanlar İslam’ın sunduğu toplumsal yaşam biçimini, örf ve adetlerini kendi toplumunda özüne uygun olarak hayata geçiremiyor ve hakeza. Çünkü bütün bunlar yasak. Bütün bunlar yapıldığında terörist damgası yemeye, polis takibatına, yakalanmaya ve hatta mahkeme-cezaevi sürecini yaşamaya sebebiyet verebiliyor. İşte bunlar, Müslümanların önündeki korkuluklardır. “Değme, yoksa yanarsın” misali tabu halini almış suni engellerdir.
İslami değerler ile Müslümanların itikadi, ibadi ve davasal vazifeleri önünde büyük engel oluşturan ve korkuyla örülmüş bu ve benzer yasaklar, önce zihinlerde, ardından dillerde ve sonra da fiiliyatta bertaraf edilerek bu korku çemberini kırıp yasakları geçersiz kılmak ve işlevsiz hale getirmek gerekir.
Bu tabular yıkılmadan ve bu tabuların zihinlerdeki ve sosyal hayattaki zararlı yansımalarını bertaraf etmeden, Müslümanlar İslam davasını ne manevi ve ne de maddi yönden tam bir emniyete alamaz ve yolunu açamazlar. Çünkü bu tabular devam ettikçe, gerek birey olarak Müslümanlar ve gerekse manevi bir şahsiyet olarak İslam davası bunlardan hep zarar görecekler ve görmeye devam edeceklerdir.
Yasaklar, uyuldukça ayakta kalır. Ve yasaklar, uyuldukça amacına hizmet eder. İslam davası önünde engel oluşturan yasaklar, Müslümanlar için konulmuş yasaklar olduğundan, Müslümanlar bu yasaklara uydukça, bu yasaklar ayakta kalır ve amacına hizmet ederek İslam davasının önünü tıkar, gelişmesini engeller.
Fert olarak bu tabuları yıkmak, elbette ki mümkün değildir. Bir başarı elde edemediği gibi engeller, baskılar ve altından kalkamayacağı zorluk ve sıkıntılarla da karşılaşır. Ancak kitlesel olarak bu yapılabilir. Başta elbette çeşitli engellemelerle, zorluk ve sıkıntılarla karşılaşılır. Fakat kitle direndikçe ve bunu toplumda yaydıkça, bu oturur. Yasaklar bütün anlam ve işlevini yitirir. Her nimetin bir külfeti yok mudur?
Selam ve dua ile.
M. ALİ NUR