Bir Ayet:
Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur. Ahzap/36
Bir Hadis: Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.
İSLAMİ MÜESSESELERİ İHYA EDİP SAHİP ÇIKMAK GEREKİR / M.ALİ NUR
İslam; ilahi bir dindir ve bütün öğretileri ilahidir. İnsana ilahi bir bakış açısı ile birlikte ilahi bir inanç ve yaşam biçimi sunar. İnsanın ferdi, ailevi ve sosyal hayatını bu çerçevede şekillendirir.
İslam; sosyal hayatı düzenlerken, sadece soyut kural ve kaidelerle, emir ve yasaklarla yetinmez. Aynı zamanda doğrudan pratikle alakalı müesseseler meydana getirir. Bu müesseseler, sosyal hayatın dinamikleridir. İslami öğretiler ve adalet ışığında sosyal hayata ve toplumsal hareketliliğe işlerlik kazandırır, insan ilişkilerindeki manevi bağları ve münasebetleri güçlendirir, toplumun maneviyatını yüksek tutar ve sosyal huzuru temin eder.
Çünkü İslami müesseseler; ibadet, birlik ve yardımlaşma esası üzerine bina edilirler. Dolayısıyla İslami müesseseler; toplumda İslam’ı kaim, Müslümanları da etkin ve güçlü kılar.
Bunu bilen İslam düşmanları, İslami müesseseleri sürekli hedef alarak ya ortadan kaldırmış veya kontrolleri altına alıp misyonlarını ifa edemeyecekleri hale getirmişlerdir.
Çünkü İslami müesseseler ortadan kaldırılır veya misyonlarını ifa edemez bir hale gelirlerse, sosyal hayatta İslam’ı ayakta tutan önemli ayaklar kırılmış ve Müslümanların etkinlik ve gücü zaafa uğratılmış olur.
Zekat müessesesi, camiler, mescitler, medreseler, İslami eğitim müesseseleri, sosyal yardım müesseseleri ve diğerleri.
Şu anda cami ve mescitlerin dışında bunların hiçbirisi ayakta bırakılmamış, tamamen ortadan kaldırılmıştır. Cami ve mescitler de, Diyanet Kurumunun kontrolünde asli fonksiyonundan uzaklaştırılmış ve sadece namaz kılınan evler haline getirilmiştir.
Burada biri; mescit zaten namaz kılma amacıyla yapılmıyor mu? Zaten mescitler namaz kılınan evler değil midir? Başka neler yapılmalı ki? Diye soru sorabilir.
Toplayıcı, toplayan anlamına gelen cami; secde edilen yer anlamında mekan ismi olan mescide, toplayıcılık vasfına atfen verilen bir sıfat ismidir. Tarih boyunca camiler Müslümanların toplanma yerleri ve ibadetgahları olmakla beraber, aynı zamanda ilim ve idare merkezleri olmuşlardır. İslam toplumunun adeta kalbinin attığı yerler olmuştur. İslam toplumunun şekillenmesinde çatı görevini görmüştür. Bu çatı altında ilimler tedris edilmiş, önemli kararlar alınıp verilmiş, Müslümanlar bu çatı altında idare edilmişlerdir. Çünkü camiler, Rasulullah (sav) döneminden başlamak üzere, raşit halifeler döneminde ve sonrasında da; a) Mabed olarak.
b) Yönetim merkezi olarak.
c) İlim ve kültür merkezi olarak…üç konuda önemli vazifeler icra etmiştir.
Camiler; mabed olarak, her renkten ve sınıftan insanın bir araya gelip omuz omuza ibadet ettikleri, dolayısıyla sosyal dayanışmanın sağlandığı önemli bir faktör olurken, yönetim merkezi olarak, halkın birbirleriyle ve İslam devletiyle kaynaştığı yerler olmuştur. Rasulullah (sav), nübüvvet görevi yanında devlet başkanlığı, hakimlik, komutanlık gibi görevleri de icra etmekteydi. Medine'deki Mescid-i Nebevide bu işleri gördüğü için orası devletin idare merkezi özelliği taşımakta idi. Elçiler orada karşılanır, Bazen orada misafir edilir, ordu orada teçhiz edilip sefere gönderilir, davalara orada bakılır, devletin hazinesi orada muhafaza edilir ve sarfedilmesi gereken yerlere oradan sarfedilirdi. Camilerin bu görevleri vilayetler düzeyinde de aynı idi.
Yine camiler; Rasulullah’ın (sav) Mescid-i Nebevi'deki "Suffe" ile üniversitelerin ilk temelini atmasıyla birlikte, o dönemden ta Osmanlılara kadar İslami ilim ve kültür merkezleri olarak da önemli vazifeler icra etmişlerdir.
Bu gün İslami müesseseler, ihya edilmeyi ve İslam’ın sosyal hayattaki dinamikleri olarak asli fonksiyonlarına kavuşmayı beklemektedirler.
O halde İslam’ı toplumda kaim kılmak, Müslümanların etkin ve güçlü olmalarını sağlamak için; başta camiler olmak üzere İslami müesseseleri ihya edip asli misyonlarına kavuşturmak ve bunlara sahip çıkmak, Müslümanların asli görevlerindendir. Çünkü; “Mescidler şüphesiz Allah'ındır” (Cin 18) ve mescitleri ihya edip asli fonksiyonlarına kavuşturanlar ancak Müslümanlardır. “Allah'ın mescidlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.“ (Tevbe 18)
İslam düşmanları ise, İslam’ın toplumda yer etmesini, Müslümanların gelişip güçlenmesini asla istemezler. Bu yüzden İslami müesseseleri ortadan kaldırırlar, işlevsiz bırakırlar ve tahrip ederler. “Allah'ın mescidlerinde O'nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır!......“ (Bakara 114)
Selam ve dua ile.
M. ALİ NUR